Kürt halkı bütün olarak birlikteliğini gösterme fırsatını değerlendirme aşamasına geldiğini yönetim olarak da yansıtmalıdır. Rojava halkı ve yöneticileri bu yaklaşımın lokomotif gücü olarak ortaya çıkmıştır ve bu oluşumun gelişmesi Kürt temsilcilerinin de bu güce güç katmaları hayati değer taşımaktadır ve buna sahip çıkılmalıdır. Rojava halkı Kürt ulus bilincini ve Kürt partilerinin bir araya gelmesi için canı pahasına her şeyi ortaya koymuştur. Kürt gazetecilerinden sonra Kürt halkının değerli sanatçısı Bave Teyar da Tişrin barajına yapılan hava saldırısında şehit oldu. Bir yandan saldırılar devam ederken diğer yanda Kürtlerin de ön planda olduğu uluslararası siyasi alanda önemli gelişmeler oluyor. AB ülkeleri Almanya ve Fransa Rojava’ya heyetlerini gönderdi. ABD başkanının yemin törenine üç kadın Kürt siyasetçi davet edildi. Kürtlerin dünya siyasetinde önemli bir yere gelmesini sağlayan bu adımlar Kürt halkı için umutlanmanın yolunu açıyor. Bu arada Barzani ve Mazlum Abdi görüşmesi de halk içinde önemli bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Bu olumlu gelişmeleri göz önünde bulundurarak Kürt partilerine sorumuz; şimdi değilse ne zaman?
Türkiye diğer ülkelerden farklı olarak YPG’nin silahlarını bırakmalarını istiyor bırakmazlarsa karadan ve havadan saldırarak yok edileceğini açıklıyor. HTŞ halen terör listelerinde yer alırken YPG bu listede yok. Ondan dolayı da HTŞ hükümetine temkinli yaklaşılıyor. YPG, İŞİD ile savaşırken Şara İŞİD komutanlarından biriydi. Kürtlerin endişeleri de bundan. Türkiye bu vesileyle YPG-SDG’yi şartlar ne olursa olsun tasfiye etmek istiyor. Hiçbir şekilde bir Kürt statüsünün olmasını istemeyen, reddeden iktidar iç kamuoyuna bu yönden mesajlar veriyor. İktidarın ayrıca Kürt siyasileri ve basın emekçilerine haksız ve adaletsizce davranmaları da erken seçimin yaklaştığını gösteriyor. Öcalan görüşmeleri de bu minvalde gelişiyor. İktidarın söylemleri ile pratikleri birbirine uymuyor. AKP-MHP iktidarı artık eskisi gibi Kürtlerden oy alamayacaklarının farkındalar. Bu ana muhalefet partisi için de geçerlidir. Kürt-Türk kardeşliğinin hayata geçmesi için Kürt halkının yaşadığı adaletsizliğin somut bir anayasal düzenlemeyle giderilmesi gerekmez mi? Erdoğan iktidarı devam etsin diye Kürt halkı kandırılamaz.
Eğer iktidar bir süreç başlatmışsa bu sürece uygun yaklaşımlar oluşturulmalıdır. Bütün dünya basını Rojava yönetimiyle görüşmeler yaparken iktidar neden bu yönetimle temasa geçmez? Öcalan 25 senedir İmralı cezaevinde tutuklu. Öcalan ile görüşüldüğü gibi Mazlum Abdi ile de görüşülmelidir. Geçen seferki çözüm süreci gibi masayı devirmeyeceklerinin bir garantisi var mı? Madem böyle bir adım atıldı, eller sıkıldı o zaman başta meclis olmak üzere, devlet kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin de bu sürece dâhil olması gerekmez mi? İlk önce halklar nezdinde güvenoyu almak gerekir. Bir evin temeli olmadan ayakta kalması mümkün mü?
Türkiye her gün uyandığında yeni bir hukuksuzluğa gözlerini açıyor. Geçen hafta Kürt gazeteciler gözaltına alındı ve tutuklandı. Bu hafta başında siyasi gözaltılar devam etti. Her geçen gün diktatörlüğün yeni sayfaları yazılıyor. Neredeyse her eve bir polis yerleştirerek ülkeyi kontrol etmek istiyorlar. İfade özgürlüğünün ne olduğunu bilmeyen nesiller yetişti. Ama cumhurbaşkanı bir yandan makamına bağlı olarak diğer yandan da AKP genel başkanı olarak istediğini söyleme hakkına sahip ama en ufak bir eleştiride cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla yargılanıyorsunuz. Mesela geçim sıkıntısı çeken insanlar sorunlarını ifade ettiğinde veya basın emekçileri hakikatleri dile getirdiğinde veya siyasilerin konuşma yaptığında bu, cumhurbaşkanına hakaret davası olarak karşımıza çıkabiliyor. Ama bu insanlar, özelliklede baskıya maruz kalanlar, yaşatılanı unutmayacaklar.