Bahçeli’nin ‘Çakıcı Affı’ kapsamında çıkarılan yeni infaz düzenlemesiyle birlikte, siyasilerin şartlı tahliyeleri keyfi olarak engelleniyor. Şimdiye kadar 5 tutuklu, cezaları bitmesine rağmen bırakılmadı. Avukatlar ve aileler tepkili
Recep Karadoğan/İstanbul
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin talebiyle koronavirüs salgınının başlangıcında AKP-MHP ittifakıyla Meclis’ten geçen ve suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile benzeri suçlardan hüküm giyenleri cezaevinden çıkartmanın önünü açan infaz yasası, siyasi tutukluların şartlı tahliye hakkını engelliyor. Çakıcı Affı olarak nitelenen düzenlemenin çıkarıldığı dönemde siyasi tutukluları kapsaması yönünde yapılan çağrılar hükümet cephesinde karşılık bulmazken, o dönemki mevcut düzenlemenin bile gerisinde yeni bir infaz yasası geçti. 1 Ocak’tan itibaren yürürlüğe giren yasa ile siyasi tutukluların şartlı tahliye hakkı engellenmeye başlandı. Birçok cezaevinde cezaları bitmesine rağmen siyasi tutuklular bırakılmıyor.
AYM’ye taşındı
Tüm tepkilere rağmen bu düzenleme geçen yıl nisan ayında Meclis’ten geçti ve bu yıl itibarıyla yürürlüğe girdi. CHP, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) infaz düzenlemesinin “şekil yönünden” iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle başvuru yaptı. CHP’nin bu başvurusu oy çokluğuyla reddedildi. CHP, bu başvurunun ardından infaz yasasının tümü ya da 14 maddesinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle ikinci bir başvuru daha yapmıştı. Bu başvurunun ilk incelemesini tamamlayan AYM Genel Kurulu, iptal istemini daha sonra belirlenecek bir günde esastan görüşecek.
Sorunlar başladı
7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun adlı bu düzenleme, 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi” başlıklı 89. maddesinde yapılan değişiklikle siyasi tutukluların tahliyesini fiilen engelliyor. 1 Ocak itibarıyla uygulamaya başlanan bu uygulama, şimdiden sorunlar oluşturmaya başladı. Buna ilişkin ilk haber önceki günlerde İzmir Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nden geldi. Isparta’da üniversite öğrencisiyken katıldıkları basın açıklamaları nedeniyle “örgüt üyeliğinden” cezalandırılan Didar Boza, Mervenur İşleyici ve Ceylan Bozkurt, 4 yıl 8 ay hapiste kaldı. Şartlı tahliye yasasına göre 9 Ocak’ta tahliye edilmeleri beklenen öğrencilere tahliye tarihinden birkaç gün önce en az 6 ay daha hapiste kalacakları söylendi.
Keyfi gerekçeler
Gazetemize konuşan Mervenur İşleyici’nin avukatı İmdat Ataş, yürürlüğe giren yeni yasa düzenlemesiyle birlikte oluşturulan cezaevi kurullarının, siyasi hükümlülere şartlı tahliye yolunu fiilen 1 yıllığına kapatabildiğine dikkati çekti. Kurul, siyasi hükümlülerin tahliyesini 2 defa 6 aylığına uzatma imkânına sahip. “Suçundan pişmanlık duymuyor” gibi gerekçelerle engellenen şartlı tahliye hakkı, verilen cezanın hemen hemen tamamını yatmaya neden oluyor. Avukat Ataş, Terörle Mücadele Kanunu uyarınca hükümlü bulunanların ceza infazında zaten eşitsizlik olduğunu kaydederek, yeni düzenlemeyle ilerleyen zamanda ağır sorunların yaşanabileceğini belirtti ve düzenlenmenin acilen düzeltilmesini istedi.
Aileler tepkili
Çocuklarının tahliye edilip evine dönmesini bekleyen aileler de büyük şok yaşadıklarını söyleyerek, bu düzenlemenin derhal düzeltilmesi çağrısında bulundular. Mervenur İşleyici’nin annesi Nesrin İşleyici, Bianet’ten Ayça Söylemez’e konuya ilişkin yaptığı açıklamada, kızlarının 4 yıl 8 aydır cezaevinde olduğunu, ocak ayında eve döneceğini beklediklerini söyledi: “Tahliyesini bekledik, hazırlandık. Olmayacağını duyunca büyük bir şok yaşadık, hâlâ kendime gelemedim. Kızım ve arkadaşları 6 yıl 3 ay ceza almıştı, 4 yıl 8 ayı yattılar ve şartlı tahliye edileceklerdi, olmadı. Herhalde amaçları aldıkları cezanın hepsini yatırmak.”
Karşılamaya hazırlanırken
Didar Boza’nın annesi Nazlı Boza da Bianet’e yaptığı açıklamada, şunları ifade etti: “9 Ocak’ta tahliye olacak diye İzmir’e gitmek için sokağa çıkma kısıtlamasına karşın izinlerimizi aldık. Bir gün önce de haftalık telefon görüşmesi var, kızım bu görüşmeye gelirken eline tahliye edilmeyeceğine dair kurul kararını tutuşturmuşlar. Bize de tahliye olamayacağını telefonda söyledi. Ertesi gün gidip çocuğumuzu alacaktık. Ailecek özlem var, kardeşleri de biz de hazırlandık. Bu şekilde aileyi de mağdur ediyorlar. ‘Topluma katılmaya elverişli’ bulunmamış. Keyfi sebeplerle yıldırmak, susturmak için içeride tutmaya çalışıyorlar. Zaten üzerinde ‘Görüldü’ yazan mektuplarını bile buna gerekçe yapmışlar. Biz çocuklarımızın arkasındayız. Bu hukuksuzca durumun bitmesini, cezaları bitmiş çocuklarımızın özgürlüğüne kavuşmasını istiyorum.”
Ceza bitmiş bırakılmıyor
Düzce T Tipi Kapalı Cezaevi’nde de “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla 8 yıldır tutuklu bulunan Yakup Vadi ve Rıdvan Ünal’ın da 21 Aralık 2020’de şartlı tahliye ile cezaevinden çıkmaları bekleniyordu. Ancak her iki isme de yeni infaz düzenlemesine dayanılarak tahliye edilmeyecekleri aktarıldı. Haftalık telefon görüşmesinde aileleriyle görüşen Vadi ve Ünal, duruma tepki göstererek, “Cezaevi idaresi bize, ‘Pişmanlık yasasından yararlanın sizi bırakalım’ diyorlar. Bizim cezamız bitmiş. Yani bizim pişmanlıkla bir ilgimiz kalmamış. Ancak keyfi olarak tahliyemiz engelleniyor” diye konuştu.
HDP, Gül’e sordu
HDP de önceki gün konuya ilişkin Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün yanıtlaması istemiyle Meclis’e soru önergesi verdi. Yeni düzenlemeden kaynaklı hükümlülerin mağdur edildiğine dikkati çeken HDP’li Semra Güzel, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e şu soruları yöneltti:
“-Ocak tarihi itibari ile yürürlüğe konulan bu uygulamadaki temel amaç nedir? Özellikle siyasi mahpusları etkiliyor olmasının sebepleri nelerdir?
-Savcı başkanlığında toplanan bu kurullarda neden avukat ve baro temsilcisi bulunmamaktadır?
-Didar Boza, Ceylan Bozkurt ve Mervenur İşleyici hakkında öznel yargılara dayanan kanaatlerle verilen infaz yakma kararı hukuki midir?
– İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı’nın adil ve hukuki davrandığının bir teminatı var mıdır? İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı’nın kendi kişisel dünya görüşleri doğrultusunda verdikleri kararlar hukuki kararları hangi temelde bağlamaktadır?
-4 yıl 8 ay cezaevinde kalarak haklarında verilen cezanın çoğunu yatan üniversite öğrencilerinin “suçunu kabul edip etmediği” bir gerekçesi olarak gösterilip infazlarının yakılması hukuki midir? Cezaevlerine giren herkesin suçunu kabul etsin, etmesin haklarında verilen cezayı yattığı düşünüldüğünde bu kararın hukuki bağlayıcılığı ne olmaktadır?
-Didar Boza hakkında psiko-sosyal yardım servisi raporunda yer alan “toplumla bütünleşme hususunda müspet bir kanaat oluşmadığı” soyut tespiti üzerinden infazının yakılması hukuki midir? Psiko-sosyal yardım servisinde çalışan kişiler bu kararı verirken hangi bilimsel argümanlar üzerinden vermiştir?
-Cezaevlerinde “kurs veya manevi rehberlik faaliyetlerine yönelik talepte bulunmamak” ceza olarak mı değerlendirilmektedir? Bütün mahpuslar tahliye olabilmek için bu hizmetleri talep etmek zorunda mıdır? Bu değerlendirmenin hukuki bağlayıcılığı nedir?”