Asrın Hukuk Bürosu’ndan Emran Emekçi, Abdullah Öcalan’ın çözüm ve inşa noktasında kendi toplumuna güvendiğini belirterek, ‘Umut hakkının uygulanması temelinde Sayın Öcalan’ın önünün açılması gerekiyor’ diye kaydetti
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, genişletilmiş İmralı Heyeti üyeleri ile birlikte 27 Şubat’ta “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” yaptı.
Abdullah Öcalan’ın çağrısı tüm dünyada geniş yankı uyandırırken, devlet ve iktidar kanadından çağrıya karşı henüz somut bir adım atılmadı. Bunun yanı sıra Abdullah Öcalan’a dönük tecrit de devam ediyor. Heyetin yanı sıra aile ve avukatlar, İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmek için birçok başvuru yaptı. Ancak ne heyetin ne de aile ve avukatların görüşme başvurularına yanıt verilmedi.
Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Emran Emekçi, tarihi çağrının içeriği ve müvekkili Abdullah Öcalan’a dönük tecridi Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
‘PKK isyanın sonucu’
Emran Emekçi, Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrının ardından PKK’nin ateşkes ilan ettiğini ve çağrının gerekliliklerine göre hareket edeceğini açıkladığını hatırlattı. Emran Emekçi, “Şu ana kadar 29 Kürt isyanı yaşandı deniliyor, bunlar neden ortaya çıktı? Nedeni Kürtlerin 20’inci yüzyılın ilk çeyreğinde bir bütün olarak hukuk ve sistem dışına atılması, bırakalım bireysel ve grup haklarını, bir bütün olarak varlığının yok sayılması, kısmen fiziki ve ağırlıklı olarak kültürel asimilasyon temelinde tarihten silinme sürecine alınmasıydı. Sykes-Picot ve Lozan Antlaşması’nı göz önüne getirdiğimizde özellikle Lozan’da Kürtler Batılı devletlerin de onayla sistem dışına atıldı. 4 ulus-devletin sınırları içine alınarak Türkleşme, Araplaşma, Acemleşme uygulamaları altına alınarak ölümcül bir kadere terk edildi. Kimliği, varlığı, inkâr edildi; hukukun dışına atıldı. PKK de buna karşı isyanın bir sonucu olarak ortaya çıktı” dedi.
‘Öcalan demokratik çözümü esas alıyor’
“Sayın Öcalan’ın esas aldığı demokratik çözümdür” diyen Emran Emekçi, şunları kaydetti: “Uluslararası insan hakları sözleşmelerine dayalı demokratik anayasa ve mevzuat sistemidir. Uluslararası insan hakları sözleşmeleri, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği sözleşmelerinde yer alan bireysel ve grup hakları var. Onların Türkiye mevzuatına amasız ve çekincesiz uyarlanmasını, bu temelde ‘Kürtlerin de hukukun içine alınması gerekir’ diyor. Türkiye, Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde anadilde eğitim hakkını çekince koymuş mesela. Bütün grup haklarına ilişkin sözleşmelere, yerel yönetimlere özerklik şartına dek hepsine çekince koymuş, Kürtler yararlanmasın diye. Sayın Öcalan, bu çekincelerin kaldırılmasını, Türkiye’nin anayasal ve yasal düzeninin, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği insan hakları sözleşmelerine uyarlanması talep ediyor. Hukukun için alınmak budur. Kürtlerin hukukun içine alınması, çatışma sebeplerini ortadan kaldıracağından, doğal olarak sorun da hukuk çerçevesinde çözümüne kavuşacağından hukuksal temelde bir barışın da yolu açılmış olur.”
‘Öcalan halkına güveniyor’
Abdullah Öcalan’ın devletten tek istediği şeyin toplum üzerindeki bu antidemokratik uygulamalara ve zorbalığa son vermesi olduğunu vurgulayan Emran Emekçi, “Bu zorbalık kalktığı zaman Kürt halkı kendi anadilini de, ekonomisini de, kültürünü de kendi öz gücüyle inşa edebilecek güç ve potansiyele ulaşır. Yeter ki bu zorbalık kalksın ve hukuk uygulansın. İmralı’da tecrit kalktığı dönemde 2013-2015 Kürdistan toplumunda belediyeler bile büyük bir ivme kazandı. Kendi ekonomik kararlarını, kendi ekonomik örgütlenmeleri geliştirmeye başladı. ‘Anadilde eğitimi için kendi okullarını, kendi evini bile okul haline getirebilirsiniz’ diyordu Sayın Öcalan. Her yeri okul haline getirebilirsiniz. Evinizde, belli alanlarda Kürtçe eğitiminizi kendiniz yapabilirsiniz. Kendi komünlerinizi, kendiniz kurabilirsiniz. Kürt toplumu hem ideolojik hem potansiyel olarak bunu yapabilecek güçtedir. O yüzden Sayın Öcalan kendi toplumuna güveniyor. O yüzden devletten bir şey beklenmiyor. Devlete ‘Zorbalığı kaldır, demokratik siyasetin önünü aç’ diyor. Kürtler yerelde de kendi söz ve kararlarını kendi kurabilir. Kendi meclislerinde yani köy, ilçe ve kent meclislerinde bir araya gelip kendi ekonomik, sosyal, kültürel vs. sorunlarını kendisi çözebilir. Yeter ki devlet buna engel konulmasın. Sayın Öcalan’ın önerdiği bu model herkes içindir; örneğin dini, dili, inancı, siyasi kimliği ne olursu olsun bir köy, ilçe, kent veya mahalle halkının bir araya gelerek kendi yöresi ile ilgili kararı kendisinin almasını savunuyor. Burada din, milliyet, inanç esas alınmıyor. Demokratik zihniyet, kültür ve ilkeler esas alınıyor.”
‘Demokratik toplum devleti zorluyor’
Toplum üzerindeki zorbalık ve baskılar kaldırıldığı zaman demokratik toplumun gerçekleşeceğini belirten Emran Emekçi, şunları dile getirdi: “Demokratik toplumun yapısı zaten devleti de dönüşüme zorluyor. Toplum dönüşmeden devlet dönüşmez. Toplum, partilerini, sivil toplum örgütlenmelerini, meclislerini ekonomik örgütlenmelerini geliştirdikten, bir güç haline geldikten sonra devlet de buna uygun dönüşüme girer, demokratik özgürlüklere saygılı bir konuma çekilir. İstenen budur. O yüzden toplumdan başlamak lazım. Burada dikkat edilirse ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ içeriğinde Türklük, Kürtlük yok. Demokratiklik vurgusu var. Bütün topluluklar için geçerlidir. Bütün toplulukların yerelde yaşadığı coğrafyası, ekonomisi, kültürü hakkında söz ve karar sahibi olmasını; bunu esas alır. Yani merkezden bir bürokratın yaşadığı yerle ilgili karar vermesini doğru bulmaz. Bu 1921 Anayasası’nda da vardı ve birinci maddesinde, halkın yerelde bizzat ve bilfiil kendi kendini yönetmesini düzenlemişti. Ki zaten kurtuluş ve kuruluş da bu temelde sağlanmıştı. Şimdi yine ona benzer bir dönemi yaşıyoruz. Devlet, mevcut zihniyet ve yapılanmasıyla kriz içinde, borçları Duyun-i Umumiye’yi de geçmiş durumda. Çoklu krizler ve toplum kırıma karşı toplumun kendini savunması, ancak demokratik toplum haliyle mümkündür. Toplumun kendini, kendi yaşayışını, coğrafyasını, kültürünü koruması, neoliberal saldırılara karşı kendi söz ve kararını kurmasına ihtiyaç vardır. Demokratik anayasa yerel demokrasi formülü ile ancak bu kriz ve kaos halinden çıkış olabilir.”
‘Umut hakkı uygulanmalı’
Abdullah Öcalan’ın koşullar oluşursa süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekebileceğini söylediğini kaydeden Emran Emekçi, “18 Mart 2014 tarihli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı var. Biz 12 yıldır bu temelde hukukun uygulanması mücadelesi veriyoruz. Umut hakkı derhal uygulanmalı. Avrupa Bakanlar Komitesi’nin geçen yıl verdiği, bir yıllık süre var. Türkiye’ye, mevzuatını değiştir ve insan haklarına uygun hale getir, diyor. Ölünceye kadar ceza işkencedir diyor, insanlık dışı bir cezadır diyor. Bu bir hukuki gerekliliktir, bir şart değildir. Süreç öncesi de savunduğumuz ve süreç nasıl seyrederse seyretsin savunmaya devam edeceğimiz hukukun bir gereğidir. Ki AİHM kararına göre Sayın Öcalan, aslında hukuken tescillenmiş, özgür bir insandır. Türkiye’nin yapması gereken tek şey mevzuat değişiklidir. Mevzuatını uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve evrensel hukuk standartlarına uyarlamasıdır. Aksi halde ilkel öç almaya dayalı işkence sistemini devam ettiren bir devlet görünümünden çıkamaz” şeklinde konuştu.
‘Tecrit devam ediyor’
Heyet görüşmeleri dışında tecrit politikalarının devam ettiğini kaydeden Emran Emekçi, şöyle devam etti: “Sürecin yürümesi için AİHM kararı ve Bakanlar Komitesi kararını yerine getirmenin bir gereği olarak umut hakkının uygulanması temelinde Sayın Öcalan’ın önünün açılması gerekiyor. Bu başta gelen bir hukuki gereklilik olarak Meclis’in ilk işidir. Ama bakıyoruz, kolaylaştırıcı değil, engelleyici askeri ve siyasi operasyonlar devam ediyor. Sayın Öcalan, bu durumu darbe mekaniğine benzetti. Çözmeye çalışıyor. ‘Yani devlet içindeki bir darbeci kanat mıdır? Yoksa bu bir taktik mi, oyun mudur? Onu çözmeye çalışıyorum’ diyor. Son tahlilde Sayın Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ herkesin, hatta devletin ve hükümetin de yararınadır. Çağrıda esas aldığı demokrasi anlayışı köklüdür, tarihidir, derindir. Sayın Öcalan’ın savunmaları da buna bütün yönleriyle açıklık getiriyor.”
Haber: Esra Solin Dal / MA