Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı olmasından ve Haziran 2018 seçimlerinde başkanlık rejimine geçilmesiyle tek başına “yürütme” görevini üstlenmesinden bu yana Erdoğan, Meclisten önüne gelen hiçbir yasayı veto etmedi. İlk kez bir yasa maddesini veto ederken bunu yasama ile yürütme arasında ya da cumhurbaşkanı ile partisi arasında ortaya çıkan bir anlaşmazlıktan dolayı yapmadı. Erdoğan yasaya karşı kamuoyunda oluşan tepkilerin artması üzerine yaptırdığı kamuoyu araştırması değerlendirmelerinden sonra AKP Merkez Karar ve Yürütme Kurulu’nu toplayarak veto kararını açıkladı. Muhtemelen MHP’nin görüşü de alındıktan sonra açıklanan bu karar, kamuoyuna karşı tepki ayarlı bir veto şovuna dönüştürüldü.
Bu vetoyu ne kuvvetler ayrılığı ne başkanın halkın çıkarını dikkate alması ne de demokrasi ile izah etmek mümkün değil. Kendi kararını veto etme ya da kendi kendini veto etme durumudur. Çünkü yetkileri iğdiş edilen, hükümet ve atamayla gelen bakanları üzerinde denetim yetkisi bulunmayan ve iki partinin tahakkümüyle her türlü kararı alabilen yasama/meclis ile tek kişinin iradesine dayanan yürütmenin geçerli olduğu başkanlık rejiminde kuvvetler ayrılığı geçerli değil. Sadece grup başkan vekillerinin veya parti genel başkan yardımcılarının talimatlarıyla parmak kaldırılarak kabul edilen yasa ve yasa değişikliklerinde AKP ve MHP milletvekillerinin tutumu ise vurdumduymazlığın içler acıcı bir halidir.
Erdoğan’ın, 7 yıldan beri kamuoyunun gündeminde olan böyle bir konunun parlamentoya gelmesinden haberdar olmaması ya da bu konuyu es geçmesi mümkün değil. Mecliste muhalefetin yaptığı hiçbir itirazı dikkate almayan AKP yönetimi ve sadece grup başkan vekillerinin kaldırdığı parmağa göre oy kullanan milletvekillerinin Erdoğan’a teşekkür göndermesi ve MHP milletvekillerinin susması trajikomik bir durum. AKP iktidarı bir şey olmamış ve bundan sonra da olmayacakmış gibi davranıyor, ama bu sorun yeni değil. İşlerin bu noktaya gelmesinin tek sorumlusu bu sorunu erteleyen ve sürekli olarak yeni santraller yapımı için izin ve teşvik veren AKP iktidarıdır.
Yasada değişiklik öngörülen ilk düzenleme 14 Mart 2013’de yapıldı. Şirketlere çevre mevzuatına uyum kapsamında gerçekleştirecekleri finansal ve teknik gereklilikler için 31 Aralık 2018 tarihine kadar uzatılabileceği yönünde Bakanlar Kurulu’na yetki verildi. Muhalefetin dava açması sonucu Anayasa Mahkemesi’nin 22 Mayıs 2014’de bu düzenlemeyi iptal etmesi üzerine, 4 Haziran 2016’de bu defa şirketlere tanınan süre 31 Aralık 2019’a kadar uzatıldı. 2013 yılından 2019 yılı sonuna kadar çevre mevzuatının gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmeyen şirketlere tanınan bu ayrıcalık, insan sağlığı ve çevre tahribatını dikkate almayan AKP iktidarının soruna ciddiyetten uzak yaklaşımıydı. Erdoğan’ın veto kararına ilişkin “sermaye ile halkın çıkarlarının çatışması” söylemi gerçekleri yansıtmıyor. Sermayenin iktidarı halkın çıkarlarını düşünmez. Düşünseydi 7 yıldan beri bu sorunu halkın yararına çözerdi.
İthal kömür, linyit, taş kömürü ve asfaltit kullanılan termik santrallerin bacalarından azot oksit, kükürt dioksit ve pek çok küçük yapılı partikül açığa çıkıyor. Çevreye ölüm saçan bu zararlı gazlardan hava, su ve toprak, yani sadece insanlar değil, kuşlar, böcekler, hayvanlar, tarım ürünleri, su kaynakları ve ormanlar vb doğada bulunan her şey etkileniyor. İşin boyutu sanıldığından çok büyük, sadece birkaç ili, ilçeyi ve bölgeyi değil, Türkiye’nin dört bir yanına dağılarak tüm ülkeyi etkisi altına alıyor. Şu anda Türkiye genelinde faaliyette bulunan santrallerin sayısı 42, yapım aşamasında olan santrallerin sayısı 7, üretim lisansı alan santrallerin sayısı 6, ön lisans alan santrallerin sayısı 7, planlanan santrallerin sayısı 7. Böylece devrede olan ve yakında devreye girecek termik santrallerin toplam sayısı 69’u buluyor. Üretilen elektriğe devlet tarafından satış garantisi verildiği için yatırımcının iştahını kabartıyor.
Bacalara filtreler takılmadığı zaman bu santrallere nasıl bir yaptırım uygulanacak? Sözgelimi bunlar kapatılabilecek mi? Yoksa yeni ihalelerle yandaşlara peşkeş çekilerek küçük revizyonlarla faaliyetlerine devam mı edecek? Şimdiye kadar olduğu gibi gene yeni ertelemeler veya basit para cezalarıyla sorun gene geçiştirilecek mi? Bu soruların yanıtları belirsiz. Tek ve doğru çözüm bu termik santrallerin kapatılmasıdır. Çünkü santrallerin filtresi olsa da bacalarından zehir yaymaya devam edecek.