Paris’te Suriye konulu yeni görüşmeler yapılacak. Suriye’den bir kaynak Rojava heyetinin bir hafta içinde Paris’te olacağını söyledi. Rojava heyeti, Şam heyeti, ABD ve İngiltere’nin de katılacağını belirtti. Bütün olanlardan anlaşılıyor ki çoklu aktörlerin dahil olduğu Suriye’de çalkantılar kolay durulmayacak
Mehmet Ali Çelebi
Danışmadan, halkların onayını almadan “Suriye Arap Cumhuriyeti” adını kullanıp kendisinin de cumhurbaşkanı olduğunu ilan eden HTŞ Lideri Ahmed Şara; Trump’ın Riyad’da kendisiyle görüşüp övücü sözler etmesi, ardından “terör listesi”nden kendilerini çıkarıp yaptırımları hafifletmesiyle önemli manevra alanı kazanmıştı. Trump’ın ‘şans vermek’ adına adımları ön açıcı olmuş, diğer ülkeleri de Şara yönetimiyle siyasi-ekonomik ilişkiler, anlaşmalar yapması yönünde teşvik etmişti. Bunun üstüne Trump’ın ilk çember ekibinden kendisi gibi emlakçı olan, kent ve ülkelere ne kadar inşaat yapılır, ne kadar enerji boru hattı çekilir perspektifiyle bakan ABD Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barack Suriye konusunda federalizm karşıtı açıklamalar yaparken, 1934 seçiminde Nazizmi hakim kılmak için Adolf Hitler’in seçim afişi-sloganını “Ein Volk, ein Reich, ein Führer-Tek Halk, tek imparatorluk, tek lider” yapması gibi, “Tek millet, tek halk, tek ordu, tek Suriye” sloganını günlerce demeçlerinde tekrarlaması yeni fayları kırdı, siyasi-sosyolojik erozyona yol açtı. Toplu katliamların videoları ortaya çıkıyordu. Yıllardır Sünni mezhebine geçmeye zorlanan Dürziler, kendi inançlarında ısrar ettikleri için katliamdan geçiriliyordu. Kadın ve çocukları kaçırılıyordu.
13 Temmuz 2025’ten bu yana Süveyda’daki katliamda Trump-Barrack bölge ülkeleri kadar suç ortağı olmuştur. Pervasızca Süveyda’yı işgale yeltenip kaos yaratmalarının itici nedenlerinden biri, Trump ve Barrack’ın tekçi açıklamalarının cihadistlere cesaret vermesi ve Şara ittifakı tarafından “yeşil ışık” olarak kodlanmasıydı.
Şam-HTŞ yönetimi, yeşil ışık gibi algılayınca Süveyda’ya Savunma Bakanlığı birliklerini sokmuş, tüm yolları cihadistlerin kentte toplanması için açmıştı. Suriye’deki üsleri yöneten TSK-MİT komutanları da tuttukları yolları silahlı unsurların araç konvoylarıyla Süveyda’ya geçişine açmıştı.
Provayı Şam’da yaptılar
Dürzilere karşı peygambere hakaret söylentisi çıkararak Nisan-Mayıs’ta başkent Şam’ın Dürzi ve Hristiyan mahalleleri Ceramana (Jaramana) ile Sahnaya bölgesindeki pogromda prova yapılmıştı.
Koçgiri Tahkikat Heyeti resmi raporuna da giren; Merkez Ordusu Kumandanı (Sakallı) Nurettin Paşa’nın Alevi-Kürtlerin evlerinin yok edilmesi, katliam, mallara el koyma, yağma, kadınlara tecavüzle, tehcirle sonuçlanan Mart-Haziran 1921’deki Koçgiri operasyonu gibi. 4 Temmuz 1934’te Musevilere karşı tecavüz, yağma, mala çökme ve tehcirle sonuçlanan Trakya pogromu gibi. “Roce Şae”, “Dersim Tertelesi” denen 1937-38’deki, infazlar, tecavüz, kız çocukların kaçırılıp başka ailelere dağıtılması, şair Cemal Süreya’nın da içinde olduğu binlerce kişinin sürgün edilmesini kapsayan operasyon gibi. Süreya’nın “Bir yük vagonunda açtım gözlerimi,/Bizi kamyona doldurdular,/ Tüfekli iki erin nezaretinde,/Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular,/Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar,/Tarih öncesi köpekler havlıyordu/Aklımdan hiç çıkmaz o yolculuk, o havlamalar, polisler” diyerek anlattığı trajedi gibi.
Trakya tarafından arabalarla saldırgan taşınarak İstanbul’un Rum ve Ermeni nüfusunun olduğu ilçelerinde yaşanan 5-7 Eylül 1955’teki katliam, yağmalama, kadınlara tecavüz, mülklere çökme, kiliselere, mezarlıklara saldırı ve tehcirle sonuçlanan pogrom gibi.
5-16 Haziran 1966 Muğla’da Alevi Türkmenlerin yaşadığı Ortaca’ya başka bölgelerden “Tahtacı öldüren cennetliktir” sloganıyla faşist-köktendinci taşınması sonucu yaşanan, yakma, kadınlara tecavüz edilmesi, saç ve sakal kesme, tehcir etmeyle sonuçlanan pogrom gibi. 28 Aralık 2011’de çoğu çocuk 34 köylünün öldürüldüğü Roboski gibi. IŞİD’in 3 Ağustos 2014’te Şengal’e, birkaç ay sonra da Kobanê’ye girip kadınları kaçırması, katliamlar ve yağma yapması gibi.
Ancak HTŞ ittifakı büyük bozgun yaşamıştır. Dürzilerin bu denli direneceklerini hesaplamamışlardı. Oysa hayat-memat meselesi olarak bakmıştı Dürziler. Binlerce kişi yerinden olurken, kalanlar ölesiye direnmiş, gerilla taktiğiyle ağır kayıplar verdirmişlerdi HTŞ-aşiretler-SMO-IŞİD koalisyonuna. Dürziler direnmesiydi, İsrail uçakları-SİHA’ları ne kadar HTŞ’yi vurursa vursun kayıp verdirmekten öte bir sonucu olmazdı.
Süveyda savaşı sonrası
Gözler Süveyda Savaşı sonrasında. HTŞ ordusu kent dışına çıktı, ancak kuşatma, ambargo kaldırılmadı. Ateşkes Ürdün’ün başkenti Amman’da 19 Temmuz’da yapılan toplantının ertesi günü başlatılmıştı. Amman’da ABD Suriye Özel Temsilcisi Barrack’ın DSG Komutanı Mazlum Abdi ve HTŞ-Dışişleri Bakanı Esad Şeybani ile yaptığı görüşmelerde Paris’te müzakereler için toplanılması da kararlaştırılmıştı. Katar seçeneğinin de gündemde olduğu, ancak Türkiye gibi İhvan ve HTŞ destekçisi olması nedeniyle Paris’in tercih edildiğini öğreniyorum.
Fransa tarihsel olarak Levant hattıyla, Lübnan ve Suriye ile ilgiliydi. Yeni Suriye’de de rol almak istiyordu. Barrack’ın açıklamaları Türkiye’nin, İngiltere’nin ve HTŞ’nin taleplerini içerdiği, diğer halkları dışladığı için tansiyonun yükseleceğinin farkındaydı Fransa. Teokratik bir oyuncu üzerinden Suriye’nin inşa edilmesinin tehlikesinin farkındaydı. Fransa, Türkiye’nin Şam üzerinde etkisinin artmasından da rahatsızdı. Amman’daki toplantıya katılan Fransız diplomat Jean-Baptiste Faivre’nin Macron’u brife etmesi sonrası yeni toplantı zamanı belirlendi.
Fidan ve Bahçeli’nin amacı
Bu sırada AKP-MHP yönetimi Paris toplantısını sakatlamak için harekete geçti. Rusya; İdlib, Bab’da onlarca askeri bombalayıp öldürürken bir şey yapılamazken, İsrail, Şam’ın burnunun dibine girerken bir şey yapılamazken, Suriye Kürtlerine parmak sallanıyor, kırmız çizgilerle, müdahaleyle tehdit ediliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve yardımcıları bir süredir, Tik Tok gibi mecralarda Kurtlar Vadisi’nden kesitler, müzikler paylaşıyordu. Fidan televizyonlara çıkıp YPG, DSG karşıtı açıklamalar yapıyor, silahsızlanma gerektiğini söylüyordu. MHP Başkanı Bahçeli de 26 Temmuz yazılı açıklamasında ABD’ye seslenip “YPG/PYD’nin tasfiyesine dürüstçe destek olmalıdır” diyordu. (26.07.2025/https://www.mhp.org.tr) YPG’nin konferans yapıp DSG’ye katılması da değil, silahsızlanması dayatılıyor.
Neden bir anda YPG gündemleştirildi, müdahale tehditleri yeniden tedavüle çıkarıldı? Çünkü Paris toplantılarına DSG Komutanı Mazlum Abdi, Dış İlişkiler Komitesi Başkanı İlham Ehmed ve bileşen temsilcilerinin olduğu Rojava heyeti de Paris masasında olacaktı. Fidan ve Bahçeli, hem Şam heyetini hem Fransa yönetimini baskı altına almaya çalışıyordu. Yani Paris toplantılarını yönlendirmek, Kürtlerin ve bileşenlerinin adem-i merkeziyet gibi, halkların birlikte yönetmesi, özsavunma güçlerinin, dil-etnik, inanç farklılıklarına anayasal güvence sağlanması gibi taleplerin kabul edilmemesi için basınç uyguluyordu. Türkiye zaten defalarca müdahale etmişti. Yapabilse, sonuç alacağına kanaat getirse 99 kez daha müdahale ederdi zaten. AKP-MHP koalisyonu da denklemlerin değiştiğini, istedikleri şekilde at koşturamayacaklarını görmüyor değiller. Ancak tehditle, gözdağıyla ne kadar geri adım attırılır hesabındalar.
Bakü’den Paris’e ve Ukrayna kartı
Türkiye Şara’yı gölgesine alıp “YPG’yi silahsızlandır” diye sıkıştırmasa, İngiltere’nin politikasına ayak olan Barrack’ı da parantezleyip Şam yönetimini; idari reformların yetebileceği, Dêrazor, Rakka, Tabka kantonlarıyla petrol, gaz, elektrik, barajlara el konması yönünde teşvik-umutlandırmasa 25 Temmuz toplantılarına Rojava heyeti de katılmış olacaktı. Ancak Avrupa’dan heyete dahil olması beklenen bir siyasetçiye sorduğumda, müzakere başlıklarında sorun yaşandığı için heyetin Paris’e geçmeyi ertelediğini söyledi.
Nihayetinde Paris’te 24 Temmuz’da HTŞ’li Dışişleri Bakanı Şeybani ve İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer, Thomas Barrack görüşme yaptı. Hatırlarsak 12 Temmuz’da Şara’nın Haydar Aliyev’i ziyaret ettiği sırada İsrail ve HTŞ heyetleri Bakü’de doğrudan görüşme yapmıştı. Paris’te görüşmeler uzun aradan sonra bakanlık düzeyine çıkarılmış oldu. Şöyle ki; Baas döneminde önce Suriye ve İsrail Genelkurmay başkanları görüşmüş, Aralık 1999’da da İsrail Başbakanı olan Ehud Barak, Suriye Dışişleri Bakanı Faruk El-Şara (Ahmed Şara’nın akrabası), ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright Washington’da görüşmeler yapmıştı. Paris görüşmesinde İsrail, HTŞ’li Bakan Şeybani’ye, Kuneytra, Dera, Süveyda hattında tehdit istemediğini doğrudan iletti.
Thomas Bararck, Şeybani ve Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot da Paris’te 25 Temmuz Cuma görüştü. Barrot 26 Temmuz’da DSG Komutanı Mazlum Abdi ile telefonlaştı. Macron da aynı gün Şara ile telefon görüşmesi yapıp, Süveyda’daki çatışmaları, müzakere süreçlerini, Suriye’nin yeniden imarını görüştü. Macron ertesi sabah da AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefon görüşmesi yaptı.
Geçiş sürecinin seyri, istikrar, toprak bütünlüğü, Rojava ile, Süveyda ile ilişkilerin seyri, 10 Mart Anlaşması, DSG ile görüşmeler, sivillere saldıranların hesap vermesi vurgulu Suriye-ABD-Fransa ortak mutabakat metninde İsrail ve Türkiye’ye göndermeler de vardı. Şöyleydi son madde: “Suriye’nin komşularının Suriye’nin istikrarına tehdit oluşturmamasının ve buna karşılık olarak Suriye’nin de komşularına tehdit teşkil etmeyeceğinin taahhüt edilmesinin sağlanması; bu sayede tüm bölge için istikrarın güçlendirilmesi.” (The Independent Türkçe/ 25.07.2025/
Bunun anlamı şu: Dürziler eşiği aşıp de-facto olarak özerklik elde etti. (Dürziler, Beşar Esad döneminde iç savaş sürerken, Dürzilere yönelik cinayetler olunca Süveyda’da 6 Eylül 2015’te özerklik ilan etmişti.) Şam, güneyde tampon bölge isteyen İsrail’e yönelik elleri bağlı kalacak. İsrail, Golan’da, Kuneytra’da, Hermon Dağı’nda varlığını sürdürecek. Ancak HTŞ kabulü taktiksel. Çünkü Şara, resmi bir kabul anlaşması imzalarsa, HTŞ koalisyonundaki yapıların kendisine karşı darbe yapmasından korkuyor. HTŞ, Dürzilere karşı hamlelerini de zamana yayıp, İsrail’in Şam’a saldırısı sonrası resmi destek istediği Türkiye’den aldığı özel savaş taktikleriyle hareket edecektir.
Bir şey daha, AKP yönetimi Amman ve Paris masalarını Kürtlere karşı çevirmek için Ukrayna kartını da kullanmaya çalışmıştır. Bir yandan Ukrayna’ya SİHA ve mühimmat göndermeye devam eden AKP yönetimi, diğer yandan temmuz ayında Trump, Putin, Zelenskiy’i İstanbul’da buluşturma stratejisini yeniden tedavüle çıkarmıştır. Böyle bir pozla ve arabuluculukla Beyaz Saray’ın gözüne girmek, Ukrayna kartına karşılık Trump’tan Rojava’yı silahsızlandırma angajmanı için destek almaktı amaçlanan.
‘Paris’te Kürtlere yaklaşım netleşir’
Paris’te Suriye konulu yeni görüşmeler yapılacak. Suriye’den bir kaynak Rojava heyetinin bir hafta içinde Paris’te olacağını söyledi. Kaynak, Türkiye’nin sorun çıkardığını, Fransa’nın da ağırlığını koymak istediğini vurguladı. Kaynak toplantıya Rojava heyeti, Şam heyeti, ABD ve İngiltere’nin de katılacağını belirtti.
Kaynak şunları söyledi: “Amman’daki toplantıda müzakere zeminine dönme yönünde konuşma olmuş. Paris toplantısını planlıyorlar. 9 Temmuz’da Şam’daki görüşme Barrack’ın HTŞ tarafı gibi davranması Fransa’yı kızdırmış. Bunu Macron’a rapor etmişler. Fransa araya girdi. Müzakere masası Paris’te kurulacak. Paris’teki toplantıdan sonra artık Amerika’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın tamamen Rojava’ya, Kürtlere yaklaşımı netleşir diye tahmin ediliyor.” Kaynak Barrack’ın arkasındaki gücün Körfez sermayesinin çıkarları temelinde hareket ettiğini, hem Kürtleri hem Türkiye’yi zayıflatmak istediklerini de kaydediyor. (24 Temmuz’da Şam’da Suriye-Suudi Yatırım Forumu’nda yaklaşık 6 milyar ABD dolar değerinde 46 anlaşma imzalandı. 27’sinde Riyad’da petrol-doğalgaz anlaşması imzalandı. Suudiler fabrikalar açmaya başladı.)
Bütün olanlardan ve diplomasi trafiğinden anlaşılıyor ki çoklu aktörlerin dahil olduğu Suriye’de çalkantılar kolay durulmayacak.
HTŞ ve resmi destek istediği (23.07.2025) Türkiye ve SMO (SMO’dakilerin orduya dahil olmaları için 28 Mayıs’a kadar süre verilmişti, olmadı), sık sık Kuzey ve Doğu Suriye aşiretleri üzerinde senaryolar devreye sokmaya çalışıyordu. Suriye’den yansıyanlar, satır araları okunduğunda, aşiretlerin de cihad çağrılarına uyup Lazkiye ve Süveyda’ya sürü halinde saldırmalarının benzerinin Kürtler, Süryani, Ermeni yerleşimleri için de planlandığı görülüyor. Önce Dêrazor, Hesekê hattına saldırı dalgası, sonrası Tabka ve Fırat Barajı (Tabka Barajı), ardından Rakka ve Halep’teki Kürt bölgeleri Şêxmeqsûd ve Eşrefiyê’ye saldırı hesaplanmış görünüyor. Parmak sallamalar ve Alevilere ve Dürzilere saldırı halkların direnme hakkının ve özgüçlerinin ne kadar hayati olduğunu gösterdi.
Devrimlerle pişmiş, defterleri devrimlerle dolu olan Fransızlar, Paris’teki Nazi işgalinin de ne anlama geldiğinin tarih bilincine sahiptir. Bu nedenle Fransa yönetimi, teokratik-faşizm zihniyetinin baskın bir aktör olması, Türkiye’nin de Şam’da gölge güç olması yönünde bir politikaya inandıramaz halkı. Barrack’ı geri adım atmaya sevk edebilirler. HTŞ-Şara’lı bir Suriye’nin istikrar ve barış getireceğini ummak taşa tohum ekmektir. Ancak, Kürt, Ermeni, Süryani, Arap, Türkmenlerin Rojava’daki kinetik enerjisi Suriye’yi özgürlüğe ulaştırabilir.