Tüm bölge halkları, işçi ve emekçileri için olduğu gibi Ateşin ve Güneşin Çocukları için de yaşananlar bir çağ döngüsünü ifade ediyor. Onlarca yıllık mücadelenin her etabında Newroz’un ruhunu güncelleyerek yürüdüler onlar. Kimi zaman zulmün en karanlık anında ihaneti, teslimiyeti bir kibrit çöpüyle yakıp dağlara, ovalara, bulvarlara yayılan bir manifesto yazdılar, kimi zaman savaşın en kirli en vahşi biçimlerine karşı umudu elden bırakmayan bir iyimserlikle tarihin çengeline asıldılar. Asimilasyonu, inkarı buruşturup atarak bir halk, bir ulus olma haklarının ellerinden kolay kolay alınamayacağını defalarca kanıtladılar dostlarına da düşmanlarına da…
Şairin deyimiyle “Dün bir demirciydin oysa, ufku eritirdin/bugün ateşler altındasın” şeklinde yazdılar kaderlerini. Bugün o “ateşler altında” yazılan tarihsel birikimin tartıya konulduğu, sınandığı kritik bir eşikteler. Newroz’u ezilen halkların kolektif bayramı kılma sorumluluğuyla karşı karşıyalar. Her türlü kötülüğün kol gezdiği, dünyanın altına koydukları ateşe sürekli benzin taşıyanların oyun kurduğu Ortadoğu cangılında tökezlemeden, sapmadan yollarına devam etmekle…
Bu sınavdan defalarca geçtiler.
Daha yeni IŞİD denilen cihatçı barbarlar sürüsünün belini kırarak dünya halklarına paha biçilemeyen anlamlar armağan ettiler. Mazlum’ların kibrit çöpüyle tutuşturdukları bedenlerinin her hücresini Rojava’da yeniden var etmeye giriştiler. Umutsuzluk çağında umudu, başka bir dünyanın, toplumsal ilişkilerin, halklar arasında kardeşliğin mümkün olabileceğini cisimleştirdiler. Newroz ruhu orada sahici bir anlam kazandı.
Şimdi emperyalistinden bölge gericiliklerine, beslemelerden sayısız ideolojik hasma kadar her türlü “öznenin” ağır gölgesi altında yol almaya çalışıyorlar. Strateji oluşturmaya, manevra yapmaya çalışıyorlar. Varlıklarıyla bile ezilen hakların umut ve beklentilerinin adresi oluyorlar.
Kimileri ‘bir yanlış yaparlar mı’ diye dostça kaygılar duyarken, kimileri yanlışlarını arayıp bulmak için ince bir işçiliğe girişiyor.
Biriktirdikleri tarihsel anlamlar bu sırat köprüsünden de geçmelerinin yegane kılavuzu olacaktır. Newroz, Suriye özgülünde Kürtlerin, Arapların, Ermenilerin, Dürzilerin, Süryanilerin, Alevilerin birlikte mücadele edecekleri bir direniş bayrağı olarak salınıyor üzerlerinde. Newroz, tek gerçek dostlarının, tek gerçek dayanaklarının un ufak edilmeye çalışılan bu halklarla kuracakları dostluk içinden serpileceğini akıllarından çıkarmayacakları bir imge olmaya devam ediyor.
Bir de kurtuluşun, kendisi de bir emekçi olan Kawa’ların ruhuyla özdeş olduğunu…
Newroz söylencesi/destanı binlerce yıl kuşaktan kuşağa farklı versiyonlarla ama aynı ruh ve özsel anlamlarla aktarıldı. 20. yüzyılın son çeyreğinde bu topraklarda ona ruh kazandıran anlamlar dokunulacak kadar sahicileşti. Bu, 21. yüzyıla da aktarıldı.
Versiyonlardan en bilineni Mezopotamya ve Ortadoğu’nun tek hâkimi olan Asur kralı Dehak’ın zulmüne karşı korkuya teslim olmuş halkların kurtuluşunun bir demirci olan Kawa’nın cesaretiyle sağlanmasıdır. Dehak gençlerin beyinlerinden beslenen bir tirandır. Halk çeşitli hilelere başvurarak çocuklarını korumaya çalışır. Son noktada onları dağlara göndermekte bulur çareyi. Bu böyle sürüp giderken korkuya teslim olmanın ya da zalimi çeşitli biçimlerle oyalamanın çare olmadığı o koşullarda, demirci Kawa kuşandığı cesaretle halkın beyniyle beslenen bu çürümüş ama varlığıyla korkuyu simgeleyen zalimi hak ettiği yere gönderir. Sarı, kırmızı, yeşil önlüğünü bayrak yapıp sallayarak müjdeyi verir dağlardaki gençlere, korkunun gölgesinde nefes alıp veren halklara.
Bu tiranın egemenlik kurduğu Mezopotamya ve Ortadoğu’da Kürtlerin ataları olan Medler, Persler, Urartular, Huriler, Babiller ve Elamlılar yaşar. Kawa’nın bayraklaşan önlüğü, yakılan ateş o gün bugündür umudu, cesareti olduğu kadar hakların birleşik sevincini, kardeşliğini de simgeler.
Bugün binlerce Kawa yaratan, Kawa’nın ruhunu kavgasında ölümsüzleştirerek kendisinde bedenleştiren Kürt halkı Ortadoğu’da yeniden ve yeni Newroz’lar yaratma cüretini, birikimini ve zalimin karşısında mazlumun yanında olmayı simgeliyor.
Dikkate alınmadan stratejiler kurulamıyor, senaryolar yazılamıyor.
Attığı her adımı bin kere tartıyor belli ki. Sırat köprüsünden geçenlerin hassasiyetiyle adımlarken yolunu, Newroz önüne yeni görevler koyuyor. Ateş çemberi altında Ortadoğu’nun yüzlerce yıllık çehresini değiştirecek bir kudreti kuşanmasını… Tarihiyle bu güveni veren Kürt halkı bugün de mevcut tabloda Suriye özgülünde halkların birleşik duruşunu, mücadele potansiyelini açığa çıkaracak, gücünü buradan alarak yolları adımlayacak bir özneleşme kapısından geçmeye çağırıyor. Bunu yapacaktır.
Ona akıl satmak, soteye yatıp yanlış yapmasını beklemek Newroz ruhuna ne kadar aykırıysa; o ruhu bugün var etmek de ona güç vermekten, yanında olduğunu hissettirmekten geçer.
“Onurlu bir barış” ancak halkların birleşik mücadelesi ve halklar arasındaki yargıların-yaratılmış düşmanlıkların onların içinden örülecek kardeşlik ağlarıyla var edilebilir keza… Seyrederek değil. Şimdi Newroz, bu birleşik ağları yaratmak için çağırıyor.