• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
8 Aralık 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Forum

Prokrustes yatağından kurtulmak

8 Aralık 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Forum, Manşet
Prokrustes yatağından kurtulmak

Kadın bilinçlenmeli, ailesel bağlardan kurtulmalıdır. Aynı şekilde toplumsal rol modellerden de kendini arındırmalıdır. Aileci ve devletçi bağlardan sonsuz boşanmak, özgür olmak için çok önemlidir. Bu gerçekleşmedikçe kadının erkeksi kıstaslardan kurtulduğunu söylemek zorlaşmaktadır

Dilzar Dîlok

Kadın özgürlük problemi tarihin ve bugünün en temel sorunudur. Hatta bugün insanlığın yaşadığı tüm sorunların kökeninde kadın sorununu görebiliriz. Nasıl ki Ortadoğu’daki tüm sorunların kökenine Kürt sorununu yerleşmişse, kadın sorunu da bölgenin ve tüm insanlığın sorunlarının kökenine yerleşmiş bir duruma işaret eder. Çünkü sorunun, temel çelişkinin kadın temelinde ortaya çıkışı, toplumun varoluşunun ana hücresine, kök hücreye yönelik bir saldırının sonucu olarak gelişmiştir. Bundan dolayı da tüm sorunların kaynağında kadın sorunu vardır. Kadın sorunu kadının köleleştirilmesi, düşürülmesi, ikinci sınıf vatandaşlaştırılması, emeğine el konulması, kadının kendisine el konulması, bedeninin başkasının “mülkü” haline getirilmesi, evcilleştirilen hayvanlara yapıldığı gibi “etinden-sütünden” faydalanılması, bu anlamda çocuk yetiştirme makinesi olarak kullanılması ve çocuklar yoluyla da kölelerin ya da günümüz köleleri olan işçilerin-askerlerin yetiştirilmesi için her tür değer- emeğinin kendisine rağmen elinden koparılarak alınması, sömürülmesidir.

Temel çelişkinin sınıf çelişkisi değil de kadın çelişkisi olduğunu söylemek hakikate yakın bir sosyolojik tespittir. Kadının karşısında erkek egemenliği, erkek egemenliğiyle örülen devlet, erkek egemenliğiyle örülen ulus devlet vardır. Kadın emeği, değerleri ve anlamının yok edilmesi üzerinden oluşturulan karşı varlık tümden çelişkinin negatif tarafını oluşturur. Kadın etrafında oluşturulan ilk toplumsallaşmanın, komünün değerlerine saldırma ve bu değerlere gasp yoluyla oluşturulan devlet embriyosunun el koyması tüm toplumsal sorunların kaynağıdır, özünde de temel çelişkidir.

On binlerce yılın baskısını taşır bugün kadın. On binlerce yılın egemenliğini, kirini, şiddetini ve on binlerce yılın her tür haksızlığını-hukuksuzluğunu. On binlerce yılın adaletsizliği kadının sırtındadır. Kadın tüm bunlardan dolayı on binlerce yılın köleliğini temsil eder. Bugün kadın, tüm varlık iddiasına ve çırpınışına rağmen on binlerce yılın köleliğini, kirini pasını üzerinde taşıyan bir durumdadır. Tüm varoluş iddialarıyla birlikte, tüm tanrıça kalıntılarına rağmen ve hep çelişkili olarak yok oluş gerçeğini taşır.

Aynı zamanda on binlerce yılın baskısına ve köleleştirmesine rağmen kadında epey derinlerde özgürlük duyumsaması bulunmaktadır. Bu derinlerin yüzeye çıkma istenci kadında sürekli bir kıpırdanma yaratır. Bu kıpırdanmalar hem dinlerde hem de psikologlarca da erkeksi düşünce ekolleriyle farklı şekillerde addedilmiştir. Ancak kadın çelişkinin sürekli en güncel haliyle yaşanmasından dolayı da hep dinamiktir, krizlidir, gerilimlidir. Kadının gerilimi az zaman gürültülüdür, ama çoğunda sessizdir, çünkü sevinse üzülse ona susması öğretilmiştir. Bu öğretme salt birkaç yüzyılın değil on binlerce yılın eğitilmişliğinin, eğilmişliğinin, terbiyesinin sonucudur. Varoluşsal olarak içinden gelenleri bastırmak, mevcut olana dönüştürerek dışarıya yansıtmak kadının enerjisinin tümünü alır. Geriye bitkin ve yorgun bir siluet kalır.

Kadın doğduğu andan başlamak üzere erkeğin düşüncesiyle oluşturulmuş bir Prokrustes yatağına alınır. Yaşam kadın için tümden bir Prokrustes yatağına dönüştürülmüştür. Her şeyi kesilip biçilir şekillendirilir. Ve kesip biçme kadın son nefesini verene kadar da bitmez. Kiminde yaşlanıp artık erkeğin ya da toplumdaki erkeksi ihtiyaçların dışında kalınca bu kesip biçmeden kurtulduğu söylense de ne yazık ki kadın yaşadığı, düşündüğü, hissettiği, konuştuğu ve nefes aldığı süre boyunca erkek egemenlikli sistemin tüm kesip biçmelerinden kurtulamamaktadır.

Kadına dair terbiye, namus, erdem ya da benzer söylemlerle şifrelenen yönelimler kadını en çok kesip biçen yanlardır. Bundan dolayı da kadın mevcut sistem içinde hiçbir şekilde tam olamamakta, bütün olamamakta, tamamlanma duygusu yaşayamamakta, nihayetinde de yaşayamamaktadır. Bugüne kadar bu tür söylemlerle gelinmiştir ve bugün artık kapitalist modernite bu söylemlere ihtiyaç duymasa da kadını daha fazla kesip biçmektedir.

Konuşmasını, gülmesini, giyinmesini düşünmesini şekillendirmekle başlayan kadına yönelik kadınlıktan çıkarma saldırıları bugün kapitalist modernitenin anlamsız, anlaşılmaz ve kabullenilemez estetik anlayışıyla daha da acımasızca kesilip biçilmektedir. Prokrustes yatağına alınma durumu kadın için son bulmuyor. Estetik adı altında yapılan operasyonlar erkek sistemin elinde metalaşan kadını yaşamın her yerinde de metalaştırıyor. Bu cerrahi operasyonlar kadın değerini düşürerek, kadını değersizleştirerek erkeğin zevkine sunmanın günlük uygulamaları haline getiriliyor. Anbean kadınlık düşürülüyor.

Şimdilerde endüstriyalizmin üzerinde en fazla çalıştığı alan kadın alanıdır. Önder Apo’nun ortaya koyduğu “metaların kraliçesi” tanımlaması kadının içinde bulunduğu durumu anlatması kadar sosyalizmin temel çelişkisini ortaya koyduğundan önemli bir sosyolojik terimdir, önemli bir veridir. Bugün endüstriyalizm doğadaki hammaddeleri tüketmiş ve hammadde sıkıntısı yaşadığında da kadına tekrar yönelmiş, kadını kesip biçerek sistem döngüsünü sağlamaya, erkek eksenli sistemin arz-talep dengesini kadını en başat meta haline getirerek sürdürmeye yönelmiştir. Kadının sadece emeği ve düşünceleri istismar edilmemekte, yumurtalarından adet kanına kadar tüm bedeni endüstriyalizmin yeni hammadde sahası haline getirilmeye çalışılmaktadır.

Kapitalizmin ölçüsüz saldırganlığı karşısında yeniden eskiye, din ya da benzer toplumsallıklara dönüş bir koruma olarak da ortaya konulmaktadır. Kapitalizm en fazla Siyasal İslamcılığın işine gelmiştir. Kadın düşmanlığını, kadın karşıtlığını kadın değerlerinin katledilmesini en fazla pratikleştiren bugün Siyasal İslam’dır. Siyasal İslam’dan kasıt, karşıt İslam ya da Muaviye İslam’ı da denilen cihatçı örgütlerdir. Bu örgütler kendilerine kutsallıklar atfederek bunu yapmaktalar. Tabi kadını kutsallaştırarak değil erkeği kutsallaştırarak bunu yapmaktalar. Cihatçı İslam’da erkek kutsaldır, çünkü cihat yapmayı kabul ederek kutsal bir iş üstlenir. Kadından her tür faydalanma da cihatçı erkeğin hak ettiğidir. Ödül değil, normal sıradan hak ettiği şeydir. Kadın kutsal erkeğin cinsel ihtiyaçlarını gidererek ya da kutsal amaçlar için durmadan asker üreterek cihatçı örgütler içinde yer edinir. Günümüz dünyasında kapitalizmin endüstriyalizmin metalaştırmasına eklenen kadının dinsel metalaştırılması büyük anlam yitimi yaratmakta, en fazla da Ortadoğu’da büyük değer yitimi oluşturmaktadır.  Kutsal olana tecavüz etmek ve tecavüzü de kutsallık adına yapmak Ortadoğu’nun en büyük günahıdır.

Bu açgözlü ve kadına yönelik saldırganlığı yaşamın tüm alanlarına ve tüm anlarına yaymaya odaklanan derinleştirilmiş kölelik içinde kadın nasıl kendisini koruyacak, nasıl kendisi olacak?

Önder Apo’nun yarım yüzyıllık mücadelesinin en dinamik yerinde kadın özgürlük problemi vardır. Önderlik gerçeğine göre, özgürlük zihniyette başlar ve zihniyette oluşan anlamın yaşama yansır. Mücadele boyunca kadının bir yandan toplumsal problemin kaynağı olması anlamında kendini görme çabası, kendini bu temelde eğitmesi, özgürleşme denemelerine girişmesi, kadın karşıtı sistemler ve zihniyetler karşısında varolma emeği ve bu yolda büyük bedeller vermesi, kadın özgürlük tarihinin temelini oluşturmuştur. Büyük bir uyanış yaşanmıştır. Hem erkek karşısında hem erkek egemenlikli sistemin türlü uygulamaları karşısında kadının varolma mücadelesi bu uyanışı yarattığı gibi özgür duruşları yaratma temelinde dersler de yaratmış ve bunu topluma mal etmenin yol-yöntemlerini de ortaya çıkarmıştır. Jineoloji çalışmaları temelinde bu kazanımlar tüm kadınlara, tüm topluma mal edilmektedir.

Kadının özgürlük mücadelesinin tümden sonuçlandığını söylemenin ölçüsü özgür yaşamdır, ancak bunun nicel bir ölçüsü yoktur. Birçok toplumsal sorun gibi hukuksal zeminde birçok sorunun önünü almak da nihai bir özgürlük ölçüsü oluşturmayacaktır. Kadın yaşamında kendini yaratma, kendisi olma temelinde bilinçlenme eylemleri artmaktadır. Bilmekteyiz ki geleneksellik aşılmadıkça özgürlükten söz edilemez. Özgürlük temelinde büyük adımlar atmış olan kadının erkek karşısındaki duruşu, duyguları, erkeğin sözlerinden, beğenilerinden, nefretinden ya da herhangi yöneliminden etkilenme düzeyi, kadının özgürlük düzeyini gösterir. Erkek tarafından beğenilmeyen ya da onay görmeyen bir adım attığında etkilenen, keyfi kaçan ya da bizim deyişle morali bozulan kadın geleneksel özellikleri aşamamıştır.

Geleneksel kadın özelliklerini aşmak kendini inşa etmekle, kendisi olmakla başlar. Yine erkeğin beğenileri, kıstasları dışına çıkmakla devam eder. Erkeğin onayına ihtiyaç duyan kadın düşüncesi özgür olamaz. Yine aileci bağları aşmak gerekir. Ailesel bağlar, salt karı koca ilişkilerini somut olarak yaşamış kişiler için geçerli değildir. Bu sistemsel kodlar yaşamın her anına içerildiğinden artık toplumsal rol haline gelmişlerdir. Erkeğin bulunduğu her mekânda ve zamanda kendini tüm kadınların kocası gibi görmesi, öyle davranması durumu, psikolojik bir durum değildir, binyılların ürünü olan bir sosyal saldırının sonucudur. Öyle ki bugün erkekler kendilerini tüm kadınların kocası sanmakta ve öyle davranmaktadır. Bu, sokakta gördüğü kadına sarılmaya çalışan erkekten tutalım, sesini yükselterek kadına kendi düşüncesini kabul ettirmeye çalışan erkeğe kadar, beğenisini ortaya koyarak kadını etkilemeye çalışan erkeğe kadar çok farklı şekillerde somutlaşabilmektedir.

Kimsenin ‘karısı’ olmamak, kimsenin dayattığı fikrini kabullenmemek, kimsenin beğenisinin ya da onayının sınavından kendini geçirmemek önemli bir özgürlük ölçüsüdür. Eğer bir kadın erkeğin onayı temelinde mutlu hissediyorsa kendini, özgürlük probleminden söz etmek gerekir. Kadın, biyolojik babayı ya da fiziksel kocayı aşmış olabilir, ancak sistem tüm erkekleri tüm kadınların kocası gibi konumlandırdığından, kadın hiçbir erkeğin kendi varlığı, fikri, eylemi, duygusu düşüncesi üzerinde hüküm sürmesini, onu şekillendirmesini, onu onaylaması ya da reddetmesi temelinde ona biçim vermesini kabullenmemelidir.

Erkek çoğunda kadın düşüncesini basit, sıradan görür, kadın düşüncesini değersizleştirmek için onu sıradanlaştırma yoluyla kendi erkekliğini gerçekleştirir. Ya da kadın düşüncesini güzel gördüğünü kadına gösterme suretiyle kadını hükmü altına almak ister. Kendini “kadını onayından geçirmiş erkek” olarak göstermek ister. Çünkü “kadın düşüncesi, aklı-fikri, ürettiği erkeğinkinden iyi-güzel-doğru olamaz” ayetiyle donatılmıştır. Bundan dolayı da kadın düşüncesinin ya da kadın eyleminin kıstası erkek değil kadın olmalıdır. Eğer kadınlar kadının yapıp ettiklerini beğeniyorsa, anlamlı buluyorsa yapılanlar gerçekten anlamlıdır, güzeldir, iyidir ve doğrudur. Bunu da bir kadın özgürlük düsturu olarak bilmek ve geliştirmek gerekir.

Yaşamın her alanı erkek egemenliğinin görünür-görünmez tuzaklarıyla doludur. Kadının bilinçlenmesi bu anlamıyla yaşamsal önemdedir. Kadın bilinçlenmeli, ailesel bağlardan kurtulmalıdır. Aynı şekilde toplumsal rol modellerden de kendini arındırmalıdır. Aileci ve devletçi bağlardan sonsuz boşanmak, özgür olmak için çok önemlidir. Bu gerçekleşmedikçe kadının erkeksi kıstaslardan kurtulduğunu söylemek zorlaşmaktadır. Çünkü aileci bağlar da devletçi bağlar da kadına dayatılan erkek bağlarıdır. Kadın, kendisine dayatılan erkek egemenlikli bağlardan kurtulmadıkça, iradeli, örgütlü olmayı başarmadıkça özgür yaşam uzak bir ütopya olmaya ve yaşam bizler için bitmek bilmez bir Prokrustes yatağı olmaya devam edecektir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Süreçte ikinci basamak

Sonraki Haber

Declan Kearney: Devlet Öcalan’ı serbest bırakmalı

Sonraki Haber
Declan Kearney: Devlet Öcalan’ı serbest bırakmalı

Declan Kearney: Devlet Öcalan’ı serbest bırakmalı

SON HABERLER

Declan Kearney: Devlet Öcalan’ı serbest bırakmalı

Declan Kearney: Devlet Öcalan’ı serbest bırakmalı

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
8 Aralık 2025

Prokrustes yatağından kurtulmak

Prokrustes yatağından kurtulmak

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
8 Aralık 2025

Süreçte ikinci basamak

Süreçte ikinci basamak

Yazar: Bedri Adanır
8 Aralık 2025

Yine bir Osmanlı oyunu

Yine bir Osmanlı oyunu

Yazar: Bedri Adanır
8 Aralık 2025

İmralı’da bir selfie rüyası

Apocu devrim teorisi hakkında

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
8 Aralık 2025

Filipinler’de peş peşe büyük depremler: Onlarca ölü var

Wan’da 4.6 büyüklüğünde deprem

Yazar: Yeni Yaşam
7 Aralık 2025

Kumluca’da süreç kapsamında halk şöleni

Kumluca’da süreç kapsamında halk şöleni

Yazar: Yeni Yaşam
7 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır