• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Haziran 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Hüseyin Bul

Süngünün ucundaki hayatlar

10 Ocak 2023 Salı - 00:00
Kategori: Hüseyin Bul, Yazarlar
Süngünün ucundaki hayatlar

Erdem Özgül, bize sınırdan sesleniyor. Bazen, ülkelerin sonradan belirlediği yüksek güvenlikli sınırlarından bazen de insanların kendi içinde yaşadığı sınırlarından. Her satırında yurtsuzluğu, mülteciliği, göçmenliği ve ilticanın acı havasını hissetmek mümkün

Fransız toplumu tarihçi, bense onun yalnızca yazmanı olacaktım. (Balzac)

Dipnot Yayınları’ndan çıkan ‘Unutulmuş Ataların Gölgesi’, Erdem Özgül’ün ilk kitabı olsa da biz onu kitaplar hakkında yazdığı derinlikli yazılarından tanıyoruz. Unutulmuş Ataların Gölgesi on üç öyküden oluşuyor. Kitabı ilk elime aldığımda bana fonetik olarak Clint Eastwood’un 2006 yapımı Atalarımızın Bayrakları filmini çağrıştırdı. İlk etapta ikisi arasında bir bağ görünmese de dünyanın herhangi bir yerinde yazılmış bir yazının, kitabın, romanın, öykünün mutlaka başka bir kitapla organik bir bağı vardır. Nihayetinde Eastwood’un Atalarımızın Bayrakları filmi de James Bradley ile Ron Powers’in aynı adlı kitabından uyarlanmıştı. Neyse biz, Vüs’at O. Bener’in Buzul Çağının Virüsü (2019 YKY) baskısının kapağını andıran yazıya konu olan öykü kitabımıza dönelim.

Sınırları yok eden dil

Erdem Özgül, bize sınırdan sesleniyor. Bazen, ülkelerin sonradan belirlediği yüksek güvenlikli sınırlarından bazen de insanların kendi içinde yaşadığı sınırlarından. Her satırında yurtsuzluğu, mülteciliği, göçmenliği ve ilticanın acı havasını hissetmek mümkün. Yaralı bir sesle, üzgün ve yer yer kızgın bir sesle kuruyor cümlelerini. Virane olmuş gönüllerin sınır tanımaz iyimserlikleriyle konuşuyor. Koşulsuz bir dayanışmayla kuruyor umudu çağıran kelimelerini. Dilini arıyor sınırların ötesinde, diliyle yok ediyor sınırları. Nüktesi güçlü, tam bir nüktedanla karşı karşıyayız.

Garabetin Eli’nde; açlık grevinde, düşmeyen tek dişinin verdiği umutla ayakta kalan, dişinin altındaki gizli pınardan beslenen, açlıktan gelip açlığa giden, açlıktan dönen bir ölüm orucu mahkûmunun hayat seyrini,

Trende; gitmenin çözüm olup olmadığını sorguluyor. Gidenlerden gördüm, gidip de dönenlerden duydum, gitmek isteyip de eli gitmeye varmayanların hezeyanlarında aynı ortak rüyada, hülyada büyüdüm. Ben daha gitmeden büyüdüm. Giden aç, gitmeyen açıkta. Gitmek her şeyi göze almaktır; dışlanmayı, aşağılanmayı, horlanmayı ve büyük rüyaları… Evet, büyük denizlerde boğulmak cazip görünebilir.

Göçün, göçmenin, mültecinin, sürgünün zorluklarını anlatırken sınıfsal farklılıkları hiçbir zaman gözden uzak tutmaz; beklentilerinizin üstüne her an kar yağabilir.

Dünyanın Her Yerinde Ararat; geçmişini kendisiyle gezdiren Hemingway kılıklı bir Ermeni’nin Avrupa’nın ortasında yağan karı kendine eğlence yaparken aynı karın başka bir yerde çileye, eziyete dönüştüğünü anlatmasıyla,

Ormanlara, Sesinin Gümbürtüsü Ormanlara; 2000 yılında Türkiye’deki yirmi cezaevinde aynı anda yapılan ‘Hayata Dönüş’ Operasyonuyla bir kolunu kaybeden tutuklunun içeride olduğu halde kopan kolu sayesinde kendisini nasıl dışarıda hissettiği, kolunun başına gelenleri, kopan koluyla bedeni arasındaki sürreal ilişkiyi,

Sen Benim En İyi Arkadaşımdın; öldürülen yakınlarının, sevdiklerinin yasının bile tutulmasına müsaade etmeyen ceberut bir düzenin ibreti âlem olsun diye cenazeye bir kefeni, tabutu fazla gören askeri vesayeti,

Karanlığa Gömülen; gavur malı diyerek her şeyi mubah gören, hak sayan yağmacı Müslüman bir aile üzerinden bir milletin çökme ve talan kültürünün deşifresini,

Yanık Sular; dünya harbi dönemine denk gelen Dersim Tertelesi’nde İstanbul’da çalışırken ailesi Dersim’de olan bir Ermeni gencinin mektubu vesilesiyle tarihin tozlu sayfalarını aralayarak Türk basınının ikiyüzlülüğünü de yeniden hatırlatan dokunaklı öykülerden oluşuyor.

Işığa âşık karakterler

Kitabı okuyunca isminin ne kadar da isabetli olduğunu anlamak mümkün. Daha çok W. G. Sebald, A. Platonov, J. Cortazar okuyan yazarın öykülerinde William Saroyan izlerini gördüm, elbette yanılma yolum açık. Öykülerindeki ana ve ortak tema, göç, mülteci, sığınmacı ve vatan hasreti.

Öykülerinde karanlık bir atmosferi tasvirlese de o karanlıktan aydınlığa çıkma isteğini, duvarları, sınırları zorlayan bitmek bilmez bir inadın, inancın ve umudun izlerini görüyoruz. Kötüden, karamsarlıktan, kaotik ortamdan, olaydan, mekandan (coğrafya) iyiyi açığa çıkaran bir ışığa tapma var. Tapma teolojinin sularından uzakta, daha çok isteme, dileme, beklenti ve eylem şeklince cereyan ediyor.

Çok sesli, çok dilli bir insan coğrafyasının tarumar olmadan önceki halini renkli karakterler üzerinden okuyucuya hatırlatarak kuruyor örgüsünü. Hamalların, ırgatların güneşin altında güneş görmeyen yüzlerinin nasıl da yavaş yavaş solduğunu, ekmek derdine, geçim derdine düştüklerinde vatanlarından uzakta bir mum gibi yavaştan eridiklerini, inceden inceye yaralı, alıngan ve hasret kokan cümlelerle anlatıyor.

Öykülerindeki karakterler, Ermeni, Kürt, Süryani ve daha nice bu topraklarda sürüle sürüle azınlık durumuna düşmüş milletlerden. Biz buradaydık, bu kadardık ve çoktuk, ne oldu da yok olduk; bunu düşünün biraz demeye getirerek resmi tarihin inkâr ve yok sayma politikalarına göndermelerle dolu bir dizi sıkı metinden oluşuyor Erdem Özgül’ün öyküleri. Günah çıkarmaya davet eden, günahlarınızla yüzleştiren incelikli ama sert öykülere hazır mısınız?

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Çalışamayan Gazeteciler Günü

Sonraki Haber

Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk…

Sonraki Haber
İnsan onuru

Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk…

SON HABERLER

Siyasi tutsak Pariush Moslemi açlık grevine başladı

Siyasi tutsak Pariush Moslemi açlık grevine başladı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Ferdi Zeyrek için taziye mesajları

Ferdi Zeyrek için taziye mesajları

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Türkiye’nin İran’a iade ettiği Amir Tatalu’ya verilen idam cezası onandı

İran yargısı rapçi Tatalu’nun idam cezasını onayladı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Amnesty: Madleen gemisine saldırı uluslararası hukuk ihlalidir

Amnesty: Madleen gemisine saldırı uluslararası hukuk ihlalidir

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Ferdi Zeyrek hayatını kaybetti

Ferdi Zeyrek hayatını kaybetti

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Rusya-Ukrayna arasında ilk esir takası gerçekleştirildi

Rusya-Ukrayna arasında ilk esir takası gerçekleştirildi

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Mısır’da Abdullah Öcalan’ın çağrısı sınav sorusu oldu

Mısır’da Abdullah Öcalan’ın çağrısı sınav sorusu oldu

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır