Abdullah Aysu
3’üncü Tarım ve Orman Şurası nasıl yapıldı?
Şura sürecinde bir web sayfası oluşturuldu. Oluşturulan web sayfasına SMS ve diğer iletişim kanallarıyla tarım ve ormancılık sektörünün geleceğine dair çiftçi, vatandaş ve akademisyenler gibi halkın çeşitli kesimlerinden 30 bine yakın öneri geldiği açıklandı. Toplanan görüş ve önerilerin 611 kişiden oluşan, 21 adet çalışma grubu tarafından değerlendirdiği bilgisi paylaşıldı.
Şura 18 Kasım’da başladı, 3 gün sürdü. Açıklanan bilgilere göre, bu komisyon raporları, toplam 550 kişiden oluşan komisyon üyeleri tarafından oy çokluğuna göre kabul edildi, tutanağa bağlandı ve Şûra Başkanlık Divanına teslim edildi.
Söz konusu şura bilgi ve bulguları ile tarım ve ormancılığın önümüzdeki 5 yılı planlanacak. Hatta gelecek 25 yıla ışık tutulması hedeflendiği dillendirildi(!) 3. Tarım ve Orman Şurası 60 madden oluşmaktadır. Bildirgenin ormancılık ve su ürünleri ile ilgili maddeleri konusunda yorum yapmadım. Şura sonuç Bildirgesi’nin tarımla ilgili maddelerine ilişkin eleştiri ve önerilerimi ilgili maddelerinin altında değerlendirmeye çalıştım.
Tarım ve Orman Şurası Sonuç Bildirgesi
1) Tarım ve orman politikalarının; stratejik üretim ve sürdürülebilirlik ilkeleri temel alınarak oluşturulması, bütüncül ve entegre bir yöntemle hayata geçirilmesi;
Şuranın stratejik ve devamlılığı temel alması önemli. Yöntem olarak konunun bütünlüklü ele alınması yerinde bir yaklaşım.
2) Tarım sektörünün yapısını iyileştiren, doğal kaynakları ve çevreyi koruyan, en az üç yıllık dönemi kapsayacak, aktif çiftçi odaklı, üretim, kalite, ulaşılabilir fiyatlar ve sürdürülebilirliği esas alan yönlendirici bir destekleme sisteminin oluşturulması;
Çiftçinin desteklenmesi tarımın olmazsa olmazı. Fakat önceki iki şurada da çiftçilerin destekleneceği belirtilmişti. Desteklemelerle ilgili ortada bir kanun olmasına rağmen çiftçilerin hakkı olan destek, kanunun öngördüğü miktarda ve zamanda verilmedi. Yani çiftçilere Tarım Kanunun 21. Maddesinin öngördüğü destekleme yapılmadı. Yapılan destekler de zamanında ödenmedi. Çiftçi borçlandı. Şimdi çiftçi mesleğini sürdürebilmek ve ailesini bildiği işle geçindirmek için borcu borç ile döndürüyor. Döndüremeyen çiftçiler eleniyor. Küçük ve orta ölçekli çiftçinin durumu böyle. Çiftçi borçlarına çözüm üretilmeden, çiftçi üretemez durumdayken yönlendirici bir destekleme sistemi olsa olsa sadece borçsuz tuzu kuru kapitalist tarım işletmeleri ile büyük toprak sahipleri için çözüm olabilir.
3) Tarımsal işletmelerde küçük, orta ve büyük ölçekli işletme tanımlarının yapılarak faaliyetlerin planlanması;
Bu tanımlar ezelden beri var. Bölgesel, toprak verimliliği ve iklime göre belirlenmiş durumda. Bunca ağır sorun varken buna ilk sıralarda yer vermenin maksadı açıklanmaya muhtaç.
4) Sürdürülebilirlik, verimlilik ve rekabet ilkelerine dayalı, birim sudan maksimum faydayı sağlayacak, tarımsal üretim planlamasının bir devlet politikası haline getirilerek güvence altına alınması;
Sulanabilir 8,5 milyon hektar arazinin yalnızca 5,5 milyon hektarı sulanabilmektedir. Toprak ile suyun buluşması için devletin yatırım çabası yetersiz. Bu bilinen bir gerçek. Bunun çözümüne yönelik bir ifade yok. Ayrıca suyla toprağı buluşturan çiftçilerin su borcu ve elektrik borcuna çözüm olarak bir önerme de yok. Demem odur ki çiftçi yoksulluktan, borçtan kullanamayacakken “birim sudan maksimum faydayı sağlamak” gibi yukarıdan akıl kurmalar gerçeklerle bağdaşmıyor.
Ayrıca suya ilişkin tarım politikaları suyun bulunduğu havzalarda sulamanın eksiksiz yapılabilmesi için çalışılmalı. Suyun olmadığı çok uzak yerlere su götürmek yerine oranın iklim ve yağış rejimine uygun ürünlerin yetiştirilmesi teşvik edilmeli. Böylece mono kültür ürün üretimi yerine biyoçeşitliliği arttıracak ürün üretimine çiftçiler yönlendirilmiş olur. Bu konularda çalışma/planlama yapmak, Türkiye tarımı için olduğu kadar beslenme kültürümüz için de önemli.
5) Arazi toplulaştırma ve sınıflandırma projelerinin hızlandırılarak on yıl içerisinde tamamlanması, toprak bilgi sistemine dayalı tarımsal arazi kullanım planlarının hazırlanması;
Arazi toplulaştırılmasında hakkaniyete özen gösterecek, şirketler tarafından değil kamu tarafından karşılıksız yapılması halinde yararlı olur. Şirketler tarafından yapılan toprak toplulaştırması konusunda adaletin zedelendiği, karşılıksız yapılmadığı için çiftçiler tarafından haklı olarak istenilmeyen duruma gelmektedir.
6) Atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması için arazi bankacılığı ve birlikte üretim gibi alternatif modellerin oluşturularak yaygınlaştırılması, miras mevzuatı geliştirilerek tarım arazilerindeki intikal sorununun çözülmesi;
“Atıl tarım arazilerinin üretime kazandırılması için arazi bankacılığı” önermeleri yerine araziler neden atıl kaldı? Atıl kalmaması ve bu topraklarda üretime devam edilmemesinin nedeni öncelikle ortaya konulması gerekmez mi? Hükümetlerin bu konudaki yanlış ve yanlı politikalar belirlenip önlerine faturasının konulması, yanlıştan döndürücü olurdu. Böyle bir özeleştiriye hükümetin ve Türkiye tarımının ihtiyacı yok mu? Bunlar yapılmadan çiftçilerin ekmek teknesi arazilerini “arazi bankacılığı” adı altında ellerinden alınmasını önermek, en azından toprak gaspı anlamına gelmez mi?
7) Uzun vadede ortaya çıkabilecek olan risklerin bertaraf edilmesi, ürün çeşitliliği, dış ticarette sürekliliği sağlama, ürün maliyetlerinin düşürülmesi ve en önemlisi Jeopolitik siyaset açısından yabancı ülkelerde stratejik anlamda üretimin teşvik edilmesi için arazi kiralamalarının devam edilmesi, uluslararası tarım ve orman faaliyetlerinin kurumsal altyapıya kavuşturulması;
Bu önerme; içerde kendi çiftçisine üretme olanağı bırakmayarak toprağını gasp etmenin dış yüzüdür. “Başka ülke çiftçilerin toprağını kiralamak” bu kez oradaki çiftçilerin topraklarının gaspı anlamına gelir. Başka ülke halklarının Çiftçilerin haklarının gaspıdır. Etik değildir. Vicdanla ve hiçbir ahlaki değerle bağdaşmaz. Yapılması düşünülmemelidir bile.
8) Tüm ilgili kurum ve kuruluşlarla etkin işbirliği yapılarak tohumdan sofraya dijital değer zincirinin kurulması, tarım sayımının yapılması ve güncellenebilir veri tabanının oluşturulması;
Güvenilir bir veri tabanına ihtiyaç olduğu gün gibi ortadadır. Yapılmalıdır. Yanlış hesaplamayla yapılan binalar nasıl yıkılıyorsa, tarımsal verilerin sağlıksızlığı tarımda önümüzü görmemizi engellemekte sürekli duvara toslatmaktadır. Bu nedenle her defasında Türkiye tarımına yönelik dış kaynaklı (FAO vb) verileri referans almak durumunda kalmamız üzücü.
Ancak bu derlenecek veriler, toprağın ve suyun sağlıklılığını, üretilen ürünlerin besin değeri ve kalıntı olup olmadığını da içermelidir. Kalıntı içermesi halinde nedeni araştırılıp, önüne geçecek önlemler alınmalı. Aksi rakamlardan ibaret matematik şekillerinin kâğıt üzerine işlenmesi olur.
9) Serbest piyasa düzeni içerisinde tarımsal ürünlerde fiyat spekülâsyonlarının önüne geçilmesi için stok takip sisteminin oluşturulması, gıda depolarında izlenebilirliğinin sağlanması;
Fiyat spekülâsyonlarının önüne sadece piyasayı regüle edecek kurum ve kuruluşların oluşturulması, ürün fiyatlarının maliyetlerinin üzerinde belirlenmesi, yani maliyet+%25 kazanç+ insanca yaşam payı eklenerek belirlenmesi ve uygulanmasıyla mümkün olur. Ayrıca çiftçiye düşük faizli kredi sağlanması, gıda tedarik zincirinin kısaltılması gerekir. Ürün stok takip sistemi ve gıda depolarının izlenebilirliği fiyat spekülâsyonlarının önünü almasına yetmez.
10) Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuğu kapsamındaki ürünlerin artırılması, sistemin geliştirilmesi, lisanslı depo işletmelerince tarım ürünlerine dayanılarak oluşturulan elektronik ürün senetleri ticaretinin yaygınlaştırılması;
“Lisanslı depoculuğun ve elektronik ürün senetleri ticaretinin” sağlıklılığı piyasayı düzenleyecek devlet kurumu olmadan olmaz. Ayrıca senet ibrazı ile birlikte ürünün açıklanan taban fiyatının %70’ine denk gelecek oranda çiftçiye faizsiz kredi verecek, çiftçinin nakit sorununu bu yöntemle çözecek kamu bankaları görevlendirilmeden büyük vurgunların yeni adresi olur ancak.
11) Aile işletmeciliğinin sürdürülebilirliğini sağlamak için kadın ve gençlerde girişimciliğin desteklenmesi;
Türkiye tarım toprakların %15’i ipotekli, icra takibinde. Bu oran-sayı her gün ve dakikada artıyor. Buna çözüm bulunmadan aile işletmeciliği üzerine önermelerde bulunmak havanda su dövmektir. Aile çiftçiliği fiilen bitişe doğru yol almaktadır. Üstelik aile çiftçiliğini bitişe sürükleyen bu çiftçi borçları uygulanan yanlış tarım politikalarının eseridir. Hükümetler tarafından uygulanan bu yanlış politikalarını kabul ederek çözümü için kredi faizlerini tamamen silerek, anaparayı da yıllık taksitlere bölerek çiftçinin sırtındaki yükü kaldırması gerekir öncelikle. Kalıcı çözüm ise, toprakların hiçbir borç karşılığında çiftçilerin elinden alınamayacağı yasası çıkarılmasıdır. O zaman özel sektör bankaları çiftçilerin sırtından iner. Yoksa genç çiftçiler köylerde kalıp üretime devam edemez. Kadın çiftçiler varlığını sürdüremez.
12) Bitki ve hayvan hastalıkları ile etkin mücadelede yerli ilaç ve aşı üretiminin teşvik edilmesi;
Bitki ve hayvanların yerellerinin üzerinden ıslah çalışması yürütülmeden, hayvanları hastalıklara ve bitkileri hastalık ve haşerelere karşı dirençli-mukavim hale getirmeden, ilacın (zehirin) yerli ve yabancı olması çok şey değiştirmeyecektir.
13) Buzağı ölümleri ve döl verimi istatistiklerinde uluslararası ortalamalara ulaşılması;
Doğrudur. Kamu bu konuda üzerine düşeni yapmalı, buna göre organize olmalı.
14) Kırmızı et sektöründe küçükbaş hayvan eti tüketiminin özendirilmesi ve pazar payının artırılması;
Küçükbaş hayvan eti tüketiminin özendirilebilmesi için, küçükbaş hayvan yetiştirilmesinin teşvik edilmesi lazım. Bunun için de, sığırcılığa değil koyun ve keçiye desteğin yönünün çevrilmesi, yeterli desteğin verilmesi, meraların amaç dışı kullanılmaması gerekir. Kapalı alan sığırcılığının desteklenmesi yanlışından hızla dönülmelidir.
15) Küçük ve büyükbaş hayvancılıkta halk elinde ıslah ve benzeri projelerle yerli ırklarımızın muhafaza ve ıslahına yönelik çalışmaların artırılması;
Islah çalışmaları katılımcı, yani kamu, çiftçi, üniversiteler birlikteliğiyle, planlı, ısrarlı, istikrarlı bir çalışmanın yapılmasıyla ancak sonuç alınabilir. Kamu bu konuda sorumluluk almalı.
16) Mera hizmetlerinin yürütülebilmesi, mera niteliği taşıyan alanların tespit ve tahdit çalışmalarının ivedilikle tamamlanması, üreticiler ve üretici örgütlerine tahsis edilmesi, mera ıslahında kullanılacak bitki tohumları geliştirme çalışmalarının teşvik edilmesi;
Meralar bedava yem alanlarıdır. Hayvan yetiştiricilerini ayakta tutan önemli dayanaklarıdır. Meraların amaç dışı kullanımı, maden ve enerji şirketlerinin kirletici ve yok ediciliğinden yakasının kurtarılması öncelikli olmalıdır. Meraların erişimi sağlanmalı, yasaklar kaldırılmalıdır. Meraların ıslahı için bütçeden finansman ayrılmalı, mera hayvancılığına destek verilmesi hayvan yetiştiriciliğini özendirir, bu çalışmalardan sonra sağlıklı hayvansal ürünlere toplum ucuz fiyatla erişebilir.
17) Büyükşehir belediyelerinde mahallelerin kırsal ve kentsel olarak yeniden yapılandırılması, kırsal mahallelerde köy tüzel kişiliği yapısının korunması, kırsal yaşamın Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde bütüncül ve entegre bir bakış açısıyla koordine edilmesi;
Yeni mahallelerin köy tüzel kişiliği yapısının korunmasının yanı sıra ortak varlıklarının iade edilmesi kırsal yaşamı yeniden canlı organizmalar haline dönüştürür. Yerel yönetimler buralara sadece hizmet götürmekle yükümlü olmalı. Büyükşehir yasasının köylülerin geleneksel üretim kültürlerini engelleyen tüm maddeleri ayıklanıp yasadan çıkarılmalıdır. Yerel yönetimler tarımsal üretimin, üretimden pazarlamaya zincirin halkalarında lojistik destek görevini yürütmeli sadece.
18) Su ürünlerinde balık işleme sektörünün geliştirilmesi, pazarlama ve marka tescilinin desteklenmesi, ihracatın ve yerli tüketimin artırılması..
–
19) Yetiştiricilikte ve avcılıkta alternatif su ürünleri türleri ile üretim ve verimliliğin sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde artırılması..
–
20) Tarımsal verimliliğin artırılması ve kaynakların daha etkin kullanılması için bilişim teknolojisini tarım sektörüne entegre ederek Akıllı Tarım Uygulamalarının yaygınlaştırılması, Akıllı Tarım konusunda yetişmiş çiftçi/mühendis/ara eleman sayısının özel programlar uygulanarak artırılması;
Akıllı tarım, kabaca toprakların her metrekaresini besin noksanlığı uydudan belirlenecek, uydudan belirlen bu eksik besinin aşağıda toprak üzerinde besin atacak olan alete-makinaya sabitlenmiş aparata iletmesi belirlenen eksik besinin toprağa gerektiği kadar verilmesi hali. Peki, toprağa verilecek eksik besin kimyasal mı olacak, yoksa doğal besin mi? Eğer alet aparat kimyasala göre kodlanmışsa toprağın her metrekaresi kimyasala bulanacak. Doğa bilimdir, bilim doğadır gerçeğinden hareketle bilgi, bulgu ve bilgeliğe dayalı bilimsel çalışma yerine teknoloji kullanma (akıllı tarım) tarımsal toprakları geri dönüşümsüz zehirleyecektir. Dolayısıyla sular kullanılmaz, ürünler daha fazla kalıntılı olabilecektir. Doğal yollardan toprağı zenginleştirmek en doğrusudur.
21) Sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması çalışmalarına devam edilmesi;
Sertifikalı tohum yerine yerel tohumlar ıslah çalışmalarıyla geliştirilmeli, kullanımı, yaygınlaştırılmalı, yerel tohuma destek verilmeli, sertifikalı tohum adı altında şirketler desteklenmemeli. Çiftçiler yetiştirerek sattıkları ürünlerin içindeki tohumlarını da satma hakları tanınmalıdır.
22) Ülkemizin yerel hazinesi olan ata (yerel) tohum çeşitlerinin korunması, geliştirilmesi ve ticarete kazandırılması;
Yerel tohumların korunması doğru bir tespittir. Geliştirilmesi ve çiftçiler tarafından sınırsız kullanılması, satma ve yerel tohumla, kendi tohumlarıyla üretme hakkı çiftçilerin ana sütü gibi özbeöz haklarıdır. Yerel tohumların şirketlerden korunması kamunun asli görevi olmalıdır.
23) Gıda ve yem güvenliği, halk sağlığı, bitki sağlığı, hayvan sağlığı ve refahını sağlamak amacıyla tohumdan sofraya tüm zincirde etkin bir izlenebilirlik sağlanması ve denetim sisteminin etkinliğinin arttırılması;
Bu konuda kamu ve çiftçilerin ekonomik, sosyal örgütleri olan kooperatifleri aracılığıyla yürütmeli. Çiftçilerin hak arama örgütleri sendikalarıyla devlet bu konuda planlamalar yapmalı, ancak o zaman tohumdan sofraya sağlıklılık ve izlenebilirlilik sağlanabilir.
24) Tarım ve ormancılıkta İklim değişikliği ile önemi daha çok artan meteorolojik bilginin üretimin her aşamasında etkin kullanılması, iklim değişikliğinin etkilerini izlemeye ve araştırmaya yönelik faaliyetlerin arttırılması ve olası etkileri engellemeye yönelik eylem planlarının geliştirilmesi;
Esas olarak iklim değişikliğinin nedenlerini ortadan kaldırmak öncelikli olmalı. Bunun için endüstriyel üretim tarzından kimyasalsız üretime geçmek, global gıda sisteminden, yerel tohum, yerel üretim ve tüketimi önceleyecek planlı çalışma çabalar üretmek gereklidir. Yanı sıra iklim değişikliğinin etkilerinden yeterli ve eksiksiz korunma çalışmaları yapılmalıdır.
25) Toprak ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetim ilkeleri çerçevesinde kullanılması, korunması ve izlenmesinin sağlanması;
Toprak ve su kaynak değil, VARLIK’tır. Tüm canlı ve cansız varlıkların ortak varlığıdır. Toprak ve su varlıklarının korunmadığı tahrip edildiği gerçeği orta yerde, göz önündedir.
Toprak ve su varlıkları demokratik olarak yönetilmeli, toprağı işleyen ve suyu kullananın yönetiminde söz sahibi olduğu, kararlarda belirleyiciliğin son söz hakkının toprağı işleyen ve suyu kullananlarda olacağı bir yönetim biçimi sağlanmalıdır. Toprak ve su varlığı ancak o zaman korunabilir.
26) Ülkemiz su kaynaklarının daha etkin ve daha verimli yönetilebilmesi, ihtiyaç duyulan hukuki alt yapının sağlanabilmesi amacıyla Su Kanununun çıkarılması;
Su kanunu çıkarılmalı, fakat taslağı çiftçilerle yapılacak olan bölgesel toplantılarda belirlenmeli. Meclisin çiftçilerin su varlıkları ile görüşlerini sadece kanuni dile çevirerek kanunlaştırmalı. Suyun ticarete konu edilmeyeceği çıkarılacak kanunda net olarak yer almalı.
27) Yeni sulama yatırımlarının ve rehabilitasyon projelerinin önümüzdeki 25 yılda tamamlanması, tarımda suyun etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması;
Suyun tarımda etkin ve verimli kullanılması önemli rehabilite/iyileştirme yapılmalı. Çiftçinin kullanacağı suyun bedelsiz sağlanması ve kamunun asli görevi haline getirilmeli, hizmetler dahil özelleştirilmemeli. Çiftçilerin suyu kullanmada kullandığı elektriğin fiyatı devlet tarafından sübvanse edilmeli.
28) Ar-Ge ve inovasyonda kaynakların daha etkin kullanılması için kamu, özel sektör ve üniversiteleri de kapsayacak yeni bir kurumsal altyapının oluşturulması;
AR-Ge ve inivasyonda varlıkların daha etkin kullanılabilmesi için kamu, üniversiteler ve çiftçi örgütleri (sendikalar, kooperatifler, ziraat odaları), ve sektörün diğer örgütleri Ziraat Mühendisleri Odası, Tarım Or Kam Sen ve Gıda Mühendisleri Odası birlikte çalışmalı. Oluşturulacak kurumsal yapıda kamunun değil, çiftçi örgütleri ve diğer örgüt temsilcileri çoğunlukta olmalı.
29) Tarım ve ormancılıkta yerli genetik kaynakların ve biyoçeşitliliğin tespit, korunma, ıslah ve yaygınlaştırılması çalışmalarının artırılması;
Genetik varlıkların ve biyoçeşitliliğin tespit, korunma, ıslah ve yaygınlaştırılması ile kayıt altına alınması kamu tarafından yürütülmeli. Özel sektör bu konuların tamamen dışında tutulmalı.
30) Tarım ve orman ürünlerinde kalite ve standardizasyon çalışmalarının tamamlanması, sertifikasyon çalışmalarının yaygınlaştırılması;
Tarımda kalite, besin bakımından zengin ürünler üretimi için çalışmalar yapılmalı. Standardizasyon yerine doğanın belirleyiciliği güneş enerjisinin katkısının ortaya çıkaracağı zenginliğe tabi olunmalı. Sertifikasyonlarda şirketler değil, üretici ve tüketicilerin birlikte belirleyeceği ilke ve kriterlerin akiti olacak olan KATLIMICI SERTİFİKASYON esas olmalı.
Tarım ve Orman Şurası Sonuç Bildirgesi yarın devam edecek…