Aslında bu haftaki yazının başlığı 12. Kongre ve Önder Apo olacaktı. Ancak aşağıdaki yazıya öncelik vermem gerektiğini düşündüm.
Bu yazıyı bana yazdıran neden; bir TV kanalındaki gazetecinin sorduğu şu soru oldu: “PKK kendi ismini feshedip başka bir isimle mi yola devam edecek?”
Sorunun altındaki ses ve mimik vurgusunda, soruyu soranın aynı zamanda kendi kaygısını da dile getirdiği anlaşılıyordu. Ne kadar dikkate alır bilemem ama kaygısını gidermek için ben de elimi taşın altına koyayım. İşe önyargılarımızı kırarak başlayabiliriz. Önyargının; insanın tüm oluşumlarında büyük bir engel olduğu tartışılmaz bir hakikattir. Hele ki bu önyargı Türkiye’nin son 100 yılında oluşmuş ve son 40 yılında iyice pişirilmiş öyküler ile doldurulmuşsa, bu ön yargıyı kırmak için uzman desteğine ihtiyaç duyulması gerekebilir. Çünkü öyküler bazen birbirlerini boşa düşürebiliyor.
Önyargıyı kırdıktan sonra sıra kendi yargını oluşturmaya gelir. Bunun için vicdanınızdan yardım alabilirsiniz. Yapmanız gereken bu ülkenin son yüzyılını tüm hatlarıyla ve tüm kesimleriyle araştırmak. Sürece negatif etki yapmaması adına detaylara girmeyeceğim. Tabii siz araştırabilirsiniz.
Bu iki yoldan sonra sıra pratiğe gelir. Pratik ise kafanda oluşturduğun veya oluşturulanları pratik dünyada görmektir. (Bu kadar detaya girme gereği duyuyorum) İşte bu konuda ben size elimden gelen yardımı yapabilirim. Tabii bu benim elimden gelen tanıtımdır. Siz kendiniz şahsen gerillalar ile tanışmalısınız. Tanıtıma geçmeden üçüncü ve en önemli seçeneği de belirtebiliriz.
Üçüncü seçenek; bu örgütün kurucu önderi Önder Apo’yu tanımanız ve okumanız lazım. Onun tüm davranışları ve yaklaşımları tüm gerillalar için tek kaynaktır. Hem davranış olarak hem de ahlaki olarak kendi önderlerini örnek alırlar.
Tabii siz yıllarca onları ellerinde silah ve savaşmaktan başka bir şey yapmayan sıradan, silahlı bir Kürt olarak tanıdınız. Yıllarca bölücü örgüt safsatası (safsata diyorum çünkü PKK’nin bölücü olmadığı 12. Kongre ile ispatlanmış oldu) ile doldurulan düşüncelerin kendi hayallerindeki gerillaları elbette silahlı bir Kürt olmaktan öteye geçmeyecektir. Biraz öteden ve tarafsız bakarsanız aslında şunu net görürüsünüz; Gerillalar, uğruna savaştıkları ve canlarını verdikleri paradigmanın üç çizgisini benimseyen ve bunu yaşamında uygulayanlardır. Bu çizginin ilki demokrasidir. Üzerinde çokça oynanan bir kavram olmasıyla birlikte kavramın içeriği ile anlaşılması ve yaşamsallaştırılması konusunda oldukça sorunlar var. Örneğin birçok ülkede (Türkiye dahi) demokrasiden anlaşılan, yasaların herkese eşit uygulanması ya da seçim gibi demokrasinin en temel kuralları ile bilinir. Oysa gerilla için demokrasi bir yaşam biçimidir. İdeolojik birçok reflekslerinin altında demokrasi yatar. Tüm yaşamları ve davranışları demokrasiye uygun hale getirilene kadar, kendi arkadaşları tarafından hem eleştirilir hem de yol gösterilir. Ülkemizin her yanı demokrasi eksikliği yaşıyorken belki Kürtlerle beraber demokrasi yeniden oluşturulabilir.
İkinci çizgi kadın özgürlüğüdür. Kadın özgürlüğü tarihte ilk kez tarihsel ve sosyolojik bağları ile geniş bir perspektifte ele alındı. Kadının uygarlık karşısındaki ilk kırılma zamanından bugüne kadar gelişen sosyal ve yapısal çarpıklıklar derin tartışmalar ile ele alındı. Ve yine tarihte ilk kez kadın sorununu, bilimsel ve felsefi olarak ele alabilecek ana bilim dalı kuruldu. (Jineoloji) Tüm yapısallıklar ve anlamsallıklar, gerillalar tarafından yaşamlarının her alanına uygulanmaya çalışıldı ve bu çalışmalar devam ediyor. Kadın özgürlüğünün toplumsal özgürlük ile bağlantısı kesin tespit olarak saptandı. Tüm kurumsallıklar buna göre tüzük altına alındı. Bunun için iktidar, devlet ve din kavramları yeniden ve daha geniş tartışıldı. Kadın cinayetlerinin çok fazla arttığı günümüz konjonktüründe Jineoloji kadroları bu dünyaya çok şey katacaktır.
Üçüncü çizgi ekolojidir. Gerilla toplumsal doğayı ikiye ayırır. Birinci doğa ve ikinci doğa olarak adlandırır. İkisinin uyumuna üçüncü doğa yani demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü doğa olarak tanımlar. Ekolojinin ilk sorunsallaşmasını M.Ö 5000’e kadar götürür. Simgesel dil devriminden sonra gelişen analitik zekanın birinci doğa üzerindeki tahakkümünü ilk ekolojik kırılma olarak ele alır. Ekolojinin iktidar, devlet, kent ve sınıf oluşumlarının altında ezilmesinin tarihsel ve felsefi nedenlerini açıklar ve açıklamaya çalışıyor. Bu ülkede şu an gelişen doğa katliamları, doğa üzerindeki rant savaşları, sokak hayvanları sorunu gibi ekolojinin temel maddeleri gerillanın direniş alanlarına girer. En demokrat geçinen belediyelerinizin sokak hayvanları için çıkarılan katliam yasasını uygulamaya alması, bu ülkenin hali iken, gerilladan belki de çok şey öğrenebiliriz.
İsmini açıklama gereği duymadığım bu gazeteci arkadaşımız, gerilla ile tanışmak için yukarıdaki üç yoldan birini seçebilir. Önyargılardan kurtulmak her şeyden önce psikolojik bir rahatlık, toplumsal bir moraldir.