Voyennoye Obozreniye yazarı İlya Polonskiy’in Rus basınında Kürtleri Amerika ile işbirliği yaptığı için eleştirenlere cevaben aşağıdaki yazıyı kaleme aldı:
Kürtleri ilkesizlikle suçlamak gerekir mi?
Türk askeri operasyonu tüm hızıyla devam ediyor. Erdoğan’ın askerleri Kürt güçlerine saldırıyor. Rus medyasında ise şu anlayış hakim: Kürtlerin kendi suçu, Zamanında Rusya ile değil Amerikalılarla müttefik oldular. İşin aslı ne anlamaya çalışalım.
“Barış Pınarı” savaş pınarına dönüştü
9 Ekimde Erdoğan “Barış Pınarı” adını verdikleri askeri operasyonun başlayacağını duyurdu. Ankara’nın Suriye’nin kuzeyi ile ilgili hiçbir barış planı olmadığı açık. Nitekim şimdiden yüzlerce kişi “Barış Pınarı” kurbanı oldu. Üstelik bunlar sadece Kürt savaşçılar değil, aynı zamanda sivil insanlar hatta uluslararası gazeteciler dahil.
Türk operasyonunun başlıca hedefi Kürtler, yıllardır Suriye’nin kuzeyinde Suriye hükümeti tarafından kontrol edilmeyen bölgelerde öz savunma kuvvetleri oluşturdular ve bu bölgeleri yönetiyorlar. İŞİD ve benzeri yapılarla mücadelede Kürtlerin çok büyük rol oynadığı inkar edilmez. Ankara için ise Kuzey Suriye’de bir Kürt yönetimi kurulması Türkiye’de çözülmemiş Kürt sorunu açısından oldukça can sıkıcı bir faktör.
Erdoğan Türkiye’deki Kürt muhalefeti terörist olarak görüyor. Buna göre PKK ile bağlantılı gördükleri Suriye Kürtleri de terörist olarak niteliyor. Bu haliyle Türk operasyonu terör karşıtı bir hareket karakteri taşımıyor. Başlıca hedefi, Türkiye’nin kendisini Kürt ulusal hareketinden korumak için, komşu ülkenin topraklarında oluşan Kürt özerk yapıyı ortadan kaldırmak veya zayıflatmaktır. Erdoğan için bu en önemli görev. Bunun için Her fırsatta mültecileri üzerlerine salmakla tehdit ettikleri AB ve hatta ABD ile bağları koparmaya hazır.
Öngörüsüz ( ya da iki yüzlü) bir çok insan, Erdoğan’ı Rusya’nın müttefiki olarak kabul etmeye çalışsa da Türkiye’nin Ortadoğu’daki Rus askeri-politik çıkarlarıyla ilgilendiğini düşünmek saflık olur.
Politik ilkesizlik, Kürtlere özgü değil
Şimdi birçok medyada özellikle bloklarda çok tartışmalı bir çizgi izleniyor: “Zamanında Kürtler Amerikalıların himayesine girdi, şimdi Amerikalılar onları sattı ve sonuç olarak toprakları şuanda Türk saldırganlığına karşı savunmasız durumda” diyorlar.
Birincisi bir politikayı 40 milyon nüfusa sahip, kendi devletinden yoksun bir halk olan Kürtlerin hepsine genellemek gereksiz.
Suriye Kürtleri zamanında çok tehlikeli bir durumla karşı karşıya kaldılar: Bir yandan İŞİD saldırıları diğer yandan Türk tehdidi ile karşı karşıya kaldılar ve Kürtlerin güçlü bir patron aramak dışında bir seçenekleri yoktu. Şans eseri o dönem Amerikan çıkarları Kürtleri desteklemeyi gerektiriyordu. Ve Amerika’yla İttifak kurdular.
Peki Kürtler neden Amerikalılarla İttifak kurmasın? Suriye ve Türklerin aksine Amerika Kürt topraklarında kontrol sağlamaya çalışmadı ya da Kürt halkına karşı ayrımcılık yapmadı. Nitekim Amerika’dan yüksek kaliteli silahlar ve finans desteği aldılar. Kürtler bu sayede aşağı yuları savaşa hazır bir güce dönüştüler.
Rusya Kürtlere yardım etmekten kaçındı. Eğer kimin kime ihanet ettiği konusunda konuşursak, politik ihanetin ilk ve en üst düzeyi Kürtler ve ulusal hareketle ilgili PKK kurucusu Abdullah Öcalan’ın tutuklanması hikayesi vardı. (Şuan Marmara denizinde bir adada tutsak)
Öcalan 20 yıl önce 15 Şubat 1999da Kenya’da Türk İstihbaratı tarafından yakalandığını hatırlayalım. Bundan önce Öcalan Rusya dahil bir çok ülkeden irtica talebinde bulundu. Öcalan’ı barındırmak o zaman Rusya için hiçbir şeye mal olmayacaktı ancak yine de Rusya Türkiye ile zıtlaşmak istemedi.
Hatırlayalım ki Rusya Öcalan’ın irtica talebini geri çevirirken, Türkiye Kafkasya’da cihatçı teröristleri Rusya’ya karşı destekliyordu. Çeçenistan’da, Türk-İslamcı militanlar savaştı, Kafkasyalı teröristler Türkiye’de tedavi oldu. Rusya’nın yaşadığı iki çeçen savaşı mağduriyetinde Türkiye’nin somut bir payı vardı. Bugün kimse bunu hatırlamıyor, sonuçta Erdoğan’ı kırmak olmaz!
Rusya Kafkasya savaşında militanları destekleyen Ankara’yı affetti. Bugün hiçbir şey olmamış gibi davranılıyor. Doğrudur savaş üzerinden yirmi yıl geçti ve devlet yaralarını sardı fakat ölenler hiçbir zaman geri gelmeyecek. Fakat son zamanlarda ülkemizin politikası ne kadar da hızlı değişiyor! 24 Kasım 2015te yani 4 yıl gibi kısa bir süre önce Türk F-16sı tarafından bizim Su-24M uçağımız vuruldu.
Rus mürettebat teğmen Albay Oleg Peşkov paraşütle atladığı sırada Türk yanlısı militanlar tarafından öldürüldü. Pilot kaptan Konstantin Muraktin şans eseri Bombardıman dışı bir alana düştü ve kurtulmayı başardı. Suriye özel kuvvetler ve Rus ordusu pilotu ararken Türk yanlısı oluşumlar bu defa Rus Mİ-8 helikopterini düşürdü ve Rus denizci Aleksandr Poziniç öldürüldü.
İşte Erdoğan’ın sadece 4 yıl önce böyle hediyesi olmuştu Rusya’ya. Rusya tepki gösterdi, Türkiye İthalatına yaptırım uyguladı ve Türkiye’ye seyahat kısıtlaması getirdi.
Doğru, yaptırımlar uzun süreli olmadı. Moskova Ankara iler barıştı. Ve sonra hükümet yanlısı medya Erdoğan’ı Esad’dan sonra Rusya’nın en yakın müttefiki gibi göstermeye başladılar.
Suriye semalarındaki trajedi Türk Hava Kuvvetleri hatası olarak görülebilir ancak, Türklerin önemli bir kısmı ve Erdoğan destekçileri Türk Hava Kuvvetlerinin bu eylemini son derce sıcak karşıladı ve pilotların öldürülmesine sevindiler. Dört yıl önceki olayın Erdoğan ve taraftarları tarafın nasıl karşılandığını hatırlamak için İnternete bakmak yeterli. Her şey orda duruyor.
Ayrıca şunu da ulutmayalım ki, Türkiye kırımı da Rusya toprağı olarak gömüyor ve bu sadece Ukrayna istediği için değil. Erdoğan gibi bir politikacı sonuçları önemsemez. İşin aslı şu ki, Türkiye için kırım İşgal altında bir Osmanlı bölgesi olan Kırım Hanlığıdır. Zaman değişiyor fakat Türkiye kırımı Rusya toprağı olarak asla görmeyecek.
Bu yüzden bugün bazı yazarlar Kürtleri ABD’nin himayesine girmekle suçladıklarında Kendi ülkelerinin Türkiye “aşkını” unutuyorlar. Aynı şekilde Kürtlerin Rus tekliflerine güvenmemesi de normal: Ankara’nın düşmanca politikalarına Rusya kendisi için bile cevap vermezken Moskova’dan ne beklenebilir.
Türkiye Suriye ile çatışabilir
Şimdi kasıtlı olarak Moskova kendini Suriye’nin kuzeyindeki Türk operasyonundan uzak tutuyor. Fakat yakında böyle bir pozisyon yersiz olacak. Kürtler şamdan yardım istedi. Özellikle Türk ordusu Suriye topraklarını İşgal etmiş, Suriye’nin egemenliğini ihlal etmişken, Suriye odsusu kuzeye, Türkiye sınırına doğru harekete geçti.
Elbette Suriye’nin gücü ile Türkiye’ninki karşılaştırılamaz. Erdoğan’ın danışmanı Yasin Aktay Suriye hükümet güçleriyle çatışmaya hazır olduklarını söyledi. Kürt güçlerinin Suriye hükümetiyle vardığı anlaşmayı Şam’ın Türk düşmanlığı olarak değerlendirdi ve Ankara’nın Suriye kuzeyinde silahlı Kürt güçlerine izin vermeyeceğini vurguladı.
Bravo! Vatanseverler Türklerin “Amerikan müttefiki” kürtlere saldırmasına sevinirken, siyasi pozisyon ilkesizliğinden bahsederken, şöyle önemli olaylar yaşandı: ilk olarak Beşar Esad ki kendini Ortadoğu’da Rusya’nın en yakın müttefiki olarak görüyor- Kürtlere yardım için asker gönderdi. Esad İlkesiz mi oluyor şimdi? O da Amerikan müttefiki Kürtlere destek oluyor. Aslında Esad, her normal lider gibi ülkesinin toprak bütünlüğünü önemsiyor. Suriye’nin kuzeyinde ne olduğu Ankara’yı ilgilendirmiyor. Bu Şam’ın meselesi. Eğer Erdoğan Kürtlerden korkuyorsa o zaman yapması gereken uluslar arası hukuk çerçevesinde sınırlarını korumaktır. Sınırlarından silah ve militan sızmasını engeller. Başka bir ülkenin topraklarını işkâl etmek değil.
İkinci olarak: Ankara Şam’ı doğrudan bir çatışma ile tehdit ediyor. Yani Türk ordusu, Rusya’nın yıllardır desteklediği ve uğruna Rus askerlerin, subayların ve uzmanların öldüğü Suriye ordusuyla savaşmaya hazır.
Öyleyse şimdi Rusya “siyasi fahişe” olarak nitelenmemek için Şamdan yana mı yoksa Türkiye’den yana mı olduğunu belirtmek zorunda kalacak. Türkiye’nin Rusya’nın çıkarlarını düşündüğünü, Kürtleri bilerek şama mecbur bıraktığını düşünmek saflık olur. Özellikle Erdoğan’ın neo-osmanlı paradigmasına uygun olarak düşünürsek.
Türk ordusu Suriye’nin kuzeyini işgal edecek ve orada kalacak. Erdoğan’ın buraların kontrolünü Esad’a vermesi çok düşük bir ihtimal. Büyük olasılıkla işgâl alanları yaratacak, buralara Türkmenleri ve Sünni Arapları yerleştirecek, bunlara Türk pasaportu vermeye başlayacak. Bu arada gelen bilgilere göre işgal altındaki bölgelerde zaten bunları yapmaya başladılar.
Rusya’nın stratejik planına göre Türkiye’nin Ortadoğu’da güçlenmesi hiç de İstenilir bir durum değil. Zira hali hazırda Suriye’deki Kürtlere yönelen Erdoğan’ın neo-osmanlı hevesi bununla sınırlı kalmayacak. Türk milliyetçilerinin etkili olduğu diğer alanlarda da gerçekleştirmeye çalışacaklar.