İnsanlığın bir yandan bir zulüm sarmalı içinde çırpındığı, bir yandan ise hakikat arayışı ve özgür yaşam mücadelesi içinde olduğu bu dem de; ekolojik, demokratik ve kadın özgürlükçü bir toplumsallaşma ve yaşam biçimiyle Raa/Reya Heqi-Alevi Yolu’nun toplumsallaşma anlayışı arasında ki paralelliği ya da özsel aynılığı ve Aleviler açısından güncelde ki barış süreciyle de bağını görebilmek hak duruş kazanmamıza katkı sunacaktır.
Hakikat bağlamında bakmaya, görmeye, tarif etmeye çalışırsak; rıza toplumsallığı, kemaletin yüksek düzeyde ki tecellisi noktasında rızalı-ikrarlı bir gerçekleşim olarak tanımlanabilir. Böyle bir toplumsallaşma düzeyi ise birden bire gerçekleşemez. Toplumsallaşmanın çeşitli düzeyleri ise çağının tecelli eden kemaleti bağlamında ve bu kemaletin bilince çıkarılarak rehber edinilmesi ve mücadele verilmesiyle bedenleşebilir.
Raa/Reya Heqi-Alevi Yolu, kâmil toplumsallaşma düzeyini “Rıza Toplumu” olarak tarif eder. Rıza toplumu ise kâinatın varoluş ve işleyiş yasaları olarak bilince çıkarılan Ana Yolu üzerinden mümkün olabilir. Kâinatın varoluş ve işleyiş yasaları rıza ve ikrar üzerine kurulu olduğundan, bu Yol üzerinden vücuda gelen toplumsallaşma biçimi de rıza toplumsallığı olmaktadır. “Ana”, kâinat olarak Yolun hem kendisi hem de sahibi olduğundan, kitab-ı kâinat yani sonsuz bilgi de Ana’yla tecelli ettiğinden Mürşid-i Kâmilullah’tır. Bağlı olarak, eşitlerin meclisi olarakta tanımlayabileceğimiz talip ve rıza toplumsallığının da kurucu ilkesi ve değeridir.
Bu bağlamda, rıza temelli bir toplumsallaşma ve yaşam biçimi her Alevi için bağlayıcı bir yaşam düsturu olmaktadır.
Muktedirler ise, bir rızasızlık hali ve tahakküm üzerinden sınırlar çizmiş ve buraları talan alanları olarak ilan etmiş, cümle canın varoluş ve kendini gerçekleştirme hakkı çiğnenerek sistematik şiddet ve kurumlaşma biçimleriyle yıkım sistemleri inşa etmişlerdir. Hak ve kutsal olan herşey gasp edilerek tahakküm ve talanı, yıkımları, insanlık ve varlığa yönelik soykırımları meşrulaştıran kendi sahte kutsallıklarını üretmiş, bilinçlere zerk ederek insanlar ayrıştırılmış, çatıştırılmış, bu durum üzerinden de saltanatlarını sürdürmüş ve sürdürmektedirler.
Çoklu nedenler ve gelişmeler bağlamında, tüm halklarımıza nice zulüm yaşatmış olan tek tipçi faşizmin beyaz ve yeşil versiyonlarını aşma, bir rızalaşma üzerinden mümkün olabilecek demokratik topluma ulaşma fırsat ve olanakları gündemleşmiş durumdadır. Bu gelişme ezilenler ve ötekileştirilenler cenahında umut ve mutlulukla karşılanmışken, statükonun nimetlerinden geçinen, yani hakikatte kanla beslenen çevreler tarafından öfke ve sabote girişimleriyle karşılanmaktadır. Sahte kutsallıkları kalkan yaparak demokratik toplum mücadelesi ve umuduna saldırmaktadırlar.
On milyonlarca insanımızı cehennemi koşullara mahkûm ederek ülkeyi kendileri için yeryüzü cenneti kılanlar savaş ve çatışmalardan, iş, kadın ve çocuk cinayetlerinden, kolektif emeğimiz olan milli geliri talan ederek eğitim, sağlık, ulaşım, işsizlik, yoksulluk ve diğer kolektif ihtiyaçlarımızın gereğince karşılanmamasından, doğamızın yıkımından sorumlu olanlardır. Ve bunlar saltanatlarını yitirmemek uğruna barış ve demokratik toplum karşıtlığı yapmaktadır. Yaşamları boyunca hiçbir toplumsal yarar sağlamamış, adlarının önüne çeşitli sıfatlar konmuş uğursuz güruhu ise kanal kanal dolaşıp nefret kusmakta, toplumu manipüle etmek için sürekli yalanlar üretmektedirler. Ve bu yalanlarıyla, çıkar ilişkisi geliştirdikleri kimi biyolojik Alevilerle de Alevi halklarımızı etkilemeye, eril ve lanetli zihniyetlerini yol evlatlarına da taşırmak istemektedirler.
Raa/Reya Heqi-Alevi Yolu barış yoludur ve barış toplumsallığı üzerinden yaşanabilmektedir ki bu durumu rıza toplumu olarak kavramlaştırmışız. Bin bir bir donda baş gösteren hakikatin kendisidir ki, cümlesi simbiyotik varoluş ve işleyiş biçimi anlamına gelen rızalı-ikrarlı birlik haline denk düşer. Tekçilik, tahakküm ve gasp rızasız yolun gerçekleşim biçimiyken, Yolumuz, bağlı olarak yaşam ve toplumsallaşma biçimimiz rıza ve ikrar üzerine kuruludur.
Bir, iri ve diri olmamız bir rızalaşma üzerinden demokratik toplumla mümkün olabilecektir. Bu ülke de ve bölge de Türkler, Kürtler, Lazlar, Ermeniler, Araplar, Çerkezler, Gürcüler; Aleviler, Sünniler, Hristiyanlar, Ezidiler, çeşitli mezheplerden ve ismini sayamadığımız pek çok etnik ve inanç kimliğinden insanlar var. Tamamı bu toprakların ve insanlığın gerçekleridir, demokratikleşmeyle ortak yaşam inşası ise bir zorunluluktur.
Rıza Yolunun talipleri olan biz Aleviler için bir tahakküm ideolojisi olan milliyetçilik ve onun tek tipçi gerçekleşim biçimi kutsal değildir. Esas olan her renkten canla “insan makamında” buluşmak, rızalı-ikrarlı bir yaşam biçimine ulaşmaktır. Bu anlamda her Alevi can süreci sahiplenerek barış ve demokratik cumhuriyet yolunda birer emekçi olmalı, kolektif geleceğimizin rıza temelli inşasına aktif biçimde katılmalıdır. Kurumlarımız da kendi ön hazırlık ve çalışmalarını buluşturup ortaklaştırarak toplumsal özelimizden doğru talep ve önermeleriyle sürecin öncü özneleri haline gelmelidirler.
Aşk ile