Kadınlar görkemli mücadeleleriyle hayatı özgürleştirme iddiasında ve kararlılığındadır. Dünya kadınlarının isyan ve direniş diline dönüşen ‘Jin Jiyan Azadî’ şiarında somutlaşan yaşam felsefesi ile kadınlar, yabancılaştığı özünü yeniden kuşanıyor
Bedriye Yorgun
2001’de ABD’nin Afganistan işgali başladığında yönetimden düşen Taliban; 20 yıl sonra, 15 Ağustos’ta pek bir direnişle karşılaşmadan Kabil’de kontrolü yeniden elde etmiş “katılımcı bir İslami hükümet kuracaklarını” söylemişti. Afganistan’da kadınların ve kız çocukların kazanımları ellerinden birer birer alınırken, yaşamlarının nasıl bir tehdit altında olduğunu herkes gördü.
Bugün HTŞ Lideri Colani, “13 yıllık acıyı 11 günde sonlandırdık. Suriye gelişme ve yeniden inşa yolunda, istikrar gelecek” dedi. O gün Taliban’a meşruiyet kazandırmaya çalışanlar, bugün de güzellemelerini Colani için yapıyorlar.
‘Suriye’nin Üniter yapısını, birliğini, toprak bütünlüğünü önemsiyoruz’ safsatalarıyla, adını Dünya Kobani Günü olarak tarihe yazan bir coğrafyaya ve Kadın Devrimi olarak adlandırılan Rojava’ya yönelik saldırılar, eril Kapitalist sistemin kime ve neye düşman olduğunu bir kez daha kanıtlar nitelikte. Kadın bakış açısıyla yeni bir yaşamın tohumlarının yeşerdiği, özgür bir yaşamı tahayyül edenlerin yüzünü döndüğü bu topraklar, savaşın ve baskının gölgesinde küllerinden yeniden bir doğuma kapı aralamıştır.
- yüzyılın ilk çeyreği geride bırakılırken, faşist iktidarlar yükseldi, Ortadoğu emperyal güçler eliyle bir savaş alanına çevrildi. Savaşlardan beslenen bu zihniyet doğa katliamlarını, ekolojik yıkımı, sömürüyü, kadına yönelik şiddet ve katliamları, çocuk katliamlarını, kadın yoksulluğunu daha da derinleştirmiş durumda.
Savaşlar, insanları zorunlu göçle yerinden-yurdundan ederken, kadınlar göç yollarında cinsel şiddetten insan kaçakçılığına, açlıktan, ayrımcılığa dek çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya kaldı.
Türkiye’de de 2024 yılı, kadın hakları açısından karanlık bir tablo sundu. Yılın ilk 11 ayında 415 kadın cinayeti, korkunç vaka örneklerinde kadınların başlarının kesilmesi, toplumsal cinsiyet temelli şiddetin vahametini gözler önüne serdi.
Kadınların öncülük ettiği mücadeleye dönük tahammülsüzlük; Rojava’da kadınlar öncülüğünde örülen sisteme, kayyum gerekçesi yapılan Eşbaşkanlık Sistemi’ne yapılan saldırılar, kadınların özgürlük manifestosu olan Jin Jiyan Azadi sloganını yasaklama kararlarını getirdi.
Yıllarca başörtüsü üzerinden İktidarını konsolide eden ülkemiz hapishanelerinde, kadınlara yönelik saldırı başörtüsünün kesilmesine, çıplak aramaya, infaz yakmaya kadar vardı. Binlerce kadın hapishanelerde tutulurken, 2025 yılında yeni hapishanelerin yapılması için bütçe ayrıldı.
Her tarafı betonlaştırarak sermaye biriktirenler bir yandan kamusal alanları, ormanlık alanları, su kaynaklarını tüketti, bir yandan da emekçi yoksul yurttaşları yerinden edip, insanlık dışı koşullarda yaşamaya ve kölelik düzeninde çalışmaya zorladı. İklim krizi, kuraklık, gıda ve su krizi gibi sadece bugünümüzü değil, gelecek kuşakları da etkileyecek olan savaşların ağırlaştırdığı, ekolojik krizin koşulları altında, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiği ve kadınları daha çok etkilediği bir yerde, kadınların ekoloji mücadelesi umudu büyüttü.
Karadeniz’den Kürdistan’a, Ege’den Akdeniz’e kadar olan yıkımlara karşı iş makinalarının önünde, yerlerde sürünerek gözaltına alınan kadınlar, ekokırıma karşı mücadelelerinden hiç ödün vermediler. Yuvarlakçay’da HES’e karşı Sığla ağaçlarına sarılan kadınlar, yaşamın sadece bize ait olmadığını, o ağaçların ekosistemin belleği olduğunu öğretti ve mücadele kazanıldı.
Akbelen ormanlarını savunan kadınlar etnik farklılıklarını bir kenara bırakarak, mücadeleyi birlikte büyüttüler. Benden bize, birlikteliğe geçişin somut örneği oldu. Söz, politik analiz ve mücadeleleri de buna evrildi.
Hasandin’de yapılan maden aramasına karşı nöbet tuttular. Çınar ilçesine bağlı 17 köyde yangında 15 vatandaş hayatını kaybetti, çok sayıda hayvan hem yaralandı, hem de öldü, buğday ekili 150 dönümlük alan kül oldu. Eko kırıma uğrayan Kürdistan coğrafyasında ağaçların kesilmesinin, yeşil alanların yakılmasının karşında kadınlar vardı.
“Arjantin’deki feminist kolektiflerin mahalle çalışmaları, Bangkok’da gerçekleştirilen AWID Forum’unda, dayanışmanın iyileştirici ve güçlendirici yanlarını tartıştılar. “Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı”, Pakistan devletinin Beluci halkı ve kadınlarına yönelik zulüm, yargısız infaz ve zorla kaybettirme uygulamalarını protesto etti. Şilili kadın kolektifi Memorarte; toplumsal hafızayı görmezden gelen resmi tarihe karşı, hafıza aktivizmi için geleneksel nakışlarını (Arpillera) bir direniş simgesine çevirdi. İran’daki kadın idamlarını durdurmaya yönelik imza kampanyaları, Filistin’li kadınlarla dayanışma çabaları devam etti.
Çoklu saldırıların gerçekleştiği eril kapitalist sisteme karşı; tek tek direnişlerle, güncel eylem ve etkinliklerle, dayanışmayla cevap olunamayacağını, eş zamanlı ve çoklu mücadele yöntemleri, özgün örgütlenme, sistematik, sürekliliği olan, ideolojik politik felsefesini oluşturmuş, kurumsallaşmış, ortak refleks, demokratik ve kollektif bir mücadele ile sonuç alınacağını deneyimleyen Kürt Kadın Hareketi, “Dünya Demokratik Kadın Konfederalizmi”ni inşa edecek bir dizi konferanslar gerçekleştirdi.
Rojavalı kadınların erkek egemen kapitalist sistemin ve faşizmin bütün normlarını yerle bir ederek yaşamı özgürleştirme eylemi, bu yüzyılın en önemli öğretisi olarak; yaşamın ancak özgür yaşam olursa yaşanmış sayılacağını, özgürlüğün de kadınların kurtuluşu ile var olabileceğini göstermiştir.
2024 yılı, bu perspektifin hem mücadelesini hem de umutlarını taşıdığı bir yıl oldu.
Jin Jiyan Azadî perspektifi, Kürt kadın hareketinin kalbinden dünyaya yayılarak evrenselleşti. Bu felsefe sadece Kürt ve Türk kadınının değil, Suryani-Keldani, Ermeni, Çerkes, Arap kadınların, Rojhılatta; Belluci ve Fars kadınlarının, Hindistan’da genç bir kadın doktora toplu tecavüz üzerine örgütlenen on binlerce kadının direniş dili oldu. Sokaklardan, cezaevlerine dalga dalga yayıldı.
Kadınlar görkemli mücadeleleriyle hayatı özgürleştirme iddiasında ve kararlılığındadır. Dünya kadınlarının isyan ve direniş diline dönüşen ‘Jin Jiyan Azadî’ şiarında somutlaşan yaşam felsefesi ile kadınlar, yabancılaştığı özünü yeniden kuşanıyor. Kodları neolitik devrimin yaşam ve direniş damarı ile yüklü, tarihten süzülerek getirdiği umutla, kadın renginde berraklaşan jineolojik bir yazımla 21. yüzyılı mutlaka kazanacaktır…