Amed’de 419 siyasi parti, sivil toplum ve demokratik kitle örgütü, Kuzey ve Doğu Suriye’nin statüsünün tanınması için çağrı yaptı
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin statüsünün tanınması talebiyle “Rojava’ya statü halklara özgürlük” konulu imza kampanyası başlatıldı. 419 parti, sivil toplum ve demokratik kitle örgütünün imzacısı olduğu deklarasyon, Amed’de bulunan Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde (GGC) açıklandı. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’ın yanı sıra imzacı parti ve kitle örgütlerinin temsilcileri açıklamaya katıldı. Deklarasyon metninin Türkçesini TJA aktivisti Zeryam Işık Deniz, Kürtçesini ise tiyatro oyuncusu Özcan Ateş okudu.
Deklarasyon metni şöyle:
“Diller, dinler ve kültürler mozaiği olan Ortadoğu’da yaşanan kaos, derinleşerek devam etmektedir. 1. Dünya Savaşı ile bölgenin siyasal, toplumsal ve kültürel realitesi gözetilmeden cetvelle çizilen sınırlar; sorunların çözülmesi bir yana dursun, var olan sorunlara yenilerini eklemiştir. Son yüzyılda oluşturulan statüko, Ortadoğu’da her geçen gün artarak devam eden çatışmalara ve krizlere neden olmuştur. Geçtiğimiz yüzyıl bize gösterdi ki; coğrafyamızın hakikati ile bağdaşmayan hiçbir şu denklemin başarılı olma olasılığı kalmamıştır. Oluşturulmaya çalışılan denklemler, halklara savaş ve ölümden başka bir şey sunmamıştır.
Despotik iktidarlar yıkılıyor
Halkların özgürlük arayışları, tarih boyunca etnik, dinsel ve mezhepsel savaşların zemini haline getirilerek, boşa çıkarılmaya çalışılmıştır. Tekçi, otoriter, retçi ve anti demokratik yönetim arayışları, var olan sorunları büyütüp derinleştirmekten öteye gitmemiştir. Bugün yine, Ortadoğu’da despotik iktidarların birer birer yıkıldıkları tarihi bir süreçten geçmekteyiz. Ortadoğu’daki krizin çözümü ancak halkların, inançların, kültürlerin ve tüm ötekileştirilen kesimlerin kendilerini özgürce ifade edebildikleri bir sistemden geçer.
Rojava barış ve huzuru sundu
Genel olarak Ortadoğu’da, özelde de Suriye’de yaşanan gelişmeler bir kez daha göstermiştir ki; farklılıkların inkârına dayalı tek ulus yaratma projelerinin ayakta kalma şansı yoktur. Suriye’deki çözümün yegâne yolu, bütün halkların yaşadıkları coğrafyada kendilerini yönetebilme hakkından geçmektedir. Son 10 yılda Rojava’da kadınların öncülüğünde inşa edilen yönetim modeli, halklara barış ve huzur ortamı sunmuştur. Kendi Kürt meselesini yüz yıldır çözemeyen Türkiye, bugün Rojava’da inşa edilen demokratik yönetim modelini ortadan kaldırmak istemektedir. Bu politikaların ne Türkiye’de ne Suriye’de ne de başka bir yerde Kürt sorununun çözümüne fayda sağlamadığı yaşanarak görülmüştür. Tam aksine; Kürt sorununun uluslararası bir hal almasına neden olmuştur.
Rojava toplumsal sözleşmesi
Aşağıda imzası bulunan siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, demokratik kurum ve kuruluşlar olarak, hem Suriye’de hem de Rojava’da yaşanan gelişmeleri yakından takip etmekteyiz.
Kamuoyuna Rojava Toplumsal Sözleşmesi’nin giriş bölümünü hatırlatıyoruz: ‘Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, özsavunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz.’
Özerk yönetimi tanıyın
Çağrımız şudur ‘Bölgede yaşayan halkların statüsüz yaşamaya tahammülü kalmamıştır. Özelde Kürt sorununun demokratik çözümü, Ortadoğu’da da barışı beraberinde getirecektir. Bu bağlamda tüm ilgili tarafları Kuzey ve Doğu Suriye Yönetimi’ni tanımaya ve Suriye’deki tüm kesimlerin haklarının korunduğu demokratik bir yönetimin oluşması için destek sunmaya çağırıyoruz.”
Metnin okunmasının ardından siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri konuştu.
Bayındır: Rojava modeli Suriye’yi kurtaracaktır
İlk olarak konuşan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, “Şiarımız; Rojava’ya statü halklara özgürlük” dedi.
Keskin Bayındır, “Uluslararası devletler dünyada bir arayış içindedir. Bizler biliyoruz ki; özgür bir gelecek, birlikte bir gelecek, bütün halkların, inançların, dillerin birlikte yaşayacağı model Rojava modelidir. Bu nedenle diyoruz ki; kesinlikle Rojava modeli, Rojava statüsü sahiplenilmeli. Bu model Suriye’yi kurtaracaktır. Bir din, bir dil artık orada tutmaz. 13 yıldır bütün zorluklara rağmen Rojava modeli bütün dünyaya model olmuştur. Bunun savunulması gerektiğini düşünüyoruz. Bunun bütün Ortadoğu’nun tamamında uygulanması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
20 gündür Tişrîn’de toprağını, statüsünü savunan sivillerin “hunharca” bombalandığını belirten Keskin Bayındır, bununla bu direnişinin kırılmaya çalışıldığını söyledi. Keskin Bayındır, “Bu model kimseye tehdit olmadı, bundan sonrada olmayacaktır. Rojava modeli barış ve birlik içinde yaşama modelidir. Bizlerde siyasi parti, kurum ve kuruluşlar olarak Rojava’nın Statüsünün tanınması için çalışalım. Rojava’ya dönük saldırıları ve baskıları bir an önce kaldırılmalıdır. Rojava’nın statüsünün tek yolu Kürt sorununun çözümünde geçiyor. Türkiye devleti ve AKP bunu inkar etmemelidir. AKP’ye çağrımızdır; Rojava modeline düşmanlık etmeyin” dedi.
Keskin Bayındır, “Sayın Öcalan son görüşmede, ‘İçinde geçtiğimiz süreç tarihi bir fırsattır’ dedi. Bu Kürt sorununun çözümü için önemlidir. Biz bu çözüm iradesine, birliktelik iradesine ve Kürt sorununun çözümüne destek vermeliyiz. Kürt sorunu çözümü Rojava’nın statüsünün tanınmasından geçer. Bu ikisi bir biriyle bağlantılıdır. Kürt sorunu bölgesel ve evrenseldir. Bu nedenle bütün yurttaşlarımızın çabası çözüm ve bir araya gelme olmalıdır. Kürt halkı, Rojava halkı üzerinde yok etme, inkar politikaları yürütülüyor. Bu bizler tarafından kabul edilemez. Biz bu yok etme, şiddet politikalarını kabul etmiyoruz. Önümüzdeki günlerde Rojava’nın statüsünün sağlanması ve Suriye’de çözüm için elimizden gelen çalışmayı yapacağız” dedi.
Ay: Rojava saldırıları kabul edilemez
Demokratik İslam Kongres (DİK) adına konuşan Mehmet Emin Ay, yaşanan saldırı süreçlerini Kerbala’ya benzeterek, “Bugün Yezid ve Huseynilerin savaşı Fırat Nehri’nin kenarında sürüyor. Bir tarafta son dönemin Yezidi ile halklar arasında saldırılar var. Bir tarafta da Rojava’da Kürt halkı öncülüğünde halkların inanç ve direnişi var” diye konuştu.
Hazreti Muhammed’in Medine Antlaşması’na atıfta bulunan Mehmet Emin Ay, “O antlaşmada Hristiyan, Müslüman ve diğer inanç sahiplerinin hepsi birlik içinde, diğerlerini baskı altına almayan antlaşma imzalandı. O antlaşmaya baktığımızda bugün Kuzey ve Doğu Suriye’de hayata geçen model bu Medine Antlaşması gibidir. Bugün Rojava’da da bütün halklar, inançlar kimlikleriyle ortak bir şekilde yaşıyorlar. Kimsenin bu ezilen halklara umut veren modele saldırmaya hakkı yoktur” dedi.
Saldırıların sonlanması çağrısında bulunan Ay, bu saldırılara karşı DAİŞ’in Kobanê’de bertaraf edildiği gibi, bu saldırıları yapanların da bertaraf edileceğini söyledi.
Kaya: Suçlu kim bellidir
İnsan ve Özgürlük Partisi (PİA) Genel Başkanı Ahmet Kaya ise insanların arkadaşlarının haklarını savunması gerektiğini, kendisine istediğini başkalarına da istemesi gerektiğini ifade ederek, “Gelin masa kurun; bakalım kim haklı kim haksızdır. Zor ve zorbalıkla sorunlar çözülmez. Ortadoğu’daki bu saldırılar insanlık dışıdır. İlk isteğimiz; insaniyet için siz hazır mısınız değil misiniz? Hazırsanız bir adım atılmış; Kürt sorununun çözümü için bir görüşme var, gereğini yapın. Kürt halkı suçlu değildir. Suçlu kim bellidir” dedi.
Danış: Ulusal bilinç ile hareket etme günüdür
Kürdistan Komünist Partisi (KKP) Başkan Yardımcısı Murat Danış, tarihin hiçbir döneminde Kürtlerin düşmanının aman dilemediğini belirterek, “Burada yaklaşım ne ise Rojava’ya aynı yaklaşım gösterilmek zorundadır. Karşımızdaki ne kadar güçlü bir yapı olursa olsun -ki biz bunun sahte güç yapısı olduğunu düşünüyoruz- gerçek güçlü bir halk çöpten beslenmez. Engelliniz dilenci konumuna düşmüşse, siz güçlü değilsiniz. Siz sadece kamuoyunu yanlış yönlendiriyorsunuz. Bunu Kürtleri öldürerek yapamazsınız. Son yüzyıla baktığımızda, 2 milyon trilyona mal olan, Kürtleri öldüren, diğer yandan ellerinde Kürt kanı olan ulus devlet temsilcilerinin tek tek gittiğini gördük. Şu an yapmamız gereken ulus bilinciyle hareket etmemizdir. Kendi iç barışını sağlayan, kendi ulusal birliğini sağlayan Kürtlerin karşısında kimsenin direneceğine inanmıyoruz. Gün ulusal bilinç ile hareket etme günüdür” diye belirtti.
Yeğen: Statü kazanılması Kürt emekçisinin özgürlüğü olacaktır
Emek Partisi (EMEP) MYK üyesi Umut Yeğen ise, “Bugün Rojava’da halkımızın elde ettiği kazanımlarla, dört bir yandan halkımızın verdiği mücadelenin meyvelerini net görmüş durumdayız. Kürt meselesi bugün o kadar tartışılıyorsa, adı konulmamış bile olsa bir süreç ilerliyorsa, bu Kürt emekçi halkının ve demokrasi güçlerinin vermiş olduğu mücadelelerin kazanımı, sonucudur. Bugün Rojava’nın statü kazanması bu memleketteki Kürt emekçisinin özgürlüğü olacaktır. Biz EMEP olarak şunu net söyleyebiliriz; bu süreç, bir yandan kayyımlar atama, gözaltı, tutuklamalar, Rojava’ya saldırılar, statüsünün tanınmasının engellenmesi ile ilerleyemez. Onun için bu ancak mücadele ile olur. İmza yetmez, bunu dört bir yandan Kürt ve Türk emekçisine anlatmamız lazım. Barışın sağlanmasının yegane koşulunun mücadele ile olacağını biliyoruz. Bu yüzden Türk, Kürt emekçilerine bu meseleyi anlatıp bu mücadelenin parçası olması için elimizden geleni yapacağız” ifadelerinde bulundu.
Kaynak: MA