Galatasaray Meydanı’nda başlayan mücadelenin gözaltında kayıpları durdurduğunu belirten Cumartesi İnsanı İkbal Eren, süreçten beklentilerinin 30 yıldır dillendirdikleri sevdiklerinin mezarlarının bulunması ve cezasızlık politikasına son verilmesi olduğunu vurguladı
Türkiye ve Kürdistan’da 12 Eylül sonrası ağırlıklı bir biçimde uygulanmaya başlanan, zorla kaybetme işkence, katletme, köy yakma ve boşaltma gibi ihlaller 90’larda ise devletin bir ‘rutinine’ dönüştü. Gözaltında kaybedilenler bulunmazken faili meçhul bırakılmak istenen cinayetler ise aydınlatılmadı, failleri zaman aşımı gerekçesiyle aklanarak dosyalar kapatıldı.
Gözaltında kayıp ve faili meçhul cinayetlere karşı Galatasaray Meydanı’nda başlayan ve ardından birçok kente yayılan eylemler ise uzun yıllardır devam ediyor.
Cumartesi Anneleri/İnsanları da bin 61 haftadır Galatasaray Meydanı’nda adalet mücadelesini sürdürüyor. Bu mücadelenin bir sürdürücüsü olan ve anne ve babası yerine de meydanda yer alan İkbal Eren, ağabeyi 21 Kasım 1980’de İstanbul Saraçhane’de bulunan Haşim İşcan Geçidi’nde gözaltına alınarak kaybettirilen Hayrettin Eren’in akıbetinin açıklanmasını istiyor.
Emine Ocak’ın mücadelesi
İkbal Eren, gözaltında kaybetmenin bir nedeninin de kayıpların unutulması ve unutturulması olduğuna dikkat çekti.
İkbal Eren, bu mücadeleye ömrünü adayan ve geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Emine Ocak’a ilişkin şunları söyledi:
“Kaybedilen insanlar hiç konuşulmadı. Çünkü kalanlara verilen gözdağı onların konuşulmasına da engel oldu. Cumartesi Anneleri, 1995’te Emine Ocak’ın oğlunun kaybedilmesiyle başlayan çığlıkları, devletin bu unutma ve unutturma politikasını boşa çıkardı. Emine Ocak, devletin gözaltında kaybetme politikasını Türkiye gündemine taşıdı. Gözaltında kaybedilenlerin konuşulmaması, faillerin yargılanmaması, faillerin iştahını kabarttı. Bunun da önüne geçilmiş oldu. Emine Ocak, 95’te Galatasaray Meydanı’na oturduğunda faillerin de karanlık yüzünü ortaya çıkardı.”
‘Ne yıldız ne vazgeçtik’
Cumartesi Anneleri’nin eylemleriyle gözaltında kayıpların önüne geçildiğini vurgulayan İkbal Eren, bu oturma eyleminin bir nedeninin de başka annelerin ağlamaması olduğunu söyledi.
Tüm kayıplar bulunana kadar mücadeleyi sürdüreceklerini belirten İkbal Eren, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz 30 yıldır zaten bunları söylüyoruz. Devlet nasıl adım atacak? 30 yıldır bizi duymadı, görmedi. Basın açıklaması yaptığımız, kayıplarımızla buluşma mekanımız olarak seçilen Galatasaray Meydanı’nı kapattı. Ki bütün annelerimizin o meydandaki taşlarda ayak izleri var, sesleri yükseliyor orada. Bu da bir yıldırma politikasıydı. Ama ne yıldık, ne vazgeçtik. Emine Anne ve annelerimiz bize bunu öğrettiler.”
30 yıldır aynı talepler
Süreçten beklentilerinin ve taleplerinin 30 yıldır değişmeyen talepleriyle aynı olduğunu ifade eden İkbal Eren, gözaltında kaybedilen sevdiklerinin mezarlarına ulaşmak ve faillerinin yargılanmasını istediklerini şöyle dile getirdi:
“Faillerin cezasızlık zırhıyla korunduğunu biliyoruz, cezasızlığa son verilmeli. Zaman aşımı kavramı kaldırılmalı. Uluslararası sözleşmelere, insanlık suçlarına-zorla kaybetmelere karşı sözleşmelere imza atılmalı ve uygulanmalı. Bizim taleplerimiz o kadar net ve 30 yıldır söylüyoruz.”
Haber: Yeşim Tükel / MA