Rojava büyük bir mücadele temelinde kendini var etti ve varlık mücadelesini büyük bir çaba ve kararlılıkla sürdürüyor. Rojava’ya karşı, Rojava’nın varlığına karşı saldırı ve tehditler de tehlikeli boyutta sürüyor.
Yeni dönem Suriye’sini Kürt karşıtlığı, Rojava karşıtlığı temelinde şekillendirme siyaseti bazı güç odakları tarafından ısrarla sürdürülüyor. Söz konusu siyaset sırf Kürt karşıtlığı ile sınırlı değil, bu siyaset aynı zamanda Alevi, Dürzi, Hristiyan halklara düşmanlık ve kadın karşıtlığı üzerine kurulu bir siyaset.
HTŞ’nin tekçi, Şeriatçı bir rejimi tüm bu kesimlere zorla, baskıyla, katliamla egemen kılma uygulamaları bazı bölgesel ve küresel güç odakları tarafından diplomatik destekle takviye etme girişimleri giderek yoğunluk kazanmış görünüyor.
HTŞ, Suriye’de iktidara gelmesiyle farklı etnik ve inançsal kesimlere yönelik örgütlü bir saldırıya yöneldi.
HTŞ öncülüğünde Selefi cihatçı güçlerin Alevilere yönelik yaptığı saldırılar da binlerce Alevi’yi katlettiler. Aleviler ağır bir insanlık dışı muameleye maruz kaldılar, aşağıladılar, mal varlıkları talan edildi ve Alevilere yönelik insanlık dışı muamele devam ediyor.
Yine HTŞ koordinasyonunda selefi cihatçı güçler 15 Temmuz’da Süveyda’ya, Süveyda’daki Dürzi halkına yönelik büyük bir saldırı başlattı. Dürzi halkına yönelik katliam, talan ve yerlerinden etmeleri tüm yoğunluğu ile uygulamaya koydular. Saldırılarda binin üzerinde Dürzi’nin katledildiği belirtiliyor. Dürzi halkı büyük bir soykırımdan kıl payı kurtuldu. Dürzi halkının ortaya koyduğu direnişin yanı sıra İsrail’in tutumu ve desteği ile Dürzilere yönelik soykırım saldırıları şimdilik akamete uğramış bulunuyor.
Suriye’de aralık ayından bu yanaki gidişat hayli vahim, hayli yıkıcı vahimliğin temel kaynağı yeni dönem Suriye’sini tekçi ulus devlet olarak konumlandırmadaki ısrardan kaynaklı. Bu yönlü bir siyasette ısrar Suriye’ye yönelik en büyük kötülük, en büyük düşmanlıktır, Suriye’yi sürekli bir istikrarsızlık içinde tutma siyasetidir.
Türkiye’nin Suriye’de tekçi bir ulus devlette ısrarı, hatta bu yönde öncülüğe soyunması Kürtlere ve Rojava’ya yönelik siyasetinden kaynaklı.
Aralık ayında BAAS iktidarı çöküşe doğru giderken HTŞ Şam’da iktidarı ele geçirmeye yönelirken Türkiye SMO çetelerini büyük bir destekle Rojava’ya- Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik saldırı ve işgale yönlendirdi, eğer Rojava askeri ve toplumsal olarak örgütlü olmasaydı Rojava halkının büyük bir katliam ve soykırım uygulamasına maruz kalacağına, aklı başında hiç kimse kuşku duymaz. Alevilere yapılan katliamın bin kat beterini Rojava’da yapacaklardı. Rojava halkları büyük bir direnişle büyük bir öngörüyle işgal ve katliam saldırılarına karşı tutum alarak işgal ve katliam saldırılarını kırabildi. Tişrin direnişi Suriye halklarına, insanlığa ilham verdi katliam ve işgal saldırılarını boşa çıkarmada tarihi bir etki yaptı.
Türkiye’nin ve AKP iktidarının Suriye Kürtlerine Rojava’ya yönelik siyaseti ve yaklaşımı şimdiye kadar hayli yıkıcı, hayli insanlık dışı ve düşmanlık çizgisinde sürdü; AKP iktidarı yıllarca DAİŞ’e destek sunup DAİŞ’i Suriye Kürtlerine, Rojava’ya saldırttı. DAİŞ Türkiye’nin desteği ile Kürtlere ve bölge halklarına çok büyük acılar yaşattı.
Türkiye’de AKP iktidarı, 2018’de Efrin, 2019’da Gire Spi ve Serekaniye’ye yönelik yaptığı işgallerde büyük yıkımlara yol açtı.
BM Bağımsız Suriye Araştırma Komisyonu ve BM Yüksek İnsan Hakları komiserliği raporlarından Türkiye ve Türkiye bağlı güçlerin Efrin, Serekaniye ve Gire Spi bölgelerinde Kürtlere yönelik muamelesinin etnik temizlik düzeyinde olduğunu belirtiyor. Yüzbinlerin binlerce yıllık tarih mekanlarında zorla göçertmeleri, talan, işkence, tecavüz, insan kaçırma, fidye uygulamaları ve doğa tahribatı, anlatılacak gibi değil. Buradan zorla göçertilen halkın yerlerine dönmesine daha da müsaade edilmiyor önlerine bir sürü engel çıkarılıyor.
Türkiye, Suriye Kürtlerine yaptığı kötülükle, işgal ve katliam uygulamalarıyla yüzleşmekten kaçıyor. Suriye Kürtlerine yönelik baskı ve tehdit siyasetini sürdürmeye devam ediyor.
Türkiye yeni Suriye’de Kürtlerin konumunu Rojava’nın konumunu alabildiğine marjinalleştirme, statüsüz bırakma, varlıklarına ve geleceklerine yönelik zemini her türlü tehlikeye açık tutmanın yoğun uğraşı içinde. Türkiye başta Suriye’nin yeni yönetimi olmak üzere, bölgesel ve uluslararası alanı böyle bir siyasette angaje etmenin yoğun girişimleri içinde.
Kürt sorununda çözümün geliştirilmesi, barışın inşası Türk, Kürt tarihsel bağının hakkaniyet ekseninde inşası, Suriye Kürtlerine yönelik karşıtlık temelli bir siyasetle mümkün değil, böyle bir siyasetin her Kürtün, her vicdan sahibi insanın kafasında derin bir kuşkuya ve derin bir güvensizliğe yol açtığı açık.