• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
26 Temmuz 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hakan Öztürk

Son gülen iyi güler

25 Temmuz 2025 Cuma - 00:00
Kategori: Hakan Öztürk, Yazarlar
Görev zamanı

Şu fani dünyada bir sendikalı olmak konusu var, bir de sendikalı olmakla beraber toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında bulunabilmek. Hatta bütün mesele bu. Çünkü, bir emekçi sendikalı olmakla birlikte, eğer toplu iş sözleşmesi kapsamında değilse, onun kendi hak ve çıkarlarını koruması mümkün değil. Toplu iş sözleşmesi imkânı yoksa, gerçek bir sendikal koruma da yok.

Filmdeki gibi, Harran’lı olmakla birlikte sendikalı olmak gerekiyor ve bunun yanı sıra toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında bir sendikalı. Ülkemizde, toplu iş sözleşmesi kapsamındaki bu şanslı sendikalı işçilerin oranı sadece yüzde 7. Yani işçilerin yüzde 93’ü toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında kalıyor maalesef.

Toplu iş sözleşmesi kapsamı ülkelerin yasal düzenlemelerine bağlı olarak yüksek ya da düşük olabiliyor. Örneğin Fransa’da sendikalaşma oranı düşük olmasına rağmen toplu iş sözleşmesi kapsama oranı yüzde 98,5. Bu oran Avusturya için %98, Belçika için %96, Yunanistan için %90, İzlanda için %86 olarak seyreder.

Bizim memleketimizde asgari ücret alanların ezici çoğunluğu sendikalı ve toplu iş sözleşmesi kapsamanda olmaktan fersah fersah uzak. İşte hükümetin kabadayılığı ve fütursuzluğu buradan geliyor.

O nasırlı eller sendikalı olsa, toplu iş sözleşmesi kapsamında olsa çatır çatır bir sınıfsal mücadele verebilir. O nasırlı eller şaltere uzanabilir, kontağı kapatmaya uzanabilir, dönen çarkları durdurmaya uzanabilir. “Elbette bazan çiçek açıp bazan solacağım” diyebilir. Üretimden ve üretimi durdurabilmekten gelen gücünün şarkısını herkese dinletebilir.

Hükümet en altta kalanın canı çıksın siyasetini güdüyor.

Bizse Emekçi Hareket Partisi olarak, en alttakilerin mücadelesini veriyoruz. Sendikasız dahi olmayanların, toplu iş sözleşmesi kapsamında olmayanların, en arkada bırakılmış olanların. Onlar, bu sistemin hesaba katılmayan sürgünleri. Adı sanı geçmeyenler, yoğa sayılanlar. Soyulup soğana çevrilen, kanından kan çekilen işçi sınıfı.

Dünya çapında Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) sıralaması yapıldığında Türkiye ya 16. ya da 17. sırada geliyor. Ülkenin 2025 yılı için öngördüğü GSYH 61,5 trilyon lira. Mehmet Şimşek’e göre “Türkiye bu sene muhtemelen ilk defa orta gelirli ülkeler grubundan çıkıp, yüksek gelirli ülkeler grubuna (Dünya Bankası tanımıyla) girmiş olacak.” Bunu 12.07.2024 tarihinde söyledi. Görünüşe bakılırsa gayet iyiyiz, diyecek bir söz yok.

Paylaşım bu dünya sıralamasına uygun gidiyor mu, diye baktığımızda aynı sonuçlara ulaşamıyoruz. Lüksemburg’da asgari ücret Türkiye’deki asgari ücretin yaklaşık 4 katı ve bizi kıskandığını iddia edilen Almanya’da 3 katı. Ne acıdır ki Hans, Hasan’dan 3 kat daha fazla ücret alıyor.

Peki doğrudan memleket gerçeği nedir? Yani açlık sınırı, ev kirası ve çay-simit hesabı.

TÜRK-İŞ’in temmuz ayında açıkladığı verilere göre Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 26.115,18 lira. Mevcut asgari ücret bunun 4 bin lira altında. İstanbul’da ortalama ev kirası 24.900 lira, asgari ücret bunun da 2.800 lira altında.

Tayyip Erdoğan’ın geçmişte ateşli bir şekilde hesapladığı çay ve simit hesabı ise 18.000 lira tutuyor. Onun söylemiyle: “Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek? Çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak? Soruyorum sizlere.”

Tarihsel bir kıyaslama yapmak istersek, 1974 yılında aylık asgari ücretin GSYH’ya oranı yüzde 81’ken 2024 yılında bu oran yüzde 46’ya düşmüş durumda. Nerdeyse yarı yarıya gitmiş.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, 19 Mart’ta CHP’li belediyelere ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonların ardından büyük bir ekonomik şok yaşanmış durumda. Bu şok nedeniyle Merkez Bankası kuru dengede tutabilmek üzere 60 milyar dolarlık rezervi harcadı. Doların dış borca ve faize etkisiyle bir 50 milyar dolar da öyle yok oldu. Borsadaki şirketler 40 milyar dolar değer kaybına uğradı. Toplam olarak bu ülke, gerçekleşen operasyonlar yüzünden 150 milyar dolarını kaybetmiş durumda. İşte demokrasiyi darmadağın etme girişiminin bedeli bu.

Bütün bu tablodan yola çıkarak, GSYH’yı ve senenin başından beri gerçekleşen yüzde 17’lik enflasyonun yarattığı alım gücünün düşmesini dikkate alarak asgari ücret 58.500 lira olmalıdır diyoruz. Kendi hesabımızı söylüyoruz ve şart koşuyoruz. Rica etmiyoruz, insafınıza kalmış demiyoruz, insafsız olduğunuzu biliyoruz.

Bir milletvekili mecliste “En düşük emekli maaşı 35 bin lira olmalıdır” deyince AKP sıralarından kahkaha atılıyor. Böylelikle AKP zihniyeti kendini açığa vuruyor. AKP’li Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ bile dayanamayıp o kişilerin dışarı çıkmasını istiyor. Bu da bazı solcu arkadaşlarımızın kulağına küpe olsun. Burada milletvekili “insanca ücret” deseydi hiç sorun olmayacaktı. Ne zaman ki, net bir rakam söyleyip 35 bin deyince işler karıştı. Konu beklemedikleri bir biçimde karşılarına çıktı ve bunun sonucunda AKP’liler güldüler. Muhtemelen işçilerin yüzde 93’ünün toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında olmasına güvenerek güldüler. Emeklilerin örgütsüz olmasına dayanarak güldüler.

Şimdi siz iyice gülün ama şunu bilin ki o güvendiğiniz dağlara karlar yağacak ve son gülen iyi gülecek. Sizi göndereceğiz ve o zaman halkımızın muzaffer gülüşünün yanında olacağız.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Mazlum Abdi ile Barrack görüşmesi

Sonraki Haber

Artık barış olsun…

Sonraki Haber
Artık barış olsun…

Artık barış olsun…

SON HABERLER

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Emine Ocak: Türkiye’nin vicdanına yazılan ağıt

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Sancı, umut ve başka haller

Konforlu tartışmalar

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Dersim kültürünü yaşatmak

Dersim kültürünü yaşatmak

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Dêrsim’de çeteleşme ve şiddet artıyor

Dêrsim’de çeteleşme ve şiddet artıyor

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Faili aramak!

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Yeni bir başlangıcın eşiğinde: Barışa ve demokrasiye tarihsel sorumluluğumuz

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Muhalefet mi dediniz?

Ulus krizine iki zıt çözüm

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır