İnsanlara bu kadar da işkence yapılmaz ki. Siyasi mahpuslar için ailelerde bir umut ışığı vardı ama çabucak bu ışık söndürüldü. Umutlar ekim ayına ertelendi. Beş ay daha, oysa insanlarda bir gün bekleyecek sabır bile kalmadı. Sanki bu erteleme bir ödülmüş gibi algı yapılıyor. Bir de gerçekten bu kararın uygulanmasının garantisi var mı? Aile yılı diyorsunuz ama aileleri perişan ediyorsunuz, buna hakkınız yok. Babalar, eşler ve arkadaşlar bu kararın bir an evvel onaylanmasını bekliyorlar. Demokrasiden, hukuktan bahsedilecekse ilk önce toplumun önceliklerinin dikkate alınması gerekir. Ülkenin barış içinde yaşaması için gerekli adımların bir an önce atılması olmazsa olmazdır. Mağdur insanlarla konuştuğumda ne kadar zor durumda olduklarına şahit oldum. Gizli tanıklarla insanların yaşam haklarının elinden alınması kadar zulümkar bir hukuk sistemi ile hiçbir sorun çözülemez. Babası cezaevindeyken doğan ve babasız büyüyen çocukların travmasını nasıl içinize sindiriyorsunuz?
CHP’ye karşı iktidarın yeni hamlelerinin gelecek erken seçimi önlemek için olduğu aşikârdır. Erdoğan’dan erken seçim kararı beklemek hayalden başka bir şey değildir. Kent uzlaşısını kabul etmeyen iktidarın bahanesi de hazır. Kendisine rakip olacak adayların önünü kesmek için hukuksuzca davranmaktan çekinmiyor. Selahattin Demirtaş için söyledikleri hafızamızdan çıkmıyor. Ayrıca Selahattin Demirtaş’ın Erdoğan hakkındaki tespitlerinin de ne kadar doğru olduğu hafızalarımızda yer etmiş durumdadır. CHP kendi içindeki sorunları çözemezse güven kaybına uğrar ve ikinci parti durumuna düşer. İktidar yerel seçimlerde kazanamadıklarını kayyımlar eliyle eline geçiriyor, alamadıklarını da işlevsiz bırakıyor. Aynı taktiği DEM Parti’ye de uyguladılar. Bütün muhalefet partileri iktidara karşı söylemlerde bulunuyorlar ama iktidarı devirmek için bir araya gelemiyorlar. Bu ittifakın olması için halka güven verilmesi önemlidir. Genel seçimlerdeki başarısız ittifaktan ders çıkartılmazsa gelecek seçimde de hüsrana uğramak kaçınılmazdır.
Geçen hafta sonu Van Y.Y. Üniversitesi’nin düzenlediği VI. Uluslararası Kurdiyat Sempozyomu’nun konusu “Abdurrahim Rahmi Zapsu ve Kültürel Mirası” olarak gerçekleştirildi. İki gün devam eden oturumlarda birçok önemli bilgiyi akademisyenler ve aydın kişiler aktardılar ve önemli tarihi bir görevi de yerine getirmiş oldular. Emeği geçen herkese torunu olarak çok teşekkür ederim. Dedemin şiirlerinde, tiyatro eserinde, kitaplarında, yazılarında hem din ve hem de Kürt dilini kullanması, Kürt dilinin olmadığını savunan tarih bilgisinden yoksun insanlara umarım bir ders olmuştur. Kürtçe’nin var olduğunu, Kürtlerin anadilinin Kürtçe olduğunu savunan insanların neler yaşadıklarını biz yakınları olarak tanık olduk. Onun için Kürt dilinin varlığı kabullenmeli ve eğitim dili olarak okullarda öğretilmelidir. Kürt dili ülkeyi bölmez ama asimilasyon ülkeyi böler.
Tabi ki en önemli gündem Rojava. Antlaşmalar, toplantılar ve çatışmalar devam ediyor. ABD açıklamaları açık açık SDG’nin Suriye’de söz sahibi olmasını ve iktidara ortak olmasını istiyor. Yani SDG’nin entegre süreci içinde olduğunu belirtiyor. Yüz binden fazla askeri gücü olan SDG sahada ABD’nin IŞİD’e karşı en önemli ittifak yaptığı bir yapı. Türkiye ise aksine IŞİD ile halen Şam hükümetini destekleyerek HTŞ ile olan bağlantısını sürdürüyor. Türkiye hükümeti Kürtlerin kazanımlarına karşı bir tutum almaktan vazgeçmelidir. Ortadoğu’da demokratik ve barışçıl bir ortam Kürtlerin haklarının tanınmasıyla gerçekleşebilir. Daha fazla kan dökülmeden, acılar yaşanmadan sorumlulukla soruna yaklaşılmalıdır. Büyüklerimiz derler ya “dünya malı dünyada kalır” ama iyilik devam eder.