Erdal Avcı*
Devrimci demokratik mücadele süreçlerinin, sonuç alma esasından bakıldığında en elverişli ve katılımın yüksek olması gereken dönemi içindeyiz. Zamanın, kapitalist modernite sistemine tanıdığı tolerans bitti diyebiliriz. Sistemin sosyal, ekonomik, siyasal çöküşü Ararat Dağı kadar görünür durumda. Bu tespiti yalnızca demokratik muhalefet değil, sistem partilerine “muhalefet” eden sistem partileri de yapıyor. Siyasal sistem krizinin boyutları, yönetememe krizine evrilmiş durumda. Gerek hükümet eden egemen yapı, gerekse aynı zihniyet ve zemindeki benzerleri açısından tanımlama yapmak gerekirse; paramparça olmuş durumdalar.
Öyle ki, kendilerinin binbir kavga gürültüyle kurdukları sistem adeta çöktü. “İktidarda kalmak için her yol mübahtır” politikasıyla, kurucularını tasfiye eden AKP; Erbakan ve milli görüş geleneğini tasfiye etme becerisindeki özelliğini, yeni sistemin önemli mimarlarının hepsini tasfiye ederek sürdürmüş oldu. Bu durumu kabul etmeyen bazıları ise AKP-MHP ittifakına karşı cepheden muhalefet eder pozisyona geldiler. AKP cemaat bölünmesinin yarattığı “ölümcül kriz” darbeler sürecine, oradan ise çoklu bölünmelerle sonuçlandı ki; AKP kendi içinden iki siyasi parti, bir de ebedi düşman “FETÖ” çıkarmış oldu. Keza MHP, İYİ Parti bölünmesi pek bir sert ve sancılı sürüyor. Benzer bölünme ve tartışmalar CHP’nin özellikle ulusalcı tabanında yaşanıyor; İnce’nin başını çektiği tartışma, Sarıgül ve Öztürk Yılmaz’ın kurduğu partilerle ve hatta Baykal’ın kuracağı iddia edilen yeni parti söylentisiyle büyüyor.
Türk devlet geleneği ve Türk-İslamcı yapının bu dağınıklığı süphesiz ki, derin bir sistem krizidir.
Demokrasi güçleri açısından bakıldığında tarihsel bir fırsat, Demokratik Cumhuriyet inşası için elverişli bir zemin üstündeyiz.
Sistem ve partilerinin hali vaziyeti böyleyken, demokrasi güçlerinin gündemi ve öncelikleri ne olmalıdır?
Evvela sağlam ve açık bir özeleştiri yapmak gerekirse, demokrasi güçleri sürecin önemi ve ciddiyetini kavramış görünmüyor. Kapitalist modernite sisteminin çoklu krizi, demokrasi güçlerine devrimci dönüşüm fırsatları vermiş olmasına karşın, açık söylemek gerekirse “demokrasi güçlerinin çoklu örgüt krizi” aşılamıyor. Sorunların tespiti, çözüm önerileri bakımından neredeyse aynı çizgi ve programa sahip siyasal güçler bile birleşik mücadele yürütemez durumdalar. Haklı, meşru, demokratik bir öğrenci eylemi bile ortak karar ve duruşla yapılamıyor; gereksiz ve yersiz öncülük telaşıyla sürecin heyecanı ve ruhu öldürülüyor. Sistem güçleri ve kurumlarının arzu ettiği zemini ne yazık ki demokrasi güçleri kendi eliyle yaratıyor.
Sürecin demokrasi güçleri açısından kabul edilemez yanı ise neredeyse her siyasi parti ve kurumun güç birliğinin önemini vurguluyor olmasına karşın, birliğin sağlanamamasıdır. Bu makus tarih ve paradoks aşılmak zorundadır. Üçüncü yol seçeneği halkların, emekçilerin ve kadınların öncülüğünde muazzam bir dönüşüm dinamiğine sahiptir. Küçük olsun benim olsun diyenler, birlikte mücadeleye ayak sürüyenleri tarih de süreçte iyi yazmayacak ve anmayacaktır.
Diğer yandan, başta HDP ve bileşenleri olmak üzere; birleşik kurulmuş kurumlarda çalışan, çalışmalara ara ara katılan yoldaşlarımız daha disiplinli ve sonuç alıcı planlamalar yapmak zorundadır. Yönetimlerde olmayan, çalışmalara katılmayan, parti ve sürece fikren bağlı ama pratik katılımı zayıf yoldaş ve dostlarımıza; DAHA NE BEKLİYORSUNUZ? KİMİ BEKLİYORSUNUZ? diye sormak istiyoruz. Başta öğrenci gençlik olmak üzere; çalışma deneyim ve birikimi olan, farklı zamanlarda görev almış arkadaşlar olmak üzere, mücadele ve değerlere bağlı bütün yoldaşlar amasız, fakatsız, tereddütsüz bir şekilde çalışmalara dahil olmak zorundadır. Mazeret ve gerekçe üretme zamanı geçti. Geri çekilme, süreci izleme, rol ve misyon almama tarihi vebal almaktır. Oysa biliyoruz ki, HDP ve bileşenleri güçlü siyasi gelenek ve birikime sahiptir. HDP mevcut haliyle bile sistemi zorluyor, krize sokuyorsa; tabanında sahip olduğu düzeyi ve dinamiği örgütlediğinde büyük dönüşümlerin görkemli hamlelerini yapabilir. Durumu ne olursa olsun, her koşulda ve şartta sürece dahil olmak, imkânlar ölçüsünde katkı sunmak yurtseverlik ve yoldaşlığın olmazsa olmaz gereğidir. Bu, örgütsel bir çağrıdır. HDP’nin kapatılmak istendiği, kazanımlarına göz dikildiği ve hatta siyasal denklem dışına itilerek yok edilmesi planları yapılırken; HDP’ye ve değerlere sahip çıkmak, başarıya ulaşmanın yegâne yoludur. Onlarca yıllık mücadelenin tarihsel kazanımlarla sonuçlanması, bütün birikim ve imkânlarımızı kullanmakla mümkün olacaktır. Bu davet sizedir. Siz değerli yoldaş, yurttaş, demokrat dostlaradır. Gelin birlik olalım, işi kolay kılalım.
*HDP İstanbul İl Eşbaşkanı