İdlib’i Rusya ve rejim yoğun bombardıman altına alırken ölümler artıyor, yoğun göç dalgası oluştu. Ankara’dan Rusya ve Putin’e yönelik küçük bir eleştiri dahi yükselmemesi dış politikadaki bağımlılığı gözler önüne seriyor
Türkiye’nin İdlib’de ateşkese ve Gerginliği Azaltma Bölgesi şartlarına uymadığını, silahlı gruplara cephane taşıdığını açıklayarak İdlib’de Han Şeyhun’u ele geçirerek kuzeye ilerleyen Suriye ve Rusya güçleri, çok sayıda yerleşimi bombardımana tuttu. Silahlı gruplar ve rejim bombaları arasında kalan halk katlediliyor. İdlib’in Deyr Garbi, Deyr Şarki, Hiş, Kefersecne, Muka, Tuh, Bsenkul ve Tel Mennis köyleri, Temaniye beldesi, Maaret el Numan ve Serakib ilçeleri gece yarısından itibaren rejim ve Rusya hava güçlerince vuruldu.
Rus savaş uçaklarınca düzenlenen Deyr Garbi köyündeki saldırıda 4 kişinin yaşamını yitirdiği basına yansıdı. Baas uçaklarının Tel Mennis köyüne saldırısında 2 kişinin hayatını kaybettiği basına yansıdı. İki tarafın karşılıklı bombardımanında siviller zarar görüyor, göçler artıyor.
İdlib Türkiye destekli Fetih Ordusu çatısındaki örgütlerce Mart 2015’te ele geçirilmişti. Fetih Ordusu’nun başını çeken El Nusra ile Ahra-u Şam idi. Zamanla bu örgütler birbirine düştü ve El Nusra İdlib’in her tarafına yayılarak diğer örgütleri sınırlandırdı.
Türkiye, Rusya ve İran 4-5 Mayıs 2017’deki Astana toplantısında, İdlib ve çevresini “Gerginliği Azaltma Bölgesi” ilan etti. Rejim güçlerinin ateşkesi sık sık ihlal etmesi üzerine Türkiye ve Rusya ek mutabakata vardı. Rejim güçleri, destekçilerinin yardımıyla 17 Eylül 2018’de Rusya’nın Soçi kentinde bir muutabakat daha imzalandı. Ancak Ekim 2018’e kadar Türkiye’nin şartları yerine getirmesi istendi. Bu süre sürekli uzatıldı. Nisan-Mayıs 2019’da İdlib’e bombardıman süreci başladı. Türkiye’deki yerel seçim atmosferinde Ankara Putin’i arayarak, kimi tavizler, kimi ihaleler vererek, S-400’de ısrar ederek zaman zaman harekata ara verdirdi. Ancak Astana 13’teki şartlara uyulmaması, Türkiye-ABD ileişkileri, Doğu Akdeniz gerilimi, Güvenli Bölge süreci, Anayasa komitesi süreci gibi etkenler üstüste gelince Putin yönetimi harekata ivme kazandırdı.
Erdoğan sessiz
Türkiye, Rusya ve İran ile Astana- Soçi masası üstünde gözler önünde el ele tutuşurken, masa altında birbirini tekmeliyor. İdlib çarpıcı şekilde bu durumu ortaya koydu. Türkiye’nin desteklediği gruplar Han Şeyhun’u terkederken, Morik gözlem üssüne tank dahil cephane sevkeden TSK konvoyu vuruldu. 3 kişi öldü 12 kişi yaralandı. Suriye uçağının mı Rusya uçağının mı vurduğu tartışılırken Rusya Lideri Vladimir Putin’e Kürtler söz söyleyemesin diye her türlü tavizi veren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, sessizliği dikkat çekiyor. Birçok konuda farklı ülkeler için kamuoyu önünde sert ifadeler kullanan, birçok ismi ekranlara bakarak yüksek perdeden paylayan Erdoğan’ın İdlib’deki dehşete rağmen Rusya ve Putin ismini anmaması “bağımlı ve angaje siyasetin” boyutlarını gösteriyor. Bölgeyi kan gölüne çeviren Putin yönetimine karşı suskunluk dış politikada hamaset siyasetinin yuvarlandığı yeri gösteriyor.
‘Gelişi güzel bombalıyorlar siviller katlediliyor’
1-2 Ağustos 2019 Astana-13 görüşmeleri sonuçlarının utanç verici olduğunu belirten Ceyş El Siwar (Devrimciler Ordusu) Genel Komutan Yardımcısı Ehmed El Sultan (Ebu El Erac), İdlib ve Hama kırsalında yaşanan sivil katliamlarına dikkat çekti. ANHA haberine göre bölgede bir buçuk milyon sivilin göç ettiğini belirten El Sultan, İdlib’in güneyindeki tüm köy ve beldelerin Suriye rejimi ve gruplarının gelişigüzel bombardımanları nedeniyle boşaldığını söyledi. Türkiye’nin yeni gözlem noktalarını kurarak Suriye rejimi ve Rusya’nın İdlib’de ilerlemesinin önünü açmak sözü verdiğini savunan El Sultan, “Bu planla Halep-Lazkiye yolu Suriye rejimine teslim edilecek” dedi. El Sultan, Türkiye’nin söz konusu planı verilen süre içerisinde yerine getirmemesi halinde İdlib’i kaybedeceğini vurguladı. El Sultan, bölge halkının Astana’da kendileri üzerinden işlenen ve tüm Suriye’yi etkileyen planların farkına varması gerektiğini söyledi.
Göçler artıyor
HTŞ gibi grupların son kale olarak gördüğü İdlib’de Rusya ve Suriye güçlerinin hava ve kadaran kuzeye doğru ilerlemesi nedeniyle on binlerce Suriyelinin Türkiye sınırına doğru kaçtığı bildirildi. Reuters ajansı, Suriyeli sivillerin özellikle Han Şeyhun’un kuzeyinde Maarat el Numan’ı kalabalıklar halinde terk ettiği belirtiliyor. Maarat el Numan sakinlerinden Abdullah Yunus, burasının şimdiye kadar İdlib’de Suriyelilerin kaçış noktalarından biri olduğunu aktardı. Yunus, ilçede otomobiller ve diğer araçlar için yakıt kalmadığına anlattı. Han Şeyhun’u düşüren rejim kuzeye Maarat el Numan ve Halep’i Lazkiye’ye dolayısıyla Akdeniz’e bağlayan M4 otoyolu hattında bulunan Cisr el Şuğur’a yönelmişti. Alman haber ajansı dpa’da yer alan habere göre de İdlib Sağlık Müdürlüğü ve Suriye Amerikan Tıp Toplumu (SAMS) adlı yardım örgütü, ağustos ayının başından bu yana İdlib’deki 70 binden fazla sivilin çatışmalardan ve saldırılardan kaçtığını açıkladı.
Rusya Dışişleri’nden Anayasa Komitesi açıklaması
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ile başkent Moskova’da görüşen basın toplantısında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Suriye Anayasa Komitesi’nin oluşturulmasına ilişkin, “Anaysa Komitesi’nin oluşturulması, Suriye krizinin çözülmesi konusunda önemli bir aşama olacak. Bu, Suriye’nin geleceğiyle ilgili müzakerelerin başlatılmasını sağlayacak” dedi. Lavrov, ABD’nin, Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF) kapsamında yasaklı orta ölçekli seyir füzesi denemesini değerlendirerek “Bu, silah yarışına yol açarak stratejik istikrarın mimarisini bozabilir. Stratejik istikrarın sağlanması konusunu Avrupa ve NATO ülkeleriyle görüşmeye hazırız” dedi. Almanya Dışişleri Bakanı Maas da “İdlib’de sivillerin korunması önem teşkil ediyor. Rusya, etkisinden istifade ederek Şam rejimine itidal çağrısında bulunabilir” dedi. Maas, Suriye Anayasa Komitesi’nin gelecek haftalarda oluşturulacağını söyledi.
İDLİB