Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıya dair konuşan TJA aktivisti ve siyasetçi Sabahat Tuncel, ‘Sorunun çözümü o metinde. Şimdi biz diyoruz Sayın Öcalan sorumluluğunu yerine getirdi, sıra devlette’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta tüm kamuoyu ile paylaşılan ve “Asrın Çağrısı” olarak tanımlanan “Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı büyük bir yankı uyandırdı. Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti ve siyasetçi Sabahat Tuncel, konuya ilişkin JINNEWS’ten Melek Avcı’ya konuştu.
Devlet Bahçeli’nin çağrısını beklenmedik bir hareket olduğunu belirten Sebahat Tuncel, “AKP-MHP ittifakının 2015’ten beri uyguladığı politikalara baktığınızda buna şaşılması da doğal. Sayın Öcalan şahsında ‘gelsin DEM Parti grubunda konuşsun, umut hakkından faydalansın’ diye ifade etti. Umut hakkı hem Sayın Öcalan’ın avukatlarının hem bizlerin çok uzun süredir gündeme alınmasını istediğimiz bir hak. AİHM’de Sayın Öcalan’a dair iki tane karar var, yine başka kararlar var. Dolayısıyla bu çalışılmış bir şey, belli ki uzun süredir Kürt halkının, Kürt siyasetinin talepleri Devlet Bahçeli tarafından da incelenmiş. Bu da bir politik akıl, üzerine düşünüldüğünü, çalışıldığını görüyorsunuz. Bu önemli. 27 Şubat’ta da bütün dünya kamuoyunun beklediği çağrı gelmiş oldu. Kürt siyasi hareketinin bütün bileşenleri Sayın Öcalan’ın çağrısına kendi durduğu noktadan bir cevap da vermiş oldu. Bundan sonra tabii devletin bu çağrıya nasıl cevap vereceğini toplum merak ediyor, bekliyor” diye konuştu.
‘Öcalan özgür olmalı’
“Eğer gerçekten bu konuda devlet Kürt sorununu, savaş ve çatışma zemininden çıkarmak istiyorsa bunun olanaklarını yaratmak durumunda” diyen Sebahat Tuncel, “Sayın Öcalan’ın kongreyi toplaması ve bu süreci sonlandırma konusundaki rolünü tam olarak yerine getirmesi için bir şey yapmak zorunda ama iş bununla da sınırlı değil. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünün sağlanması gerek. Asıl mesele, umut hakkı meselesi. Bahçeli’nin de ilk söylediği ‘Meclis’te gelip konuşsun’ ne demek, demokratik siyaset alanı yani Kürt sorununu savaş ve çatışma zemininden ziyade demokratik siyasetle mücadeleye esas alıyor. Şöyle bir şey değil tabii ki çağrıyla ya da PKK’nin silah bırakmasıyla Kürt sorunu tam anlamıyla çözüldü anlamına gelmiyor” diye belirtti.
Siyasi ve hukuki zemin
Sırrı Süreyya Önder’in söylediği siyasi ve hukuki zemin şart cümlesine dair konuşan Sebahat Tuncel, “O da önemli bir cümle ama asıl mesele Sayın Öcalan’ın metninde yer alan tanınmadır. Kürtler, Kürt halkı olarak tanınacak. Türkiye’de şu an Kürt kimliği tanınmıyor, Kürt kökenli deniliyor. Anadilde eğitim talebi yok sayılıyor, Kürtlerin kendi kimliği ile Kürt olarak örgütlenmesinin olanakları yok, Alevinin Alevi olarak örgütlenmesinin olanakları yok. Kimlik tanınmıyor. Sorunun çözümü o metinde. Şimdi biz diyoruz Sayın Öcalan sorumluluğunu yerine getirdi, sıra devlette” dedi.
‘Devlet adım atmalı’
“Sayın Öcalan çağrı yaptı ama sürecin başlayabilmesi için de devletin de adım atması lazım” diyen Sebahat Tuncel, “İlk elden Sayın Öcalan’ın özgür çalışılır koşullarının sağlanması gerek. Şimdi anayasa meselesi de önemli çünkü Kürt sorunu anayasal bir sorun. 1924 Anayasası Kürtleri inkar eden bir anayasadır. Özellikle sosyal demokratların bu anayasa mevzusuna sadece Tayyip Erdoğan’ın iktidarda kalma meselesi üzerine bakmaları problemli bir şey. Sosyal demokrat bir partinin ya da kendisine sosyal demokrat diyenlerin, solcu diyenlerin bunu böyle tartışmasına doğrusu insan hayret ediyor” dedi.
Meclis’te komisyon ve anayasal güvence
“Düşünebiliyor musunuz bir toplumsal sorunu çözme konusunda bir irade koyuyorsunuz ama bu ülkenin ana muhalefet partisi destek verdi önemli, ama iş anayasa meselesine geldiğinde buna isteksiz olması anlaşılamaz” diyen Sebahat Tuncel, “Kürtlerin inkârı anayasal bir madde haline getirildiği için kriz zaten. Bu ortadan kaldırılmazsa demokratikleşme ve özgürlüklerin önünde de geçilmez. O açıdan tabi ki yasal ve anayasal güvenceye ihtiyaç var. Sayın Öcalan’ın kendisi de zaten ilk görüşmeden itibaren gruplara gönderdiği mesajda var olan bir talep: Meclis’te bir komisyon kurulması ve Meclis’in bu konuda sorumluluk üstlenmesi. Meclis dediğiniz yasa çıkartır. Yasama organıdır. Yürütme iktidardır ama yasama organının Kürt sorununun özgürlükçü çözümü konusunda sorumluluk üstlenmesi önemli. Herkesin, özellikle toplumsal muhalefetin, iktidar dışındaki partilerin de barış, çözüm isteyenlerinde bu konuda daha etkin ve güçlü olarak sürece dahil olmalarına ihtiyaç var” diye belirtti.
HABER MERKEZİ