• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
29 Ekim 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Dünya

Prof. Alejo Vargas Velásquez Kolombiya’daki ‘barış süreci’ deneyimini anlattı

29 Ekim 2025 Çarşamba - 09:57
Kategori: Dünya, Manşet
Prof. Alejo Vargas Velásquez Kolombiya’daki ‘barış süreci’ deneyimini anlattı

Prof. Alejo Vargas Velásquez, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın koşullarının düzeltilmesinin aşılmaz bir engel olmadığını vurgulayarak, ‘Barış süreçlerinde güven inşası kademeli olarak gelişir. Tam silahsızlanma ise başlangıç değil, sürecin ulaştığı bir sonuçtur’ dedi

Kolombiya’nın onlarca yıl süren silahlı çatışmayı müzakere yoluyla sonlandırma çabası, dünya çapındaki barış süreçleri arasında özel bir yere sahip. 2016 yılında Kolombiya hükümeti ile FARC gerillaları arasında başlayan barış süreci, yalnızca çatışmaların sona ermesini değil, aynı zamanda toplumsal adaletin ve yeniden bir arada yaşamanın inşasını da hedefledi. Ancak bu uzun ve karmaşık süreç, çeşitli zorluklarla ve siyasi gerilimlerle karşılaştı.

Peki, Kolombiya’da bugün barış süreci hangi aşamada? Bu süreçte en önemli engeller neler oldu? Ve bütün bu deneyim, Kürt sorununun çözümüne dair devam sürece nasıl bir örnek sunuyor?

Bu soruları, Kolombiya barış sürecinin merkezinde yer alan isimlerden biri olan, Barış Süreci ve Siyaset Bilimi Uzmanı Prof. Alejo Vargas Velásquez ile konuştuk.

Değerli Profesör, öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz. Sürecin merkezinde yer alan bir isim olarak, 2016’da Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) gerillaları ile Kolombiya hükümeti arasında imzalanan anlaşmayla başlamak istiyorum. Havana’da imzalanan bu barış anlaşmasının üzerinden dokuz yıl geçti. Bugünden geriye baktığınızda, Kolombiya barış sürecini nasıl tanımlarsınız? Ülke şu anda barışın hangi aşamasında bulunuyor?

Sürecin aşamaları hakkında konuşmak kolay değil, çünkü bu sıralı bir konu değil. Pek çok değişim, pek çok dönüşüm var. Dolayısıyla bugün, FARC ile yapılan anlaşmadan önce sahip olduğumuz kadar karmaşık bir durumdayız. Çünkü bence mevcut hükümetin “tam barış” olarak adlandırdığı politika oldukça başarısız oldu. ‘Başarısız’ dememek için böyle söylüyorum, ancak diyebiliriz ki şu ana kadar mevcut hükümetin yaptığı tek şey, masa üstüne masa kurmak ve kısmi anlaşmalar imzalamak oldu. Bundan öteye geçilmedi.

Benim izlenimim şu ki, bu hükümetin görev süresi sona erdiğinde de dahil olan farklı aktörlerle hiçbir kesin anlaşmaya varılmamış olacak.

Dolayısıyla, Juan Manuel Santos hükümeti ile FARC-EP arasında imzalanan anlaşmanın üzerinden dokuz yıl geçmesine rağmen durum oldukça karmaşık. En önemli silahlı muhalif aktör olan ELN, hâlâ mevcut hükümetle müzakere etmeyen bir aktör ve hükümet de birçok aktörle diyalog kurmaya çalışıyor.

Başından beri amaç, şiddet düzeylerini azaltmaktı; silahlı çatışmayı tamamen bitirmek değil. Bunlar iki farklı durum.

  • Anlaşmanın imzalandığı dönemde toplumda değişim noktasında büyük bir umut vardı. Sizce anlaşmanın vaat ettiği kırsal kalkınma, adalet, eşitlik gibi beklentiler ne kadar gerçekleşti? Bu anlaşma getirileri toplumun gündelik yaşamında karşılık buldu mu?

Gerçek şu ki, FARC ile yapılan anlaşmanın uygulanması konusunda ne önceki Iván Duque hükümeti ne de mevcut Gustavo Petro hükümeti tam anlamıyla yerine getirme yönünde çok şey yaptı. Her iki hükümet de bir şeyler yaptı, bunu kabul etmek gerek; ama bunlar kısmi adımlardı ve Havana’da imzalanan anlaşmanın umut ettiği şeyden oldukça uzaktı.

Mevcut hükümet, toprak reformu konusuna daha fazla vurgu yapmaya çalıştı, ancak eski savaşçıların yeniden entegrasyonu ve korunması konusunda çok az şey yaptı. Siyasi katılım konusunda da öyle. Dolayısıyla, anlaşmanın uygulanması -ki bunu izleyen kurumlar da belirtmektedir- hâlâ çok düşük bir aşamadadır. Genel olarak anlaşmanın uygulanma oranı yüzde 40’a bile ulaşmış değil.

Bu durum, kısmen her hükümetin kendi egosuyla da ilgili bir durum. Çünkü her hükümet, kendi politikasını ve görevdeki başkanın politikasını ön plana çıkarmak istiyor. Anlaşmayı uygulamak bir bakıma önceki başkana yardım etmek anlamına gelirken, mevcut başkan ise- gündelik bir ifadeyle söylemek gerekirse- tarihe kendi adıyla geçmek istiyor; dolayısıyla, önceden taahhüt edilen şeylerin gerçekleşmesine katkıda bulunmak istemez.

Bugün Kolombiya’da yaşadığımız durumun büyük bir kısmı da budur. Havana Anlaşması’nın uygulanma ve yerine getirilme düzeyi oldukça düşük.

  • Barış sürecinin en zor başlıklarından biri, sizin de belirttiğiniz gibi FARC gerillalarının entegrasyonu, yani sivil yaşama geçişiydi. Bu süreç nasıl işledi veya işliyor? Bu süreçte yaşanan zorluklar ne oldu?

Bence bu süreçte zorluklar birden fazlaydı. Birincisi ve en önemlisi, silah bırakan gerillaların yaşamını güvence altına almaktı. FARC’ın 500’den fazla eski savaşçısının öldürülmüş olması açıkça çok endişe verici bir rakam. Bu ölümlerde bir azalma eğilimi olduğu doğru ve bu olumlu bir gelişme; ancak sayı hâlâ çok yüksek.

İkincisi ve bu doğrudan anlaşmanın kendisine yöneltilmesi gereken bir eleştiridir.  Anlaşma, eski savaşçılara toprak tahsisi konusunu açıkça öngörmemişti. Oysa onların birçoğu -hatta çoğu- köylüydü. Dolayısıyla anlaşma, genel anlamda köylülere toprak verilmesini öngörüyordu, fakat FARC’ın eski savaşçılarına özel olarak değil. Bana göre bu durum, süreci zorlaştıran nedenlerden biri oldu. Bu konuda ilerleme kaydedildiğini düşünüyorum, ancak hâlâ çözülmesi zor bir mesele.

Üçüncüsü ise siyasete katılımla ilgilidir. Anlaşma sonucunda kurulan Partido Comunes adlı parti, Kongre’de sekiz sandalye (dört Senato’da, dört Temsilciler Meclisi’nde) kazanma ayrıcalığına sahipti. Ancak, kendi çabalarıyla tek bir sandalye bile elde etmeleri hiç kolay olmadı. Bu da bir bakıma eski FARC üyelerinin beklentilerini yansıtır. Silahsızlanıp topluma karıştıktan sonra halktan büyük bir siyasi destek göreceklerini umuyorlardı; ama bu açıkça gerçekleşmedi.

Bu durum, birçok kişinin -benim de sıkça eleştirdiğim- bir başka meseleyle de ilgilidir. Hükümetler ne bu ne de önceki, uzlaşma (reconciliación) konularına hiçbir zaman yeterli önem vermedi. Tam tersine, hâlâ intikam duygusuna dayalı bir söylem hakim; mağdurlara adalet sağlamak önemli elbette, ama bu söylem uzlaşma anlayışıyla desteklenmedikçe, mağdurlar onları hâlâ fail olarak görmeye devam ediyor ve hatta karşı tarafın düşmanları gibi algılıyor. Dolayısıyla, daha uzlaşmış bir topluma doğru ilerleme fikri şu anda sadece bir hayalden ibaret.

  • Anlaşma aynı zamanda eski FARC üyelerine siyasete katılma imkanı da tanıyordu. Bu süreç kolay gerçekleşti mi veya bu, Kolombiya siyasetinde gerçekten yeni bir sayfa açtı mı?

Hayır, bence maalesef durum öyle gelişmedi. Bunda, hatırlarsanız, anlaşmanın bir referanduma sunulmuş olması ve bu referandumun kaybedilmesi büyük rol oynadı. Yani, anlaşmaya karşı çıkanların oyları çoğunluktaydı. Küçük bir farkla evet, ama yine de çoğunluktaydı. Bu da açıkça toplumda büyük bir kutuplaşma olduğunu gösteriyordu. O dönemde az bir farkla da olsa, anlaşmayı destekleyenlere karşı çıkan kesim çoğunluktaydı.

Üstelik o kesimin talebi, FARC üyelerinin hapse atılmasıydı. Elli yıl hapis ya da her ne olursa olsun, ayrıca onların siyaset yapmalarının yasaklanması isteniyordu. Bu ise açıkça bir çelişkiydi, çünkü barış anlaşmasının temeli, bir tarafın silah kullanımından vazgeçmesi karşılığında, yasal çerçevede ve silahsız şekilde siyaset yapma hakkına sahip olmasını içeriyordu. Ancak bu koşullar sağlanmazsa, elbette bu süreç işlemez.

Bu yüzden diyorum ki, Partido Comunes’in görevi bu dönem boyunca son derece zor oldu. Eğer anlaşmada onlara tanınan meclis sandalyeleri (curules) olmasaydı, bu parti Kolombiya’nın siyasi hayatında neredeyse hiçbir öneme sahip olmayacaktı.

  • Sürecin merkezinde yer alan bir isim olarak sık sık “Barış yalnızca silahsızlanmak değil, bir sosyal dönüşümdür” diyorsunuz. Kolombiya bu dönüşümün hangi boyutlarında hâlâ eksik kalıyor?

Bence büyük sorunlardan biri, Kolombiya’nın neredeyse tüm tarihi boyunca farklı türde politik anlamlar taşıyan şiddetle güçlü bir şekilde şekillenen bir toplum olmuş olması. Yani, 1960’larda Marksist etkili gerillaların ortaya çıkmasından önce, geleneksel liberal ve muhafazakar partiler arasında başka şiddet dönemleri yaşadık, daha da geriye gidersek iç savaşlar vs. vardır. Dolayısıyla, karşı tarafı düşman olarak görme meselesi hâlâ çok güçlü bir şekilde var ve bu yüzden, uzlaşma politikası olmadan bunun kolayca çözülemeyeceğini vurguluyorum.

Bu anlaşma için benimsenen geçiş adaleti sistemi -ki bu yeni zamanlar için önemli- muhtemelen sorumluların simgesel olarak cezalandırılmasına büyük önem veriyor. Çünkü bunun, mağdurları tatmin eden bir parça olduğu düşünülüyor. Ama bu, açıkça ve uygun şekilde yönetilmezse -ki bence öyle yönetilmedi- arkadaş-düşman mantığını sürdürmeyi teşvik ediyor.

Bu nedenle, Kolombiyalıların önemli bir kesimi için FARC partisi hâlâ bir eski gerilla partisi olarak görülüyor. Öyle ki, M-19 adlı daha eski bir gerillanın üyesi olan ve o gerillada hiç önemli bir liderlik yapmamış olan mevcut başkan bile hâlâ gerilla olarak nitelendiriliyor. Bu konu, Kolombiya yaşamında hâlâ çok güçlü bir şekilde var. Ve bu konu üzerinde çalışılmaz, inşa edilmez, desteklenmezse, silah kullanımının yerine politik tartışma ve katılım için uygun koşulların geçtiği bir toplum fikrine doğru ilerlemek kolay değil.

Buna ek olarak, FARC’ın bir kesimi, baş müzakereci Iván Márquez liderliğinde tekrar şiddete dönüyor, Böyle olunca, toplumun aldığı mesaj şu oluyor: FARC üyeleri anlaşmaya uymadı; yaptıkları tek şey bir parti kurmak oldu, geri kalan grup ise hâlâ silahlı.

Bu unsurlar, biz araştırmacıların bildiği gibi, dünyadaki pek çok barış sürecinde normal olan disidenslerin veya kalıntı grupların varlığı, sıradan insanlar için normal değil. Halkın bakışı, yüksek ölçüde güvensizlik nedeniyle, bunun bir ihlal, hiçbir işe yaramayan bir süreç olduğu yönünde. Tüm bunlar, bana göre, mevcut duruma katkıda bulundu.

Ve tekrar vurguluyorum: Hükümetler, uzlaşma fikrini yayma konusunda hiçbir pedagojik çaba göstermedi. Bu konuda bana göre iki faktör etkili oldu.

Birincisi, anlaşmayı imzalayan başkanın ardından gelen ilk başkan, referandumda “hayır”ı kazanan politik güçleri temsil ediyordu; yani anlaşmaya karşı çıkan bir hükümetten olumlu bir şey beklemek zordu. Bu güçlerin bazı kesimleri, anlaşmayı “parçalamak” gerektiğini söylüyordu.

Sonra bir ilerici veya merkez-sol hükümet geldi. Ve bu, Kolombiya gibi daha önce böyle bir şeyin yaşanmadığı bir toplumda hemen başka bir kutuplaşma yarattı. Tüm bunlar, anlaşmaların uygulanmasını ve çatışma konularının algısını olumsuz etkiliyor.

Bu nedenle makro ortam, eski gerillaların silahsız şekilde siyasi hayata katılabileceği yeni politik koşullar yaratma fikrini ilerletmek için kesinlikle elverişli olmadı.

  • FARC ile barış imzalandı ama ülkede başka silahlı gruplar varlığını sürdürüyor. Bu durum süreci nasıl zorluyor? Barışın “eksik kalan kısmı” diyebilir miyiz buna?

Kolombiya’daki uzun silahlı çatışmayı anlamak gerekiyor. Burada birçok aktör var. Hem isyancılar hem de karşı isyancılar hiçbir zaman birleşmedi. Bu yüzden yaklaşık dokuz barış anlaşması yaptık, ama her barış anlaşması yalnızca tek bir aktörle yapıldı; başka hiç kimse eklenmedi. Bunda grupların ideolojik ve politik farklıkları veya grup liderlerinin egoları etkili oldu.

Tarihsel olarak, önce M-19 ile bir anlaşma yapıldı; sonra 1990’larda EPL, ardından PRT ve Quintín Lame ile anlaşmalar yapıldı; liste son olarak FARC ile devam etti. Bugün ise bunlardan sadece iki büyük disidens, yani grup kaldı.

ELN, bugün kendisini tek tarihi isyan hareketi olarak görüyor. Ve kısmen haklılar. Bir barış anlaşmasının büyük aktörü olmadan anlaşmaya katılmazdı; dolayısıyla başka bir anlaşmaya eklenmeyi kabul etmediler.

Kolombiya’da her grup kendisini öne çıkarmak ister. Teorik olarak bu durum mevcut hükümette de olabilirdi, ama bu hükümet “tam barış” politikasıyla herkesle müzakere etmeye karar verdi. Bu nedenle yaklaşık dokuz masa kuruldu: şehir çeteleriyle, disidenslerle ve benzerleriyle.

ELN kendilerinin bu gruplarla eş tutulmasını istemiyor. ELN şöyle diyor: “Bizi bu gruplarla eşit tutmayın; biz tarihi bir isyan hareketiyiz. Orada organize suç ve paramiliter gruplar var; biz bir isyan hareketiyiz.”

ELN’nin bu söylemi hükümeti ilgilendirmiyor, çünkü hükümetin nihai olarak önemsediği şey suç oranlarının düşmesi: cinayetlerin azalması, gasp ve diğer suçların azalması. Ama ELN için konu bu değil. Onlar savaşmakta yenilmiş ya da savaştan yorgun düşmüş değiller. Sekiz ya da dokuz hükümet geçti ve gerekirse iki ya da üç hükümeti daha beklemekte sorun görmüyorlar.

Bu durum çok büyük bir etki yaratıyor. Örneğin ELN her zaman FARC ile bir tür rekabet içindeydi. Ve eğer bu durum eşit bir şekilde ele alınmazsa, antlaşmaya katılmazlardı; ki bu da gerçekleşti. Bugün her grubun kendi masası var ve hiçbiri sonuçlanmadı.

Bunun dışında, Petro hükümeti sanırım bir noktada ELN’in güneydeki Nariño bölgesindeki bir cephesinin silahsızlandırılması için müzakere etmeye çalıştı. Bu cephe kendini Comuneros del Sur olarak adlandırıyor. ELN bunu mevcut anlaşmaların ihlali olarak gördü ve bu temel sebep oldu; ayrıca, onlar açısından daha önce yapılan anlaşmanın uygulanmaması, bu masanın askıya alınmasını haklı çıkardı.

Petro, geçen hafta ELN ile masayı yeniden açmak gerektiğini söyledi. Bunu yapabilirler; ELN muhtemelen hazır olur, ama bu masalar hiçbir sonuca varmayacak. Çünkü ELN’in mantığı şöyle: FARC ile müzakere beş yıl sürdüyse, bizimkisi daha kısa sürmeyecek. Her hükümet bunun uzun bir müzakere olacağını bilmek zorunda ve bu da içinde bulunduğumuz öne çıkma durumudur.

370 sayfalık bir anlaşma yapılmış olmasına rağmen, ELN bunun kendileri bağlamadığını dile getiriyor. Bu doğru; çünkü o dönemde Santos hükümetine yakın kişiler, ELN ile istedikleri türden bir anlaşmanın yapılamayacağını söylüyordu. Planları FARC ile yapmaktı, çünkü ELN ile yapılsaydı anlaşmayı tamamen bozarlardı. Yani bu durum hâlâ bir süre boyunca politik tarihimizde bizimle olmaya devam edecek.

  • Bugün geriye dönüp baktığınızda, “şunu farklı yapsaydık barış daha güçlü olurdu” dediğiniz bir nokta var mı? Önümüzdeki yıllar için hangi adımlar en kritik görünüyor?

Bence, hükümetler bölgelerde kalıcı bir devlet varlığı oluşturma fikrini ciddiye almadığı sürece, yani bölgelerde ‘devlet’ inşasını sağlamadığı sürece, bu sorun devam edecek.

Peki, neden bugün Kolombiya’da en büyük koka alanına sahibiz? Sayın Başkan bunu konuşmayı sevmiyor, ama bu bugün Kolombiya’nın sorunu en geniş koka alanı olması. Bunun nedeni, o bölgelerde devletin olmaması. Gerçek bir devletin bulunduğu bölgelerde kimse koka ya da esrar ekmez, çünkü güvenlik güçleri buna izin vermez.

Peki, FARC’ın silahsızlandırılmasıyla ne oldu? Cepheler silahsızlandı ve bazı alanları terk etti, ama devlet oraya girip varlığını sağlamadı. Sonuç olarak, diğer yasa dışı gruplar o alanları doldurdu. Bu da ELN’in genişlemesine, farklı grupların, disidansların ortaya çıkmasına yol açtı.

Eğer bu ciddi şekilde ele alınmazsa, bu sorun devam edecek. Devlet, sosyal bir devlet olarak bir bütün halinde o bölgelerde varlığını sağlamak zorunda. Devletin varlığı sadece askeri boyutla sınırlı olmamalı; aynı zamanda sivil boyut da olmalıdır. O bölgelerin okul, doktor, hakim ve benzeri bütün ihtiyaçları karşılanmalı. Ancak bu, kalıcı şekilde olmalı; bölgelere geçici ziyaretler şeklinde değil.

Bu gerçekleşmediği sürece sorun devam edecek, çünkü orada gerçek anlamda kontrolü elinde tutan kimse yok. Bu nedenle silahlı gruplar kontrolü sağlıyor. Oradaki gruplar bugün devletin işlevini yerine getiriyor. Ve bu çözülmediği sürece, bu sorunla karşı karşıya olmaya devam edeceğiz.

  • Bildiğiniz gibi, Türkiye’de Kürt sorununun çözümüne yönelik olarak devlet ile Kürt Özgürlük Hareketi ve onun lideri Abdullah Öcalan arasında bir çözüm süreci yürütülüyor. Siz, çatışma çözümü ve barış süreçleri üzerine çalışan bir uzman olarak, Kolombiya’daki barış deneyiminin Türkiye’deki bu tartışmalara nasıl bir katkı sunabileceğini düşünüyorsunuz? Kolombiya örneği, Kürt sorununun çözüm süreci açısından hangi yönleriyle öğretici olabilir?

Evet, Kolombiya sürecinden dikkate alınabilecek birçok deneyim olduğunu düşünüyorum. En azından kısmen; çünkü her durumun kendisine özgü bir boyutu olduğunu biliyoruz.

Hatırlıyorum, ben anlaşmadan sonra toplumsal katılım işlerini üniversite ve Birleşmiş Milletler ekibiyle düzenliyordum. Bu görev için masa tarafından seçilmiş bizdik. Bir defa, neredeyse tüm sabah süren bir konferans yaptık; katılımcılar arasında sanırım Taliban’dan bazı bakanlar vardı ve o sırada Amerika Birleşik Devletleri oradaydı, Katar’dan da insanlar vardı.

Sanırım Trump’ın ilk dönemi bitiyordu ve amaç, hangi deneyimlerin ileride uygulanabilir olabileceğini görmekti. Bunu çok kısa bir şekilde özetlemeye çalışacağım:

Öncelikle, iki taraf arasında ortak olarak oluşturulmuş somut bir gündemin olması çok önemli. Bence bu, başarıların biriydi.  FARC’ın somut ve kısa bir gündemi vardı; yalnızca altı madde. Bunlardan ikisi temeldi: toprak ve siyasi katılım. Bir diğeri elbette mağdurlar ve adalet; bir diğeri ise çatışmanın belirlenmesi ve ardından uygulama ile toplumsal katılım.

İkinci olarak, müzakere masasının iyi müzakerecilerden oluşması çok önemli. Konuşmalar, iki tarafın üzerinde anlaşmış olduğu gündemden sapmasına izin vermemelidir. Bu çok önemli.  Gündem iki tarafça kararlaştırılmış olmalı; bir taraf tarafından dayatılmış olmamalı, çünkü bu, bir müzakere için anlamlı olmaz.

Üçüncü olarak, uluslararası gözlemcilerin varlığı çok önemlidir; ister arabulucu ister moderatör ister başka bir adla anılsın. Bunun olması çok önemli. Kararlı olmalı ve iki taraf üzerinde baskı yapabilme yeteneğine sahip olmalıdır; çünkü bunun gerekli olduğunu biliyoruz.

Toplumun rolü de önemlidir ve çok faydalıdır, ama bunun değerini bilmek gerekir. Çünkü belirli bir noktada kontrol dışına çıkabilir ve masalar, toplantılar, meclisler gibi süreçlerde yönetilemez bir sorun haline gelebilir. Bu nedenle, toplumsal katılımı düzgün şekilde organize etmek ve kontrol etmek çok önemlidir. Ayrıca, birçok kesimin -medya, üniversiteler, partiler vb.- anlaşmayı destekleme ve süreci takip etme konusunda taahhüdü olmalı.

Adalet konusu da önemlidir. Kolombiya örneğinde, eski Başkan Santos ve hükümetin diğer müzakerecileriyle konuştuğumuzda, JEP’in (Kolombiya Barışına Özel Adalet) çok önemli bir rol oynadığını gördük. Ancak o kadar çok unsur eklenmiş ki, uygulamada oldukça karmaşık hale geldi. FARC komutanları ve bazı askerler hakkında ilk karar yalnızca bir ya da iki ay önce verildi.

Geçici adaletin hızlı olması ve davaları çözebilmesi söz konusuydu; fakat bu gerçekleşmedi. Bu çok zor, çünkü tüm prosedürel sorunlar eklendi ve bence bu sistemi ve süreci biraz karmaşıklaştırıyor.

Buna rağmen, Kolombiya sürecinden her zaman öğrenilebilecek ve gelecekteki olasılıklar için değerli olan birçok ders var.

  • Türkiye’deki sürecin temel aktörlerinden olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan hala tutsak. Böyle bir süreci cezaevinden yönetmenin zorlukları nelerdir? Bir diğer nokta, Türkiye her defasında sürece yasal bir güvence sağlaması için PKK’nin bir bütün olarak silahsızlanmasını ön plana çıkarıyor. Köklü bir sorunun çözümünde böylesi bir talep gerçekçi mi?

Evet, bence tutuklu olan Kürdistan İşçi Partisi Lideri Abdullah Öcalan’ın durumunda, bizim ELN örneğimizde de müzakereye katılan iki lider cezaevindeydi. Aslında dört yılı aşkın süre boyunca onlarla cezaevinde görüşmeler yürüttük.

Tabii, onlar Öcalan gibi en üst düzey liderler değildi; ulusal yönetimdeydiler, ama ikinci düzey bir liderlik seviyesindeydiler.

Yaptığımız ilk şey, onlara cezaevinde çok uygun koşulların sağlanmasıydı. O zamanlar -bugün hâlâ kullanılıyor mu bilmiyorum- onların talebiyle radyo (telsiz) telefonu sıkça kullandık; çünkü bu, diğer taraflar için dinlenmesi çok daha zor bir yöntemdi. Bu teknik bir konudur ve tüm detaylarını bilmiyorum; ama ELN liderlerinin verdiği gerekçe buydu ve bu durum tüm görüşmeler boyunca sürdü. Bu yöntem, onların dışarıdaki liderleriyle iletişim kurmalarının bir yoluydu.

İkinci olarak, dışarıdaki diğer liderlerle sürekli iletişim kanalları oluşturduk; yönlendirme ve emir almak, cezaevi içinde saygılı tartışma oturumları yapmak için. Onların orada olması herhangi bir sınırlama anlamına gelmiyordu. Toplantılara herkes katılıyordu: uluslararası arabulucular, gözlemciler ve tüm görüşme protokolleri eksiksiz uygulanıyordu.

Bence Türk devleti, her zaman tam silahsızlanma talep eder; ama bu, sürecin planlamasında yer alan bir husustur. Açıkça, bu varış noktası, başlangıç noktası değil. Muhtemelen ve birçok süreçte yapıldığı gibi, başlangıçta kısmi silahsızlanmalar olabilir; bazı isyancı gruplar önce silahlarını teslim eder, belirli alanlara yerleşir ya da patlayıcıları ve diğer malzemeleri yok eder; bu, iyi niyet ve kararlılığı gösterir.

Ateşkesin kontrolü ve antlaşma uygun şekilde yönetildiğinde ve süreç ilerledikçe, tam silahsızlanma noktasına ulaşmak mümkün olur. Belli ki, yasal siyasi hayata geçmek isteyen bir isyancı örgüt silah bulunduramaz; bu tamamen açıktır ve anlaşmalarda başlangıç noktası olmalıdır.

Ancak bu, ilk gün silahların teslim edileceği anlamına gelmez; süreç kademeli olarak inşa edilmelidir. Bu, her iki tarafın güven inşası sürecinin bir parçasıdır ve birçok süreçte sıkça uygulanır. La Havana sürecimizde de bu yaşandı; ancak dediğim gibi süreç lineer değildir, bazen gerilemeler olur.

Bana birkaç kez oldu: Görevimi yapmak için La Havana’ya vardığımda, havaalanında her şeyin çöktüğü söylendi. Bu durum, iki, üç veya beş gün sürdü ve sonra yeniden toparlandı. Bu noktada uluslararası arabulucular ve kolaylaştırıcılar çok önemli bir rol oynar.

Bu nedenle, bir isyancı liderin tutuklu olması aşılamaz bir engel olarak görülmemeli. Koşulları uyarlamak ve liderin dışarıdaki liderleri ve arkadaşlarıyla sürekli iletişim kurabilmesini sağlamak gerekir; böylece, örgütün bütününü yansıtan kararlar alınabilir.

Söyleşi: Serkan Demirel / ANF

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

MEBYA-DER Eşbaşkanı: Hala cenazelerimizi alamıyoruz, taziyelere saldırı var

Sonraki Haber

Afganistan’da internet kesintileri: Kadınlar sesini dünyaya duyuramıyor

Sonraki Haber
Afganistan’da internet kesintileri: Kadınlar sesini dünyaya duyuramıyor

Afganistan'da internet kesintileri: Kadınlar sesini dünyaya duyuramıyor

SON HABERLER

Ayşe Gökkan’dan Hüseyin Aykol için mektup: Bizi hiç ihmal etmedi

Ayşe Gökkan’dan Hüseyin Aykol için mektup: Bizi hiç ihmal etmedi

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
29 Ekim 2025

Fransa’da çiftçiler devlet binalarının önüne gübre döktü

Fransa’da çiftçiler devlet binalarının önüne gübre döktü

Yazar: Bedri Adanır
29 Ekim 2025

Mamoste Kadri mezarı başında anıldı

Mamoste Kadri mezarı başında anıldı

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
29 Ekim 2025

Merz-Erdoğan görüşmesi: Zirvede neler konuşulacak?

Merz-Erdoğan görüşmesi: Zirvede neler konuşulacak?

Yazar: Bedri Adanır
29 Ekim 2025

Kemer Belediyesi eski başkanı gözaltına alındı

Kemer Belediyesi eski başkanı gözaltına alındı

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
29 Ekim 2025

MSD, Şam-Süveyda yolundaki saldırıyı kınadı

MSD, Şam-Süveyda yolundaki saldırıyı kınadı

Yazar: Bedri Adanır
29 Ekim 2025

DEM Parti belediyeler heyeti AK’de: Demokratik özerklik şartı uygulanmalı

DEM Parti belediyeler heyeti AK’de: Demokratik özerklik şartı uygulanmalı

Yazar: Bedri Adanır
29 Ekim 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır