10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla kadın ve çocuklara yönelik suçlara dikkat çeken avukat Fazilet Taştan Arserim ve Cemile Karaboğa, ‘Kazanılan haklarda geriye gidiş var’ dedi
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin kabul edildiği 10 Aralık tarihi 1948 yılından bu yana İnsan Hakları Günü olarak çeşitli etkinliklerle anılıyor. Türkiye’nin 1949 yılında imzacısı olduğu bildirgede; ırk, renk, din, cinsiyet, dil, siyasi veya diğer görüşler, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğum veya diğer statüler sebebiyle ayrım gözetmeksizin herkesin doğal insan haklarına sahip olduğu belirtiliyor.
İnsan Hakları Günü nedeniyle, Urfa Barosu Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Fazilet Taştan Arserim ve Urfa Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Cemile Karaboğa, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Emrullah Acar’a kadın ve çocuk hakları konusunda yaşanan gelişmeleri, artış gösteren şiddet ve nedenlerine dikkat çekti.
Geriye gidiş var
Kadın ve insan haklarının birbirinden ayrılmaz olduğuna vurgu yapan avukat Fazilet Taştan Arserim, kadına yönelik şiddeti en büyük insan hakkı ihlali olarak tanımladı. Türkiye’de kadın hakları konusunda gerileme yaşandığını dile getiren Arserim, “Kadın mücadelesi toplumun tüm kesimlerinin ortak ve kararlı mücadelesini gerektirir. Dolayısıyla, disiplinler arası bir yaklaşımla çalışmaların yürütülmesi ve ilgili tüm tarafların önleme, koruma, cezalandırma ve politika boyutuyla sürecin içinde yer alması son derece önemlidir” dedi.
Arserim, konuşmasının devamında Urfa’da hak ihlaline maruz kalan kadınların baroya başvuru yapmalarının önemli olduğunu belirterek, “Baromuzda her gün nöbetçi bir kadın avukat, hukuki danışmanlık yapmaktadır. Günün 24 saati açık olan 0537 065 9964 ve mesai saatlerinde açık olan 0414 313 2828 numaralı hatlardan bize ulaşabilirler” şeklinde konuştu.
Cezasızlık cesaret veriyor
Urfa Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Cemile Karaboğa, salgın döneminde çocukların maruz kaldığı hak ihlallerinde artış yaşandığını belirterek, çocukların istismarcılar ile aynı evde kalmak zorunda kaldığını dile getirdi. Karaboğa, şöyle dedi: “Çocuk haklarının ne denli ihlal edildiği yönünde bir vahşet ile karşı karşıya kaldığımız bir dönem oldu. Yasa koyucular çocuk temelli çalışmadıkları için toplumsal çürümeler meydana geliyor. Etkili soruşturmalar yapılmalı. Bir istismar, şiddet olayı yaşandığında ailenin delilleri nasıl toplayacağı, ya da toplamayacağı konusunda eğitimler verilmesi gerekir. Bir çocuk şiddete, istismara maruz kalıyorsa bunu ona en yakın olan kişilerin hissetmesi gerekir. Bir öğretmen, çocuğun her gün aynı elbise ile okula geldiğini fark etmeli, vücudunda yaralar varsa ve bunları saklama eğilimindeyse hissetmeli. Bununla ilgili toplumsal bilinç yerleştirmek, yasal düzenlemelerin uygulanması gibi önemli.”