“Ortadoğu’nun kraliçesi” der tarihçiler Halep için. Şimdi yıkıntılar içinde. Ağır bir savaş yaşadığı her halinden belli. Tarih okunan sokakları şimdi acılar içinde… Kan, gözyaşı, elem, keder. Hepsi sokakları dolduran molozların arasında gizli. Yaralarını saracak birini bekler gibi.
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) DAİŞ gibi örgütlerin kentten çıkarılmasından sonra hayat yeniden canlanmaya başlamış. O da bir tek ana yolların etrafında. Ara sokaklara sanki kimse uğramamış, uğramaya da niyetlenmemiş gibi. Zaten daracık olan ara sokaklar, binalardan dökülen molozlarla halen kaplı. Çoğu yerde ne yaşam var, ne de yaşamı kolay kurmanın imkânı. Yıkıntılar arasında bir tek anılar var, bir de tarih. Aralarından geçerken “kurtarın bizi” dercesine çığlık atıyor, yalvarıyor yara bere içinde.
Kimi yerde Fransız işgalinin, kimi yerde Osmanlı İmparatorluğu’nun izleri. Hatta çok daha gerilerden seslenenler var; Abbasilerden, Emevilerden, Eyübilerden, Romalılardan, Hititlerden. Halklar haykırıyor, inançlar. Arabı, Ermenisi, Kürdü, Süryanisi, Türkmeni, Müslümanı, Hristiyanı, Alevisi, Sünnisi, Ezidisi. İbadethaneler yıkılmış, camiler, kiliseler. Yeniden ayağa kalkmak için hepsi yardım diliyor. “Halklar, inançlar kardeştir” diyerek, aynı acının içinde ayağa kalkmaya çalışıyor. Kökleri çok daha derinlere uzanan Halep kentinde yaşam yeniden filizlenmek için çırpınıyor.
Renga renk ışıklar içinde bir zamanlar rüyaların kenti Halep, şimdi karanlıklar içinde. Bir tek Kürtlerin uğrunda yüzlerce genci bedel vererek savunduğu Şex Maqsut ile Suriye rejiminin hiç bırakmadığı mahalleler aydınlık. Onların da çoğu jeneratörlerle aydınlanıyor. Ana caddeler temizleniyor, yıkanıyor, düzenleniyor, ama arka sokaklar hala içine kapanık, hala küskün. Günde bir milyona yakın insanın uğradığı tarihi kapalı çarşı, Ermeni mahallesi yerle yeksan. Hırsızlar bile terk etmiş. Şimdi bir tek terkedilmiş kedilerle köpeklere ev sahipliği yapıyor. Sanki binlerce yıl hiç yaşanmamış gibi. Sokaklarında bir de bizim gibi içi yanarak o manzarayı izleyenler var. Bakışlarıyla binlerce yılı geri getirmek istermiş gibi.
5 milyonluk kentte şimdi bir milyon insan yok. Ancak umut var… Çünkü sayıları her gün artıyor. Şiddetli çatışmaların arasında ayakta kalmayı başarmış evlere sığınıyorlar. Kapısı, penceresi olmasa da, bir duvarı delik olsa da hızla tamir edip, yaşamı kuruyorlar. Zaman saatini geriye sarıp, geçen son 8 yılı yaşanmamış saymak ister gibi.
Ancak her şey yavaş ilerliyor. Binlerce atölye ve fabrikanın bulunduğu Suriye’nin sanayi kenti Halep’te, şimdi çalışan fabrika neredeyse yok. Üstelik kimse yeniden kurma niyetindeymiş gibi de görünmüyor. Her şey ağır ağır gelişiyor, çünkü kimse önünü göremiyor. Yarın ne olacağını bilemiyor. Yeni bir savaş her an olabilir diye dükkânların, evlerin camlarını dahi naylonla kapatıyor. Halep’te belki yaşam filizleri boy vermiş olabilir, ama istikrar ve güven hala sokaklarına uğramamış. Bunun da birçok nedeni var.
Bunların en başında da Halep’in siyasi ve askeri haritası geliyor. Siyasi haritada Halep Suriye rejiminin denetiminde görünebilir, ama realitede hiç de öyle değil. Kent merkezi dahi şu an görünümde üçe bölünmüş durumda. Batı cephesindeki Kefr Hamrah semti Tahrir El Şam’ın, Şex Maqsut mahallesi ise Kürt güçlerin denetiminde. Halep’in geri kalan yerleri ise Suriye rejiminin hâkimiyetinde.
Ancak Suriye rejiminin denetiminde olan bölgede de tek ses, tek irade yok. O da kendi içinde ikiye bölünmüş. Leramun, Raşlin, Cemiliye, Azaziye, Süleymaniye gibi semtler Rusya ve Rusya’nın Suriye ordusu içinde desteklediği Suheyl Hasan’a bağlı Ceyhşıl Numer (Kaplanlar Ordusu) güçlerin hâkimiyetinde. Suriye savaşı boyunca da kentin bu bölgesinde ciddi anlamda bir çatışma yaşanmadığı için alt yapısı da bozulmamış. Üstelik Halep’teki hastane ve üniversitelerin de çoğu bu bölgede bulunuyor.
İranlı milisler, Hizbullah ve onların Suriye ordusu içinde desteklediği Mahir Esad’a bağlı birlikler ise Katırci, Babılnerab, Şaar, Şex Necar ve Nerab gibi Halep’in doğu ve kuzey mahallerinde hâkimiyet kurmuş. Halep savaşının en yoğun geçtiği bu bölgede binaların ve alt yapının çoğu tahrip olmuş durumda. İranlı güçlerin Rusların hâkim olduğu mahallelere girişi ise yasak. Sadece yaralı, cephane ve erzak gibi sorunlar yaşadığı dönemde izin dâhilinde gidebiliyorlar.
Sorunun en can alıcı yönüyse, kâğıt üstünde birlikte görünen bu güçlerin hiçbirinin diğerine güvenmemesi. İran Rusya’nın Suriye içinde kendi aleyhine çalıştığından kuşkulanıyor. Hatta İran, İsrail’in füze ve uçaklarla Halep başta olmak üzere Suriye içinde birçok noktalarını vurmasından, Rusya’yı İsrail’e koordinatları vermekle itham ediyor. Rusya’nın desteklediği Suheyl Hasan ise Esad’a bağlı güçlerin kendisine suikast yaptıklarını iddia ediyor. Bundan dolayı yakın korumalarını tamamen Rus askerlerden oluşturmuş durumda.
İkinci neden ise ekonomik kaynaklı. Ortadoğu’nun en büyük sanayi kentinde sanayi adına hiçbir şey kalmamış. Neredeyse tüm fabrikaların makinaları, Özgür Suriye Ordusu işgali altındayken, çalınıp Türkiye’ye taşınmış. Bu yüzden iş imkânı yok denecek kadar az. Ancak hayat her geçen gün pahalılaşıyor. En ucuzu ekmek, o da 100 Suriye Lirası. Buna karşı çalışanların aldığı maaşlar ortalama 35 bin lira.
ABD’nin İran ambargosundan yararlanmaya çalışan Türk devleti de bu dönemde Suriye pazarına sızmaya çalışıyor. Rusya ile yaptıkları pazarlıklarda Öncüpınar ya da diğer adıyla Bab El Salama Sınırkapısı’nı açma arayışında. Türk devletinin Tıl Rıfat’ı, Rusya’nın da İdlib’den geçen M4 karayolunu ısrarla kontrol altına almak istemesinin altında da bu neden yatıyor. Ancak İran bu plana karşı ve hayata geçmemesi için elinden geleni yapıyor.
İşte tüm bu nedenlerden Halep’e istikrar gelmiyor. İstikrar gelmediği için de kimse ne yarın ne olacağını kestirebiliyor ne de yaralarını sarabiliyor.
Rengarenk ışıklar içinde bir zamanlar rüyaların kenti Halep, şimdi karanlıklar içinde. Bir tek Kürtlerin uğruna yüzlerce gencini bedel vererek savunduğu Şex Maqsut ile Suriye rejiminin hiç bırakmadığı mahalleler aydınlık