Bilindiği gibi 1.Dünya Savaşı’nın başını Almanya’nın çektiği blok kaybetti. Versay Antlaşması’yla Almanya’ya ağır bir fatura ödedi. Bu sonuç Almanya’da derin bir travmaya yol açtı. Travma değişik sorunlarla birikerek Hitler faşizminin temellerini ördü. Sonunda 2. Dünya Savaşı, kesin tespiti yapılmamakla birlikte yetmiş milyon ölü, onun birkaç misli yaralı ve yerle yeksan olmuş yerleşim yerleri. İnsanlık tarihinin en ağır yıkımına tanıklık yaptı.
1. Dünya Savaşı öncesi, Almanya’ya sahip olduğu güçle savaşın galibi gözüyle bakılıyordu. Ancak tarih beklentilerin tersini tecelli ettirecektir. Almanya savaşı kaybedecek; başını İngiltere ve Fransa’nın çektiği blok kazanacaktır. Bu savaşta öne çıkan, günümüzde Türkiye ve bölge halklarını yakından ilgilendiren ve can yakan Osmanlı İmparatorluğu’nun durumudur.
Osmanlı Almaya blokunda yer alır. O yıllarda Osmanlı “boğazın hasta adamı” diye tanımlanmaktadır. Çoktan tarihsel miadını doldurmuş bir yapıdır. Ancak zamanın konjonktürü içinde dengelere oynayarak yüzyıl kadar ömrünü uzatmayı başarmıştır. 1.Dünya Savaşı’na böyle ulaştı. Fakat halkların özgürlük taleplerine cevap vermekten uzaktır. Durum kaotiktir. O kaotik ortam içinde İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimi darbeyle ele geçirir. Enver, Talat ve Cemal paşalar imparatorluğun ipini ele geçirirler. Türkçülük fikriyatı kaotik ortamın ürünü olarak öne geçmiştir. Büyük Turan hayali Enver paşaların en büyük ülküsü olacaktır. Çin Seddi’nden Adriyatik’e kadar büyük Turan ülkesi kurma hülyasıyla 1. Dünya Savaşı’na İmparatorluk sürüklenir. Savaşta Alman blokunda yer almasının iki nedeni vardır. Biri, Almanlara kesin kazanacağı gözüyle bakılmasıdır. Yani kazanan tarafta yer almak. İkinci, Almanların Enver paşaların her istemlerine evet demesidir. Yalnız savaş sonunda ağır kayıplar vererek imparatorluk dağıldı. Bakiyesi ya da devamcısı olduğunu kabul eden Türk ulus-devleti kuruldu.
İmparatorluğun iki temel hastalığı ulusdevletin bünyesine taşındı. Birinci, devamı olduğu kabul edildiğinden; hem Osmanlı’ya çağ dışı deyip reddetme hem de onu tarihsel miras olarak görme ve hakkında methiyeler dizme yaşandı. İmparatorluğu Orta Asya’dan gelen Türklerin kurduğu, Türk olduğu ve yedi düvelle savaşarak hak ve adaletin taşıcısı sayıldı. Kusuru olmayan pirüpak gösterme, tümden Osmanlı’yı temize çıkarma, eğitim ve yaşamın temel konusu yapıldı. İkincisi, Osmanlı halklara hak ve adalet taşıyordu ve huzur içinde yaşatıyordu. Ancak o halklar, Osmanlı’ya (bunu Türk olarak okumak gerek) karşı emperyalizm ile işbirliği yaparak arkadan hançerlediler ve nankörlük yaptılar söylenegeldi.
Bu iki neden Türk ulus-devletinin travması oldu. “Türkün Türk’ten başka dostu yoktur” şeklinde sloganlaştırıldı; toplumun en ince yaşam damarlarına kadar eğitimle, sanatla, ajitasyon ve propaganda ile işlendi. Şovenizmin temel argümanları böyle üretilir. CHP’den İslamcısına ve sosyalistlerin bazı versiyonlarına kadar Rojava’nın tasfiye saldırısına destek çıkmaları ve AKPMHP’nin arkasında sıraya dizilmeleri kaynağını buradan almaktadır. Geçmişi Osmanlı tarihini yanlışlarla bezendirmesi ve bilgi diye zihniyetlerin inşası sonucu gerçekleşmiştir. “Bütün dünya Türk’e düşman” diye okunmaya başlanır; Kürtler, Ermeniler vb. bizi arkadan hançerliyorlar diye düşünülmeye başlandı mı şiddet dışı seçenekleri devre dışı kalır. Bir de Türkler Orta Asya’dan geldi denildi mi Anadolu’yu vatan edinememe gibi eğreti ve bizi atarlar duruş ortaya çıkar ki, hep diken üstü bir yaşam endişesi ortaya çıkar.
3. Dünya Savaşı bir aşamaya geldi. Kürtlerin Suriye’de kimi değerler kazanmaları ve statü edinme haline gösterilen tepkinin; bütün dünyayı karşısına alacak tarzda davranma, vurgulanan geçmişin günümüz yansıması oluyor. 1.Dünya Savaşı’nda Alman ipine asılındı, şimdi de Rusya ipine asılmaya çalışılıyor. Almanlar Osmanlı’ya hayır getirmedi. Ruslar getirir mi? Zaman bu sorunun cevabini netleştirecektir. Ancak tarih ve günümüz doğru okunabilirse hayır, getirmesi güçtür.
Rusya günümüzün en saldırgan emperyalist gücüdür. Batılı emperyalist güçler gerileme ve güç kaybı yaşıyor olsalar da, hala yer kürenin en güçlüleri durumundadırlar. Öyle mevzilerini kolay terk edip Rusya’ya bırakmalarını var saymak gerçekçi değildir. Rusya son gelişmelerle de her şeyi karşılamayacağını görmeye başladı ve giderek görme halinin daha da derinleşmesi kaçınılmazdır. Ayrıca Rusya ile başarılsa ne olacaktır? Kürt’ü yok sayarak kazanç olmaz. Doğru olan şovenizmi aşma ve halkların demokrasi temelinde özgür yaşamını birlikte örmektir. Ne kadar büyük yıkım olursa da olsun, sonunda kazanacak olan halkların demokratik ve özgür yaşamıdır.