İsrail-İran savaşı başladığından beri Suriye konusu hakkında bir gelişme yok. Savaş dolayısıyla televizyonlara çıkan uzmanlar her nedense bu savaşta olası bir Kürt yapılanmasından tedirginler. Bu arada çok ilginç yorumlara da şahit oluyoruz. Mazlum Abdi’den bahsederken kırmızı bültenle aranan kişi olarak tanımlıyorlar ama bu konuda Colani’nin adını dahi ağızlarına almıyorlar. IŞİD komutanı olmasına, hükümet tarafından davetler alarak Ankara’ya gelmesine, iktidar yetkililerin Şam’da Colani ile buluşmasına da ses çıkartmıyorlar. Ortadoğu’daki yeni yapılanmadan dolayı endişeliler. Irak ve Suriye’deki Kürt kazanımları şimdi de İran’a sıçradı.
Kürtlerin Ortadoğu’da statü kazanmasına iktidarın tahammülü yok. JIN, JIYAN, AZADÎ sloganı İran’daki Kürtlerin özgürlükleri için bir kıvılcım oldu. Yalnız İran mı değil tabi ki dünyanın sloganı oldu. Kürtlere karşı, İran molla rejimi binlerce Kürdü cezaevlerine gönderirken, işkence yaparak öldürürken ve halen Kürt siyasilerini ve kadın haklarını savunanları idam sehpasına gönderirken hükümet ve yandaş medyadan çıt çıkmadı. Ayrıca Gazze ve İran savaşında İsrail’i suçlarken İsrail ile ticaret yapmayı da ihmal etmiyorlar. Müslüman kartını kendi çıkarı için kullanırken ticari faaliyetlerine de devam etmekte beis görmüyor iktidar. Bir halk iki devlet olarak tanımladığı Azerbaycan için de sesleri çıkmıyor. Erdoğan Azerbaycan’ın İsrail ile ekonomik işlerinde de sessiz kalmayı tercih ediyor. Azerbaycan petrolünün İsrail’e Türkiye’den akmasını protesto eden gençleri de tutuklamaktan vazgeçmiyor. İkircikli bir dış siyaset sergileniyor. Sorgulanması gereken önemli konu da Kürecik üssünün bu savaştaki rolü. İran bu konuda tehditler savurmuştu. Savaş devam ederse İran tarafından saldırılar da gerçekleşebilir.
İsrail-İran savaşı devam ederken Türkiye’de yaşayan insanların yaşam tedirginliği daha da arttı. Suriye savaşında büyük bir göç hareketliliği vardı şimdi de İran savaşında konu gene göç. Ülkede zaten ekonomik ve adalet sorunu yaşanırken gelecek olan göçmenlerin durumu, yaşamı daha da zorlaştıracaktır. Pakistan, İran sınırını kapattığını açıkladı ve yön Türkiye’ye çevrildi. Bu sefer göç edenlerin durumu farklı. Suriye’de Alevi ve Dürzilere katliam yapanları yakından tanıyoruz. Esad ve İran ilişkilerini de biliyoruz. Olası bir göç durumunda gelenlerin büyük çoğunluğunun Şii inancında oldukları bir gerçek. Ülkede birçok sorun varken bir de inanç sorunu ile karşı karşıya kalabiliriz. Türkiye’de Hizbullah elemanlarının İran’da eğitim aldıklarını da unutmamak gerekir. Bu kaotik ortamda Meclis’in önemli kararlar alması gerekecektir ve şeffaf bir çalışma yürütülmelidir.
Televizyon kanallarında en çok konuşulan konu bir dahaki adımın Türkiye olacağından bahsediliyor. Kürtlerin ilk önce Irak’ta bir yapıya kavuşması sonra da Suriye’de bir federe yapıya kavuşması için de sayılı günlerin kaldığı aşikâr. Şimdi sırada İran’daki Kürtlerin bu hakkı elde etmesi. Türkiye, Kürtlerin karşısında olduğu müddetçe sorunlar daha da büyüyecektir. PKK’nin silah bırakması ve kendini feshetmesi çözüm için büyük bir adımdı. Ama bu kararlara karşı doğru adımlar atılmadığı gibi Güney Kürdistan bölgesine bomba yağdırmaya devam ediliyor. İktidar İsrail için savaş karşıtı söylemlerini dile getirirken kendi savaşından hiç bahsetmiyor. Gözler İsrail ve İran’daysa ben de Kürtleri dolayısıyla PKK’yi imha ederim düşüncesi tehlikeli bir düşüncedir. Çözüm süreci ertelenmeyecek kadar hayati önem taşımaktadır. Muhalefet Kürt konusunda samimi ve güven verici adımlar atarak iktidarı çözüme zorlamalıdır. Kürtler bizim kardeşimizdir diyerek bu sorumluluktan kaçamazsınız. Irkçı söylemlerle insanları birbirine kışkırtmaktan vazgeçin. Son elli senenin bu ülkeye verdiği kayıpların temel sorumlusu iktidarların barış, demokrasi, adalet ve özgürlüklere karşı olan tutumudur.