İyi bir araştırmacı gazeteci o yıllarda Saygı Öztürk’ün yazdıklarını ve çalıştığı hattı iyi araştırırsa kontrgerilla haritasını ve uygulama yöntemlerini öğrenebilir. Çünkü öyle kirli bir savaş ve cinayet furyası ancak özel savaş propagandası ile çarpıtılabilirdi
Dr. Hayri Hazargöl
Yakın zamanda bu sözde gazeteci Yeşil’den kendisine telefon geldiğini yazdı. Sonradan böyle bir telefonun olup olmadığı konusunda kuşkular dile getirildi.
Saygı Öztürk denilen gazeteciyi 1990’lı yıllarda Batman, Diyarbakır hattındaki faili belli cinayetler döneminden tanıyoruz. O zaman bu kişi Genelkurmay İstihbarat güçleri ve JİTEM ile iç içeydi. Bu süreçteki cinayetlerin bilgisi bu gazetecide vardır. Bu cinayetlerin kara kutusu gibidir. O dönemde Kürtlere karşı yürütülen bu kirli savaşın propagandacısıdır. O dönem özel kirli savaş, Kürt düşmanlığı temelinde Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırmak için planlanmış ve yürütülüyordu. Kesinlikle bir derin devlet politikasıydı. Mehmet Ağar, devlet için yapılan operasyonlardan söz etmiş; bir tuğla çekilirse kimlerin altında kalacağı yönlü açıklamalar yapmıştı.
İşte o dönemin karanlık gazetecisi Saygı Öztürk’tür. Kirli işler ve cinayetler konusunda bilgi alan tek gazeteciydi. Bu kişi, gazeteciliği tam bir görevli gibi yapmıştır. Hangi itirafçı PKK’linin nerede üslendiği ve hangi cinayetleri işlediği bilgisi de bu kişide vardır. JİTEM ve Hizbul-kontra nasıl iç içe geçmiştir; Hizbul-kontranın JİTEM tarafından nasıl korunduğu ve cinayetlere yönlendirildiğini de bu kişiden daha iyi bilenin olacağını sanmıyoruz. 1990’lı yıllarda bu kişinin yazdığı gazeteyi ve yazdıklarını yakından takip ediyor ve cinayetlerin nasıl işlendiğini anlamaya çalışıyorduk. Gerçekten de bu kişiyi takip etmek ve okumak bilgi sahibi olmamızda önemli bir kaynak olmuştu. Kuşkusuz o, özel savaş diliyle örtülü ve çarpıtarak yazıyordu. Ancak nasıl bir kişi olduğunu bildiğimizden yazdıklarının arka planını anlıyorduk.
İyi bir araştırmacı gazeteci o yıllarda Saygı Öztürk’ün yazdıklarını ve çalıştığı hattı iyi araştırırsa kontrgerilla haritasını ve uygulama yöntemlerini öğrenebilir. Çünkü öyle kirli bir savaş ve cinayet furyası ancak özel savaş propagandası ile çarpıtılabilirdi. Özel savaş aynı zamanda Kürtlere yönelik cinayetleri gerekçelendiren bir çalışma yürütüyordu. Saygı Öztürk de habercilik ve yorum adı altında bunları yapıyordu. Saygı Öztürk takip edildiğinde o dönem özel savaş kurumlarıyla nasıl sıcak bir ilişki içinde olduğu çok iyi anlaşılır.
Şimdi kendisini saygın ve tecrübeli bir gazeteci olarak göstermeye çalışıyor. Saygınlık kazanacak ne gazetecilik yapmış ne de habercilik! Kirli savaşçıları temize çıkarma gibi bir görevi vardı. Geçen yıl ya da önceki yıllarda özel savaşçı birileriyle röportaj yapıp 1990’lı yılları temize çıkarmaya çalıştığını biliyoruz.
Şimdi bu sözde gazeteci Sözcü gazetesinde yazıyor, Sözcü televizyonuna çıkıyor. Neredeyse akil bir gazeteci muamelesi görüyor! Bu kişinin gerçeği Sözcü gazetesi ve televizyonunun zihniyetini ve karakterini gösteriyor. İmralı’da PKK liderliğinin Türk-Kürt kardeşliğini yaratma, Kürtleri demokratik entegrasyonla Türkiye ile buluşturma sürecine neden karşı çıktıkları anlaşılıyor. 1990’lı yılların kirli savaşının içinde şu ya da bu biçimde yer almış zihniyet ve kişilikler şimdi benzer bir rolü oynuyorlar. 1993 yılının kirli savaşı ve Kürt düşmanlığı ile şimdi bunların yaptıkları arasında pek fark yoktur.
Bir de bu kanalda kendine solcu ya da sosyal demokrat diyenlerin çıkması; Türkiye’de sol ve sosyal demokratlığın ne kadar kirletildiğini gösteriyor. Bu kişi ve çevreler AKP iktidarının baskıcı ve antidemokratik uygulamalarını dillendirerek kendilerini normalleştiremez ve temize çıkaramazlar!
Bu gibi televizyon ve gazetelerin yaptıkları açık Kürt düşmanlığıdır. Kürt düşmanlığı da sol, sosyalist, demokrasi ve özgürlük düşmanlığıdır. Sözcü TV ve gazetesi kesinlikle bu karakterdedir. Türkiye’deki gericiliğin özel savaşla maskelenmesidir. Ancak artık gerçek o kadar yalın ve çıplak ki, demokrasi ve Kürt düşmanlığını gizleyemezler. Bunlara sosyal faşist bile denilemez; kapkara bir faşizmdir. Bir iki solcu ve sosyal demokratı bu TV’ye çıkararak kendi yüzlerini gizleyemezler. Bunlar 1990’lı yılların binlerce cinayet işleyen, binlerce köy yakan, Kürtlere her türlü işkence yapan çevrenin bugünkü versiyonlarıdır. Zaten o dönemin temsilcileri de bu kesimler içinde yer almaktadır. Kim bu kanala çıkar, gerçekleri çarpıtmaya çalışırsa onlar da kirlenir. Türkiye siyasi tarihine de bu kirli konumlarıyla geçerler.









