Sürecin AKP’nin siyasi hesaplarına sıkışmaması, halkların ve sivil toplumun süreci sahiplenmesi gerektiğini vurgulayan Kürdistan Dayanışma Komitesi üyesi Sara Glynn, ‘Barış ve demokrasi birlikte kazanılacak ya da hiç kazanılmayacak’ dedi
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı doğrultusunda başlayan sürecin bir sonucu olarak, PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği 12’nci Kongresi’nin sonuç bildirgesini açıklayarak, örgütün yapısının feshedildiğini ve silahlı mücadelenin sonlandırıldığını duyurdu. Bu kapsamda “barış ve demokratik toplum inşası” için tüm sivil toplum, demokratik kitle örgütleri hem Kürdistan ve Türkiye’de hem de dünyanın dört bir yanında süreci sahiplenirken, iktidar henüz somut bir adım atmış değil. İktidar süreci ağırdan alırken, demokratik kitle örgütleri, halklar ve uluslararası alan bu tarihi fırsatın bilincinde olarak sürece katkı koymak için çalışmalarını sürdürüyor.
Kürdistan Dayanışma Komitesi üyesi Sara Glynn, bu kapsamda değerlendirmelerde bulundu.
‘PKK Kürt bilincini canlandırmayı başardı’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barış çağrısının yeni bir şey olmadığını, aksine onlarca yıldır söylediğini ifade eden Sara Glynn, “PKK davasında silah bırakma yönünde kararlı bir adım atılmasını memnuniyetle karşılıyorum. Bu yaygın görüşü yinelediğimden eminim. Elbette ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısı yeni değil. Sayın Öcalan bunu onlarca yıldır yapıyor, ancak PKK’nin kongreyle birlikte tasfiyesi çok büyük bir adım. PKK, Kürt bilincini canlandırmayı ve Kürtlerin gerçekten güçlü bir siyasi sese sahip olmasını sağlamayı başardı, ancak fiili anlamda özgürlük getiremedi. Bence bu cesur karar, silahlı mücadeleyi durdurma kararı, uzun bir çıkmaz dönemini sona erdirmeye yardımcı olabilir ve daha da önemlisi, hükümetin tüm Kürt faaliyetlerini ‘terörizm’ olarak niteleme bahanesini ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir” dedi.
Öcalan özgür bir ortamda rolünü oynamalı
Hükümetin barış çağrısına karşı dilinin ve pratiğinin oturmadığını söyleyen Sara Glynn, “Bir barış anlaşması için her iki tarafın da kararlılık göstermesi gerekiyor ve ben hükümetin bu kararlılığa sahip olduğuna gerçekten ikna olmuş değilim. Hâlâ PKK’nin faaliyet gösterdiği bölgeleri bombalıyorlar. Söylemleri, inşa ettikleri dil hâlâ ‘terörizmi sona erdirmek’ üzerine kurulu ve aslında böylece demokrasiden daha da uzaklaşıyorlar. Barış sürecini Erdoğan’ın siyasi hırsları ve partilerinin siyasi amaçları doğrultusunda araçsallaştırıyor gibi görünüyorlar ve Sayın Öcalan’a da hayati rolünü özgürce oynama imkânı vermiyorlar. Yani bu konuda hâlâ oturmamış ve endişe verici pek çok şey var. Elbette perde arkasında neler olup bittiğini bilemem ve bunların hassas tartışmalar olduğunu anlıyorum. Kamuoyu önünde yürütülemezler, ancak daha önce belirttiğim tüm nedenlerden ötürü somut bir ilerleme kaydedilmemesi ve hükümetin iyi niyetle hareket ettiğine inanmamıza yardımcı olabilecek tek bir adım atılmamış olması beni gerçekten endişelendiriyor” sözlerini kullandı.
‘PKK üyelerine siyasi mücadele zemini açılmalı’
Neticede siyasi ve hukuksal zemin oluşturulmadan PKK’nin gelip silahları teslim etmesinin mümkün olmadığını belirten Sara Glynn şöyle devam etti: “Eğer PKK silah bırakacaksa, üyelerinin bunu yapabilmeleri ve demokratik topluma entegre olabilmeleri için güvenli bir yola ve siyasi mücadelelerini siyasi yollarla sürdürebilmelerine ihtiyaçları var. Daha genel olarak Kürtlerin haklarının yasal ve anayasal güvence altına alınmasına ihtiyaç var. Birçok kez söylendiği gibi, Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’de demokrasi mümkün değildir ve bu çözüm de demokrasi olmadan mümkün değildir” dedi.
Anayasa güvenceye ihtiyaç var
Türkiye’de demokrasinin gelişebilmesi ve uygulanabilmesi için yasal ve anayasal güvencelere ihtiyaç olduğunu ve bunlara bağlı kalınması gerektiğini belirten Sara Glynn, “Ayrıca bu kez barış sürecinin diğer siyasi partileri ve daha geniş toplum kesimlerini kapsaması da önemlidir, böylece AKP kendi çıkarları için süreci istismar etmeye kalkışamaz ve 2015’te açıkça yaptığı gibi artık kendi amaçlarına hizmet etmediğini düşündüğünde süreci sonlandıramaz. Barış süreci, AKP hükümetinin sahipliği, nesnesi hâline gelmemelidir ve toplumun geniş kesimleri barışçıl bir çözüm için ne kadar aktif olursa, bence bu fikir o kadar normalleşecek ve sürecin sonlandırılması o kadar zorlaşacaktır” sözlerine yer verdi.
Halk toplantılarına katılım artmalı
“DEM Parti tarafından şu anda her düzeyde gerçekleştirilen toplantılar bu türden daha geniş bir katılımın sağlanmasına yardımcı olacaktır” diyen Sara Glynn, “Aslında bunun, Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki olarak gelişen demokrasi için halk hareketi ile Kürt sorununun çözümüne yönelik hareketin bir araya gelmesini de içermesi gerektiğini savunuyorum. Elbette bunun yüzyıllık kökleşmiş ırkçılığın üstesinden gelmek anlamına geldiğini biliyorum, ancak barış ve demokrasi için ortak bir mücadelenin hem siyasi hem de stratejik açıdan önemli olduğunu düşünüyorum. Daha önce de söylediğim gibi, demokrasi ve barış ya birlikte başarılacak ya da hiç başarılamayacak. Bu konuyu daha da genişletecek olursak, tarafsız bir gözetim sağlamak ve tartışmaları kolaylaştırmaya yardımcı olmak üzere başka bir ülkeden temsilcilerin de sürece dâhil edilmesinin faydalı olacağını düşünüyorum.” diye konuştu.
Uluslararası desteğe de ihtiyaç var
Tecrit hâlâ sürerken süreçte rol almanın zorluğuna dikkat çeken Sara Glynn, “Öcalan’la görüşmek istiyorum” kampanyasının önemine işaret etti. Sara Glynn, “Bir barış süreci ana aktörler tarafından kabul edilmelidir. Öcalan, büyük bir desteğe sahip olduğunu ve başarılı bir anlaşma için hayati önem taşıdığını kanıtladı. Rolünü oynayabilmesi için özgür bırakılması gerekiyor. Ve onun hayati rolü elbette PKK’ye yönelik ilk girişim olan Devlet Bahçeli’nin saptırılmasında fark edilmiştir. Mevcut durum, Bahçeli’nin çizdiği, ‘Öcalan gelsin, Parlamento’ya hitap etsin’ dediği resimden çok farklı. Tutsakların insan haklarına ilişkin temel uluslararası hukukuna bile uymuyor. Başlatılan kampanya, barış sürecinin ve Öcalan’ın bu süreçteki kilit rolünün önemini vurgulamak için gerçekten iyi bir yol. Demek istediğim, umarım daha fazla insana ulaşılır, ancak sanırım hepimiz, temel ana akım haberlerin aşırı yüklendiği bir zamanda bunun ne kadar zor olduğunun farkındayız. Şu anda bu yüksek profilli isimlerin yanı sıra kitlesel uluslararası desteğe de ihtiyacımız var. Ancak bu tür bir kampanya buna da ilham verebilir” ifadelerini kullandı.
‘Paradigma barışın yolunu gösteriyor’
Ortadoğu ve Suriye’de gelişen savaş kıskacında Abdullah Öcalan’ın paradigmasına işaret eden Sara Glynn, şunları belirtti: “Öcalan’ın paradigması, toplumu örgütlemenin ve barış içinde bir arada yaşamanın başka bir yolunun da mümkün olduğunu gösteriyor. Beni Kürtler için çalışmaya iten de bu paradigmaydı elbette ve sanırım başka pek çok insanı da. Kuzey ve Doğu Suriye’deki özerk yönetim bunun pratikte ne kadar önemli olduğunu gösterdi, ancak sorun şu ki, her şeye hâkim olan emperyalist güçler bununla ilgilenmiyor. Suriye’de gördüğümüz gibi, Türkiye ile dost olan ve neoliberal ekonomik politikaları benimsemeye hazır bir El Kaide türevini desteklemeyi tercih ediyorlar. Ancak eğer gerçek bir değişime ulaşacaksak, işleri başka bir şekilde yapmanın bu canlı örneği gerçekten çok değerli. Bence bu süreç, Kuzey ve Doğu Suriye’de toplumu örgütlemenin başka bir yolunun mümkün olduğunu görebilmemiz, bu mesajı yaymamız ve bunu kabul etmememiz için çok önemli.”
Haber: Melek Avcı / JINNEWS
