Avukat Şükran Eroğlu, kadınların yok edilmek istenildiğine dikkati çekerek, İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesi yerine uygulanması gerektiğini söyledi
Kadın örgütleri, ülkede her geçen gün artan kadın katliamları, şiddet ve kazanımlarına yönelik saldırılara karşı alanlarda. Yapılan eylemlerde, İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesine izin vermeyeceği mesajını verirken, iktidara kazanımları değil, cinayetleri ve şiddeti önleme uyasında bulunuluyor.
İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı avukat Şükran Eroğlu, İstanbul Sözleşmesi’nin geri çekilmesi halinde uluslararası yaptırımların olacağına dikkati çekti. Mezopotamya Ajansı (MA)’ndan Semra Turan’a konuşan Eroğlu, 2019 yılında 474 kadının katledildiğini anımsatarak, Türkiye’nin kadın cinayetleri sıralamasında dünyada ilk sıralara girdiğini vurguladı
‘Cinayetler katliama dönüştü’
Sözlerinin devamında Eroğlu, “Bu cinayetler artık bir katliama dönüştü. Kadınları yok etmeye yönelik bir politika oluştuğunu görüyoruz. Türkiye’de nüfusun yarısı kadınlardır. Toplumun yarısını yok etmeye yönelik bir politika izlenilmesi tehlikelidir. Toplumda nasıl bir yansıması ve sonuçlarının ne olacağını kimse kestiremez. İktidar, izlediği politikaları gözden geçirmek zorundadır” dedi.
‘Çekilmek ciddi sonuçlar doğurur’
Türkiye’nin artık kadınlar için tehlikeli ve güvensiz bir yer olduğunu belirten Eroğlu, iktidarın kadınları sadece eş ve aile olarak tanımladığını ifade etti. Eroğlu, şiddet gören kadınların başvurabileceği bir yerin de olmadığını, var olan sığınma evlerinin de yetersiz ve işlevsiz olduğunu belirtti. Bütün bunlar yaşanırken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek istenmesinin ciddi tehlikelere yol açacağını söyleyen Eroğlu, “Sözleşmeden çekilmek demek ben artık kadını korumuyorum. Şiddeti önlemiyorum demektir. Bu çok ciddi sonuçlar doğuracak. Sözleşmenin geri çekilmesi çok ciddi tehlikelere neden olacaktır. Bunun hesabını da hiç kimse veremez. Çekilmek yerine uygulamak gerekir” önerisinde bulundu.
‘Geri çekilirse uluslararası yaptırımı olacak’
Sözleşmenin imzalandığı yılda ülkede kadın cinayetlerinin en düşük olduğunu anımsatan Eroğlu, “Çünkü önlemler alındı. 6284 yasalaştı. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİMl) kuruldu. Emniyet ve valiliklerde aile içi şiddet birimleri kuruldu. Yani Türkiye bir takım adımlar attı. Şimdi neden geriye gidiyoruz. İstanbul Sözleşmesi bizim için bir itibardır. Bir gurur kaynağıdır. Bizim bir şehrimizin isminin alındığı bir sözleşmedir. Geri çekilmesi halinde uluslararası bir yaptırımı olacaktır. İzleme Komitesi (GREVİO) raporlarında bu durum yer alacak. Türkiye’nin itibari açısında çok kötü ve vahim sonuçlar doğurabilir” diye konuştu.
‘Yargı yanlış yerde duruyor’
Sözleşmenin yargı ayağında da ciddi sıkıntılar olduğunu dile getiren Eroğlu, şöyle devam etti: “Kadınlar her gün ölmek istemiyoruz diye sesleniyorlar. Yargı ceza vermek için kadınların öldürülmesini bekliyor! Yargı da aynı ciddiyetsizlikle kadına karşı son derece yanlış bir yerde duruyor. Kadını değil, erkeği koruyan bir noktada. Bu durum kadınları şiddete mahkum bırakıyor, erkeklere cesaret veriyor. Hukukçu kadınlar olarak da artık gerçekten çok zorlanıyoruz.”
Sözleşmesi halka anlatılmadı
Eroğlu, Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nin halka anlatılmadığına vurgu yaparak, sözleşmeyi, uygulaması gereken yetkililerin de bilmediğini söyledi. Eroğlu, “Karar mekanizması olan hakimler ve savcılar bile bilmiyor. İstanbul Sözleşmesi için özel eğitimler verilmeli. Kadın davalarında İstanbul Sözleşmesi’ni yazıyoruz. Ancak bir çok hakim bunu dikkate bile almıyor. Sözleşme gereği, kadın davaların da kadın örgütlerinin katılması talepleri de hiçbir şekilde kabul edilmiyor. Kadın örgütleri ve baroların müdahil olmadığı davalarda ise ceza bile verilmiyor. Bizlerin katılımıyla cezalar biraz daha yüksek oluyor. İndirim maddeleri uygulanmıyor” diye belirtti.
‘Kadınlar isyanda’
Sesini çıkaran kadınların katledildiğini, rakamların çok ciddi boyuta ulaştığının altını çizen Eroğlu, kadınların eylem ve tepkilerini şu sözlerle değerlendirdi: “Bu durum aynı zamanda ülkede bir kadın ayaklanmasına neden olabilir. Çünkü gelinen noktada kadınlar kendi kendilerini korumak zorunda kaldılar. Hiçbir mekanizma artık kadınları korumuyor. Yaşam hakkımız üzerinden kimse pazarlık yapmasın. Yaşam hakkı bir insan hakkıdır. İnsan hakkının da bir pazarlığı olamaz. Devlet şiddet ve katliamları önlesin. Kadınlara dair politikalar geliştirsin. Böyle gitmesi halinde hiç kimsenin altında kalkamayacağı çok ciddi patlamalar olabilir.”
İSTANBUL