• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
18 Ağustos 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Şenoğlu: Öcalan sosyalizme yeni bir kapı açıyor

18 Ağustos 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
Şenoğlu: Öcalan sosyalizme yeni bir kapı açıyor

KÖH’ün devrimci karakteri bana göre toplumsal sonuçlarını zaten yaratmış bulunuyor, hem de devasa bir dönüşüm ve değişim durumu olarak. Şimdi bu diyalektik muhataplarınca yani Öcalan ve KÖH tarafından kavramlaştırılıyor

Deniz Bakır

27 Şubat 2025’te İmralı’dan gelen çağrı şimdiye kadar daha çok silahlı mücadelenin sonlandırılması ve PKK’nin feshi üzerinden tartışıldı. Ancak yakından ve derinlikli bakıldığında çağrı bu tip güncel siyasal bağlamlarının ötesinde toplumsal yapının yeniden inşası için stratejik bir yön tayini niteliği de taşıyordu. Abdullah Öcalan’ın “demokratik toplumun inşası”na yaptığı vurgu, mevcut devlet krizini, temsil krizini ve sistem karşıtı güçlerin çıkışsızlığını aşmak adına yeni bir siyasal-toplumsal hattın örülmesini öneriyordu. Bu çağrının ardından öne çıkan ‘peki bundan sonra ne olacak’ sorusuna bu nitelik üzerinden de bakmak, bu hamlenin halkların, ezilenlerin ve sosyalistlerin toplumsal zeminlerini örgütlemeleri ile ilişkisini konuşmak istedik. Bu kapsamda, HDK Yürütme Kurulu üyesi ve sosyalist hareketin içinden gelen bir isim olan Sedat Şenoğlu ile çağrı ve perspektif metni üzerine konuştuk

  • 27 Şubat’ta İmralı’dan gelen Demokratik Toplum Çağrısı sonrasında hız kazanan süreç somut biçimler almaya başladı. Bir grup gerillanın silah bırakması ve son olarak Meclis bünyesinde kurulan komisyon bunlardan birkaçı. Konunun hukuk zeminine kavuşması işin bir boyutu. Ama sanki bu güncel gelişmeler stratejik düzeyde bir açılımı görünmez hale getiriyor gibi. Öcalan’ın kongreye sunulan metni ve kamuoyuna yansıyan başka açıklamaları bu hamlenin daha stratejik bir yaklaşımı ve yapısal bir dönüşümü yansıtıyor. Sizce bu çağrı ve dönüşüm neyi hedefliyor, toplumsal güçlere ne öneriyor?

HDK (Halkları Demokratik Kongresi) zemininden baktığımda, yapılan çağrının ve sunulan perspektifin bizim kuruluş felsefemiz, tarihsel-teorik dayanaklarımız, örgütsel perspektifimiz ve toplumsal amaç ve hedeflerimizle dolaysız bir bağının olduğunu görüyorum. HDK, Türk ve Kürt halklarının tarihsel ittifakının demokratik karakterde ve stratejik kapsamda bir girişimi olarak kuruldu. Başarmak istediği şey, Kürt Özgürlük Hareketi’nin (KÖH) mücadele birikimleriyle Türkiye sosyalist hareketinin mücadele dinamikleri ve deneyimlerinin stratejik bir ilişkileniş içerisinde etkileşmesi, yakınlaşması, birbirini tamamlaması; bunun bir siyasal program formunda amaç ortaklaşmasına evrilmesi; buradan hareketle tüm demokrasi güçlerinin dayanışma ve mücadele birliğine zemin ve olanak kazandıracak bir toplumsal örgütlenme modeli inşa etmesiydi.

Barışın toplumsal duygusunun ve bilincinin yaygınlaştırılması ve demokrasi bilinci ve pratiğinin toplumsallaştırılması HDK’nin politik yol haritasının kurucu temel yaklaşım ve görevleri arasındaydı. Tarihsel ittifak denilince HDK bunu, toplumsal ittifak zemininde inşa edilmesi gereken esnek, kapsayıcı, birleştirici ve özneleştirici bir demokratik örgütlenme modeli, tarzı ve çalışması olarak anladı ve tarif etti. Komünler, meclisler aracılığıyla toplumsallaşmış bir kongreler hareketi modeli, bu yaklaşımın ürünü olarak ortaya çıktı. Barışın toplumsallaştırılmasının ve demokrasinin toplumsal zeminde yaşamsallaştırılmasının, örgütlü toplumsallığın güçlendirilmesi ve kurumsallaştırılması dışında sürekliliğe kavuşturulamayacağı açık olduğuna göre, demokratik siyaset demokratik toplumun inşasından ve onun öznelerinin kolektif politika yapışından başka bir şeye dayandırılamaz.

Tam da bu nedenle İmralı’dan gelen çağrı ve perspektifin HDK fikriyatının güncellenmesi, örgütsel bakımdan kendi toplumsal karşılığına kavuşması bakımından yeni bir kapı açtığı kanısındayım. Bu olanağın gerçekliğe dönüştürülmesinin gücü ve yaygınlığı, ne kadar doğru ve kapsamlı kavrandığıyla ve arkasında ne kadar kararlı bir politik ve toplumsal irade gücünün durduğuyla belirlenecektir.

Buradan baktığımızda bir dönem “Şimdi HDK Zamanı” dediğimiz şey, “Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplumsal örgütlenme ve mücadele” paradigmamızın süreklilik çizgisinde “şimdi demokratik toplumu inşa zamanıdır” demek değil midir? Dolayısıyla, inşacı bir zihinsel diyalektikle şimdinin görevlerine yaklaşıldığı oranda İmralı çağrısı yolunda topluma öncülük edilebilir.

  • Abdullah Öcalan’ın PKK Kongresi’ne yolladığı perspektif metninde ve kongre kararlarında sosyalizm vurgusu öne çıkıyor. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz? Özellikle de ‘Demokratik Toplum Çağrısı’ ile ‘Demokratik Sosyalizm’ vurgusu arasında nasıl bir ilişki var?

Bence bu tanımlamaların hak ettiği gibi değerlendirilebilmesinin ön koşulu şudur: Sosyalizm idealinin Kürt Özgürlük Hareketi’nin tarihsel varoluşunda ve gelişiminde kurucu bilinç olarak var olup olmadığı, korunup korunmadığı meselesidir. Bunu tamamlayan bir diğer ölçü olarak ise duruma yönelik şu soru sorulabilir: Sosyalizm ideali kurucu bir pratik olarak politik-örgütsel yapı içinde cisimleşmiş ve sürdürülmüş müdür?

Ben her iki soruya da olumlu bir karşılık verilebileceğini düşünüyorum. Kuşkusuz bu içsel sosyalizm bilinci ve pratiği doğal olarak KÖH’ün içinde kendini inşa ettiği bir dizi ve çok katmanlı gelişme ve çelişkilere bağlı olarak şekillendiği oranda kendine özgü yanları bulunan bir sentez olarak biçimlenmiştir.

Ama işte bu sentez olma hali Marksizm’den bu yana sosyalizm mücadeleleri tarihinin belli başlı tüm örgütlü yapıların “sosyalizmler”ini özgünleştiren genel bir durum değil midir? “Sosyalizmler” bilinç ve pratik biçimlenişler olarak her zaman onları şu ya da bu ölçüde özgün hale getiren karakteristik “yerel nitelikler” de kazanırlar. Bunlar; teorik açılımlardan program, politika, strateji, mücadele yöntem araç ve biçimlerine kadar birçok bağlamda sonuçlar da üretebilir. Bütün büyük devrimci deneyimler kendi dili, tarzı ve yoluyla evrensel sosyalist potada buluşmuş, kendi karakterini kendi kavram setleri ile zenginleştirici bir güç olarak bu birikime katmıştır. Genel sosyalizm geleneğini bir kenara bırakalım, sadece Marksizm referansı ile hareket eden birçok deneyime yakından bakıldığında bile bu gözlemlenebilir. Sovyet, Çin, Küba, Nikaragua, Şili, Afrika gibi birçok deneyim kendi özgün, yol, dil, tarz ve bunları yansıtan kavram setleri ile evrensel sosyalist birikime katılmıştır. Velhasılı kelam “sosyalizmler” devrimci karakterinin kapsamı, onların yarattığı toplumsal dönüştürücü ve değiştirici etki ile objektif bir tarihsel ölçü değeri kazanır.

KÖH’ün devrimci karakteri bana göre toplumsal sonuçlarını zaten yaratmış bulunuyor, hem de devasa bir dönüşüm ve değişim durumu olarak. Şimdi bu diyalektik muhataplarınca yani Öcalan ve KÖH tarafından kavramlaştırılıyor. Sonuç olarak “Demokratik toplum sosyalizmi”ni ben, KÖH’ün özgün tarihsel deneyiminin birikiminden sentezlenen, çıkarılan bir gelişim çözümlemesi olarak değerlendiriyorum. Dolayısıyla bu çaba ve arayışın, dar anlamda düşünsek dahi yaşadığımız coğrafyadaki tüm “sosyalizmler” için bir etkileşim, kaynaşım ve yenileşim kapısı açtığını görmek gerekiyor. Özcesi, sosyalist hareketimizin tarihsel teleskoplarının içbükey ideolojik mercek ayarlarındaki kaymayı onarmaları gerekiyor.

Sorunuzdaki “demokratik toplum inşa” çağrısıyla sosyalizm perspektifi arasındaki ilişki meselesi, bir diğer kritik tartışma noktasına işaret ediyor. Aslında bu ilişki Öcalan tarafından geliştirilmişti. Ama onun da ötesinde zaten Öcalan’ın kurucu katkılarıyla da projelendirilen HDK gibi çok bileşenli ve stratejik eksenli bir program düzeni ve örgütsel model birliği formu açığa çıkarılmıştı. Bu program, kuşkusuz geleneksel bilindik anlamda dolaysız sosyalist nitelikte homojen bir sistematiğe sahip değildi. Ancak bütün siyasal ruhu ve toplumsal yönelim ekseniyle ucu sosyalizme açık bir perspektif üzerinden kurulmuştu. Bir dönemin yönlendirici mottosu “Yeni Yaşam”, HDK’yle birlikte siyasal ve toplumsal hayatımıza girmiş, milyonların duygusuna, bilincine, eylemine kılavuzluk etmişti. O “sosyalizm”di işte, başka neydi ki! Gezi, “demokratik toplumun inşası” denen programın, ezilen milyonların birikmiş hafızasından anlayabildiklerini tarihsel içgüdülerinin yaratıcılığında harmanlayıp yaratmaya giriştikleri eylemdi.

Sonuç olarak, demokratik toplum inşası ve sosyalizm ilişkisinde birincisi ikincisinin hazırlayıcısı, pratik üretici etkinliği, zorunlu koşulu; ikincisi birincinin tamamlayıcısı, etkinliği, ufku. Öcalan bunu “Demokratik toplum sosyalizmi” olarak kavramlaştırıyor.

  • Demokratik Toplum Çağrısı ile birlikte Kürt halkı başta olmak üzere ezilenlerin devlet dışı politik-toplumsal bir özne olarak örgütlenme imkân ve yöntemlerini yeniden değerlendirmek kritik hale geldi. Size göre bu çağrı demokratik, sosyalist siyasetin halkçı bir zeminde yeniden güçlenmesine nasıl bir açılım sağlayabilir? 

Yapılan çağrının çok temel bir hareket noktası var, bunu kaçırır ya da kavramazsak, düğmeleri yanlış iliklemeye devam ederiz: “Demokratik Toplum İnşası” esastır! Bundan sonraki gelişimin karakterini belirleyecek toplumsal ve politik zemin bu çabanın ürünü olacaktır. Topa çok sert giren bir değerlendirme olabilir farkındayım ama elden bir şey gelmez, durum katı. Nedir o derseniz? Tam da sizin sorunuzda adı konmadan çerçevelenen şey: demokratik toplumun inşasının özneleri olması gereken başta HDK yapı ve mekanizmaları olmak üzere, onunla aidiyet ilişkisi kurmuş sol-sosyalist ve demokratik güçlerdeki katılaşma hali. Düşünsenize, kongresiyle, partisiyle, bileşenleriyle ezilenleri devlet dışı alanda politik ve toplumsal bir özne olarak örgütlemenin HDK gibi esnek ve yerel/taban dinamiğine dayalı bir öz örgütlenme ve öz savunma modeli yıllarca ellerinin altında olan bu güçlerin kitlelerle örgütsel bağları dibe vurmuş durumda. Bunun zihniyet sorunuyla nedensel bağıntısını daha önce vurgulamıştım ama aynı zamanda geride kalan sürecin sonuç göstergesi olarak da yaklaşabiliriz bu duruma.

Gözleyebildiğim kadarıyla bileşenlerin hemen hepsi sözsel iddialarına ters bir biçimde “demokratik siyaseti”, “demokratik toplumu” ve bunların ilişkisini esasen “temsil” konumundan kavrıyor ve kendi “özneleşme”sini bunun üzerinden kuruyor. Çünkü buna alışmış, katılaşmış, kurtulamıyor, zorlanıyor. “Demokratik siyasetin” sağına soluna bir sürü “ileri” sıfat takıp onu dile getirme ve anlatma tarzını politika üretmek gibi yaşıyor, ona indirgiyor neredeyse. Kitleleri böyle “temsil” ediyor HDK’de ya da partisinde. Demokratik siyasetin inşası, dolayısıyla onun varlık zemini olan demokratik toplumun inşasının örgütsel çaba, ısrar, yaratıcılık ve yeteneğine gelince… o zaman bu politik-pratik karakterlerin hepsi esasen “kendi yollarına” gidiyor. Ezilenler ve kitleler çok çok uzakta bir yerlerde ama “hareket halinde” olmaya devam ediyor! “Katı”laşma bu değilse nedir ki?

“Bundan sonra”sını uzun vadeli bir perspektifle düşünmek ve ele almak lazım. Ama kısa vadede sosyalizm ve demokrasi güçlerinin toplam mevzilerine etki edebilecek sarsıcı ama aynı zamanda yeniden yapılandırıcı güçlü bir tarihsel ve ideolojik motivasyona ihtiyaç var. “Süreç”in ucu açık ama belirsizliklerin de henüz baskın halde olduğu bir dönem yaşadığımız kesin. Hamlesel ve tempolu bir örgütsel seferberlik ruhuyla harekete geçmek gerekiyor tüm politik ve toplumsal cepheler boyunca ki, sürecin açık olan ucundan toplumun, düzene öfkeli ve arayış içindeki değişim dinamiği geleceğe doğru akabilsin, kurucu yeni demokratik irade şekillenebilsin.

  • Bugün sosyalist hareketin bazı bölükleri, bu çağrıya ve perspektife mesafeli yaklaşıyor. Sizce bu mesafeli duruşun temel nedenleri nelerdir?

Mesafeli yaklaşımların hareket noktaları ve vardıkları yerler farklılıklar taşıyor ama son tahlilde “yeni” olan bir şey yok mesafe ölçüleri bakımından. Çağrıyla birlikte muhataplarının “açık hale” getirdiği şeyler, sosyalist hareket için de belli şeylerin açık hale getirilmesini koşulladı zorunlu olarak. Ne var ki bu karşılıklı açık hale gelişlerde büyük anlam farkları var.

Önceki bir soruda değinmiştik değişim-dönüşüm diyalektiği bahsinde, hikâyelerin anlam farkları oralardaki farklardan neşet ediyor. KÖH, kendi tarihinin hikayesini anlamsal bir değişim-dönüşüm eşiğinden geçirerek tarihin genel hikayesine ivme kazandırmaya soyunuyor. Böylesi bir maddilikten hareket ediyor çünkü. Sosyalist hareketin diğer bölüklerinin hikayeleri ise farkları olmakla birlikte en genel anlamda böylesine bir değişim-dönüşümün gücü ve anlamına ulaşabilmiş değil henüz. Eğer anlaşılırlığı kuvvetlendiren bir kıyastan bakmak gerekirse, sosyalist hareket açısından bu “açık hale” geliş halleri KÖH’le ilgili “içsel”liklerden değil, kendileriyle ilgili “dışsal”lıklardandır.

Sosyalist hareket içinden HDK’ye mesafeli yaklaşım bu gerçeğin özeti niteliğinde aslında. Spesifik ve doğrudan bir belirleme yapmak gerekirse diyebilirim ki, sosyalist hareket HDK’de geniş anlamıyla “geleceği kuracak” bir varoluşsallık olanağı göremedi, kendini buna ikna edemedi. Bu açıkça yapısal açmazlarla ilgili bir mesafelenmeydi aslında. Siyaseti toplumsal düzeyde, inşacı bir diyalektikle ve dönüştürücü atılımcı bir ruhla yapan KÖH’ün devrimci pratikten beslenen ufkuna ulaşamadı. Burada kendine bir “gelecek” de göremedi, buna hiç ikna olamadı. HDK’de “yaşadı” ama onu yaşatmadı. Doğru bir fikriyat, gerekli bir örgütlenme, daha gelişkin alternatifi olmayan bir seçenek olduğunu söyledi ama eylemini de üzerine alınmadı. Yani sosyalist hareketin “mesafe”si “stratejik” sorun ve zaaf olarak vardı. Sonraki yıllar boyunca bu durum daha “açık hale” geldi.

Şunu vurgulayarak bitirmiş olayım; hayat devam ediyor ve paradigmanın gösterdiği yolun yürünmeyeceği bir “gelecek” yok ve olmayacak. İmralı’dan herkese yapılan çağrı ve davet geleceğe açılan bu yola değil mi zaten.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kürtleri cehenneme davet ediyorlar, bu mümkün mü?

Sonraki Haber

Devlet dönüşür mü?

Sonraki Haber
Kadın yaşarsa dünya değişir; kastik katile karşı varoluş mücadelesi

Devlet dönüşür mü?

SON HABERLER

DEDAŞ Zulmü: Suya set, toprağa kilit, halka mali işkence

DEDAŞ Zulmü: Suya set, toprağa kilit, halka mali işkence

Yazar: Yeni Yaşam
18 Ağustos 2025

Kürt siyasallaşması ve spor

Eşik: Aşmak veya aşılmak

Yazar: Yeni Yaşam
18 Ağustos 2025

Bakanlık 10 cezaevini kaybetti!

Mamak’tan unutulmaması gereken bir anı

Yazar: Yeni Yaşam
18 Ağustos 2025

Suriye’de cihatçı gruplar Suriye Ordusu Tümenlerine dönüştürülüyor!

Suriye’de cihatçı gruplar Suriye Ordusu Tümenlerine dönüştürülüyor!

Yazar: Yeni Yaşam
18 Ağustos 2025

Kadın yaşarsa dünya değişir; kastik katile karşı varoluş mücadelesi

Devlet dönüşür mü?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Ağustos 2025

Şenoğlu: Öcalan sosyalizme yeni bir kapı açıyor

Şenoğlu: Öcalan sosyalizme yeni bir kapı açıyor

Yazar: Yeni Yaşam
18 Ağustos 2025

Yazarlar

Kürtleri cehenneme davet ediyorlar, bu mümkün mü?

Yazar: Yeni Yaşam
18 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır