Katliamın 14. yıldönümü barışa en çok yaklaştığımız sürece denk düşüyor. Süreç devam ederken, barışın hukuki zeminde karşılık bulabilmesi için cezasızlık politikalarının yerini işleyen adalet mekanizmalarına bırakması belki de ilk ve en önemli eşik olacak
Av. Nurdan Kılıç*
28 Aralık 2011 akşamı, çoğu çocuk 34 Kürt yurttaş Roboskî köyünün Federe Kürdistan sınırında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savaş uçaklarından atılan bombalarla katledildi. 100 yıldır devlet politikalarıyla boşaltılan, insansızlaştırılan sayısız köyden biri olan Roboskî’de, geride kalanların tek geçim kaynağı; sigara, mazot, çay ve şeker gibi ürünleri Federe Kürdistan’dan alıp katırlarla taşıyarak sınırın bu yanında satmaktı. Katliamdan sonra, yıllardır devletin bölgedeki askeri birimlerinin bilgisi ve gözetimi altında geçim derdinin peşine düşen Roboskîli 34 yurttaşa “kaçakçı”, çizilen suni sınırların ortasında yaşanan katliamın adına da “operasyon kazası” dendi. Kürdü hor, yaşamını kıymetsiz gören; rejimin çeyrek yüzyılının en ağır katliamı olan Roboskî, sadece kimliğin yok sayılmasıyla değil sınıfsal karakteriyle de yer etti hafızada.
Roboskî’yi, kilim ve battaniyelere sarılı beden parçalarının katır sırtlarında taşınarak traktör römorklarına konduğu, tabutların anaların ciğer yakan ağıtlarıyla defnedilmeye götürüldüğü o fotoğraflarla hatırlamak ve unutmamak sözü vermiştik.
Dönemin BDP milletvekili Gültan Kışanak’ın 3 Ocak 2012’de, hepimiz adına taziyeden Meclis kürsüsüne taşıdığı bu söz, yasın içinden yükselen haklı öfkenin ifadesiydi. Kışanak, utancı sahibine iade eden ve katliam karşısında susmayı reddeden bir vicdan çağrısında bulunmuştu. Yalnızca Roboskî için değil, Kürtlerin uğradığı sayısız katliam ve faili meçhuller için de hesap sormuştu. [1]
Senelerdir failler cezalandırılana kadar yasın sembolü olan siyah elbiselerini üzerlerinden hiç çıkarmayacaklarını söyleyen aileler, “evlatlarımız için adalet, bir daha başka katliamlar olmasın diye barış istiyoruz” demişlerdi. Aradan geçen 14 yıla rağmen, tek bir sorumlu dahi yargı önüne çıkarılmadı. Evlatları için adalet ve herkes için barış isteyenlerden resmi tek bir özür dilenmedi.
Neredeyse bir gün süren sessizliğin ardından devlet yetkililerinin “yanlış istihbarat” ve “operasyon kazası” şeklindeki açıklamaları ise Roboskî için adalet arayışının kurumsallaşan cezasızlık duvarına çarpacağının, sorumlu ve faillerin adının yanına meçhul ibaresi konacağının işaretiydi. Suç duyuruları askeri ve sivil yargı arasında dolaştırıldı; Genel Kurmay Askeri Savcılığı, 06.01.2014 tarihinde, 17’si çocuk 34 Kürt yurttaşın ölümünde “terörle mücadelede kaçınılmaz hata”ya düşüldüğü gerekçesiyle yargılamaya yer olmadığına karar verdi. Oysa, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerinin hazırladığı raporda, saatlere yayılarak yapılan bombalı saldırıda “terörle mücadelede kaçınılmaz hata”ya düşülmediği, hedefin iddia edildiği gibi örgüt üyeleri olmadığı tespit edilmiş, bazı askeri görevliler için soruşturma izni talep edilmişti. TBMM bünyesindeki araştırma komisyonu, daha sonra komisyon üyesi milletvekillerinin de çok defa vurguladığı gibi[2], katliama dönük tepkileri soğurmak için çalışmaları zamana yayıp, nihayetinde “kasıt ve delil yok” dedi ve kendini ilga etti. Anayasa Mahkemesi ise insanlık suçu ve toplu yok etme niteliğindeki katliam başvurusunu, varlık nedeni olan Anayasa’ya aykırı olarak esasa girmeden reddetti. Üye hakim Osman Alifeyyaz Paksüt tarafından kaleme alınan muhalefet şerhi, usûli aşamalar tamamlanmasına rağmen mahkemenin ihlali tespit etmek sorumluluğunu nasıl üzerinden attığını anlamak açısından önemlidir. [3]
Özetle hukuki süreç; askıya alınan hukuk rejiminde, güvenlikçi politikaların ve usul kurallarının Kürtlerin yaşam hakkının önüne konduğunun resmiydi.
Gelecek Uzun Sürer filmiyle faili meçhul cinayetlerin geride bıraktığı boşlukta, yasın ve hakikatin nasıl susturulduğu çarpıcı biçimde anlatılır. Filmde, kayıpların izini sürenler yalnızca ölülerini değil, onlardan çalınan hakikati de arar. Devletin sustuğu, hukukun geri çekildiği yerde bellek devreye girer; tanıklık, adaletin yerine geçer. Bu anlatı, Roboskî’de yaşananlarla ortak bir hakikati işaret eder: Faili meçhullerin, katliamların yası ve öfkesi, yüzleşilmedikçe bugüne taşınır.
İnsanlığın en yüksek değerlerinden biri, ötekinin yasını sahiplenebilme kapasitesidir. Yasın tanınmadığı, acının kamusal olarak kabul edilmediği yerde toplumsal barış hayat bulamaz. Hakikatin konuşulması, sorumluların hesap vermesi ve belleğin kamusal olarak inşa edilmesi olan barış, yalnızca silahların susması değildir. Barışın hukukunu tesis etmek, hakikat, adalet ve bellek mekanizmalarını zorunlu kılar. Roboskî’yi hatırlamak, yalnızca kaybettiklerimizi anmak değil; yüzleşmeyi ve haysiyetli barışı ısrarla talep etmektir.
Katliamın 14. yıldönümü barışa en çok yaklaştığımız sürece denk düşüyor. Süreç devam ederken, barışın hukuki zeminde karşılık bulabilmesi için cezasızlık politikalarının yerini işleyen adalet mekanizmalarına bırakması belki de ilk ve en önemli eşik olacak.
Roboskî’de katledilenlerin yakınlarının “bir daha böyle katliamlar yaşanmasın” diyerek talep ettiği barışın toplumsallaşması ise anımsamak, yası ve acıyı tanımak, yüzleşmek ve af dilemekle mümkün kılınacak.
Roboskî ve zamanaşımına bırakılan tüm katliamlar için bağımsız hakikat ve adalet komisyonlarının kurulması, devletin açık bir özürle sorumluluğunu kabul etmesi, tazmin yükümlülüğünü yerine getirmesi birlikte yaşamanın asgari koşulu olarak ele alınmalıdır. Aksi halde hukuk, güçlülerin aygıtı olmaya; barış ise sürekli ertelenen bir ihtimal olarak kalmaya devam edecektir.
Artık katliamların yaşanmaması, ağıtların yakılmaması için; tüm tarafların barışın hukukuna, yüzleşme, hakikati açığa çıkarma ve sorumluluğu kabul iradesiyle yaklaşması zorunludur. Ancak bu şekilde sahici ve kalıcı bir barış mümkün olabilir.
*Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi, avukat
[1] Gültan KIŞANAK 03.12.2025 TBMM Kürsü Konuşması- https://www.youtube.com/watch?v=N4gc6jjLNnU
[2] Roboskî’yi alt komisyonunun CHP üyesi Levent GÖK’ün komisyonun çalışma şekli ve maksadına dair beyanatları, https://www.evrensel.net/haber/478957/levent-gok-roboskide-devletin-bilincli-bir-karartmasi-soz-konusu
[3] Anayasa Mahkemesi Mehmet Encü vd. Kararı B. No: 2014/11864, https://kararlarbilgibankasi.anayasa.gov.tr/BB/2014/11864)









