- Şêx Xezal’ın mesajı kısa sürede ülke gündeminin baş maddesi haline gelirken, grev başladığında Aleviler bulundukları kent, mahalle ve köylerde yüzde yüz katılım gösterdi
- Xezal, ‘Terör ortamından uzak, federalizm ve siyasi adem-i merkeziyetçilik sağlanmadan bu savaşın sona ermesi mümkün değildir. Biz sokak aralarında katledilecek bir halk değiliz’ sözleriyle tüm toplumu barışçıl eylemlere davet etti
Doğan Cihan
Suriye, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesinde hem bölge ülkelerinin hem de uluslararası güçlerin hesaplaşma ve aynı zamanda taktiksel uzlaşı alanı olmayı sürdürüyor. Gizli ve örtülü anlaşmaların gölgesinde, Esad’ın Şam’dan Moskova’ya, cihatçı, selefi, radikal unsurların ise Colani öncülüğünde Şam’a taşınmasının üzerinden bir yıl geçti.
Colani’nin bir yıllık bilançosu, faaliyetleri ve yaptıkları farklı medya kuruluşları tarafından rakamlar ve belgelerle kendi bakış açılarına göre aktarılmaya devam ediyor. Ancak Suriye öylesine parçalanmış, ideolojilerin, siyasilerin, güç odaklarının ve sistem baskısının altında kalmış bir ülke ki; herkes kendi politikalarını hayata geçirmeye çalışıyor. Bu nedenle Suriye’nin gerçekleri ve özellikle Colani’nin geçmişine dair bağımsız bir yıllık değerlendirme dahi farklı yorumlarla, farklı şekillerde paylaşılmayı sürdürüyor.
Kısaca ifade etmek gerekirse, Colani’nin kontrolündeki Suriye’nin ilk yılında ekonomik beklentiler karşılanmadı, siyasi bir gelecek vizyonu ortaya konulmadı ve ülkeyi kapsayan bir anayasa hazırlanmadı; özetle değişen bir şey olmadı. Bu noktada dikkatimizi Suriye’de sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştiren Alevilere çevirmek gerekiyor. Zira bugün Kürtler ve Dürzilerin ardından Aleviler de federasyon ya da adem-i merkeziyetçilik talebiyle beklenmedik bir şekilde hak arayışı mücadelesini başlatmış durumda.
Dikkat ederseniz Alevilerden beklenmedik bir hak arayışı ifadesini kullandım; bunun nedeni, Esad rejiminin yıllar boyunca Alevi toplumunu parçalayarak yoksulluk, fakirlik ve ekonomik baskılarla zayıflatmasıdır. Bugün Suriye’de en örgütsüz kesim olarak yanlış biçimde rejimle hareket ediyor gibi lanse edilen Aleviler, aslında bu algının mağduru durumundadır. Üstelik Colani yönetimi tarafından “rejim kalıntısı” şeklinde fişlenerek her türlü baskı ve kötülüğe maruz bırakılmışlardır.
Colani rejimi Şam’a getirildiği andan itibaren, Aleviler başta olmak üzere tüm halklara, inançlara, kültürlere, dillere ve dinlere zorla biat dayatıldı. Bu dayatmaya yalnızca Colani ile hareket eden cihatçı silahlı radikal gruplar uyum sağladı. Dürziler ve Kürtler sahip oldukları örgütlü yapılar sayesinde buna karşılık verebildi. Ancak Alevilerin ne birliği, ne liderleri ne de örgütlü bir yapıları vardı; bu nedenle saldırılara en açık kesim haline geldiler.
Colani’nin Şam’a gelmesiyle Alevilerin yaşadığı Humus, Hama, Şam ve Sahil Bölgelerinde (Lazkiye, Tartus, Banyas, Cebele gibi) sistematik, planlı ve bilinçli bir merkezden yönetilen saldırılar başladı. 6 Martta Sahil bölgesinde binlerce radikal ve cihatçı silahlı grupların katılımıyla Aleviler soykırıma uğradı. Bu saldırılar HTŞ’li Savunma Bakanlığı sözcüsü Abdul Ghani tarafından Telegram üzerinden kurulan gruplar üzerinden yönetildi. O günden sonra Alevilere saldırılar dur durak bitmek bilmedi. Şam’da el Sumeriye mahallesi, Mezze 86 gibi mahallelerde zorla evlerinden çıkarılıp, zorla göçe zorlandı. Humus ve Hama’da Alevilerin yaşadıkları mahalle ve köylere Sünni DAİŞ’li bedevi aşiretler ve HTŞ’li grupların sık sık saldırısına maruz kaldı.
Aleviler örgütsüz ve birlikten yoksun oldukları için saldırılara maruz kalmaya devam etmiş, uluslararası tepkinin de olmaması bu süreci günümüze dek sürdürmüştür. Ancak bu noktada Suriye’de Alevilerin gerçekleştirdiği iki önemli faaliyet; “sokağa çıkma ve evde kalma” ortaya çıkmış, Alevilerden beklenmedik derecede yüksek bir karşılık verilmiştir.
Bu iki çağrı ve verilen yanıtlar öncesinde Suriye’de Aleviler için “falan kişi, falan Şêx ya da falan önderin sözü geçerlidir” denilemezdi; çünkü Esad rejimi tarafından adeta parçalanmış bir topluluk haline getirilmişlerdi. Ancak bugün bu durumun aşıldığı, Alevilerin artık Dürziler ve Kürtlerin talepleriyle kardeşlik zemininde buluşmaya yöneldiği görülüyor.
Alevileri Suriye siyasetinde sahneye taşıyan iki önemli çağrı
Humus’ta Alevilerin yaşadığı mahallelere DAİŞ’li bedevi çeteleri ve HTŞ’li gruplar saldırılar düzenlemeye başladı; sokak ortasında insanlar hedef alındı, evler, arabalar ve dükkânlar talan edilip yakıldı. 23 Kasım’da başlayan bu provokasyonun ardından, 24 Kasım’da Şêx Xezal görüntülü bir mesaj yayımlayarak barışçıl protesto çağrısında bulundu. Xezal, “Terör ortamından uzak, federalizm ve siyasi adem-i merkeziyetçilik sağlanmadan bu savaşın sona ermesi mümkün değildir. Biz sokak aralarında katledilecek bir halk değiliz” sözleriyle tüm toplumu barışçıl eylemlere davet etti.
Şêx Xezal’ın çağrısının ardından 25 Kasım’da, başta Lazkiye ve Tartus olmak üzere Suriye’nin birçok kentinde geniş katılımlı protestolar düzenlendi. Londra merkezli muhalif Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), ülkenin batısındaki 42 noktada gerçekleşen gösterileri “barışçıl bir Alevi ayaklanması” olarak nitelendirdi. Lazkiye, Tartus, Hama, Humus, Cebel, Baniyas, Beit Yashout, Suqaylabiyah ve Dalia gibi şehir ve kasabalarda binlerce Alevi, nüfusa yönelik saldırılara tepki için sokaklara çıktı. Şam yönetimi protestoları bastırmak amacıyla zaman zaman gerçek mermi kullandı; akşam saatlerinde ise Colani yanlıları Alevilerin ev ve araçlarına yönelik yağma ve tahrip eylemleri gerçekleştirdi. Şêx Xezal, “Gösteriye verilen büyük katılım, Alevilerin artık görmezden gelinemeyeceğini gösteren güçlü bir mesajdır” ifadeleriyle sürece dikkat çekti.
‘Federalizm talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz’
Şêx Xezal, federalizmin Alevi toplumunun temel ve vazgeçilmez talebi olduğunu vurgulayarak “Federalizm talebimizden asla vazgeçmeyeceğiz” dedi. Bu eyleme katılımı kimse böylesine kalabalık bir şekilde öngörememişti; Aleviler, katliam riskine rağmen büyük kitleler halinde sokaklara çıkarak sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştirdi ve bu durum Suriye tarihinde bir ilk olarak kayda geçti.
Şêx Xezal, Colani rejiminin Esad’ın devrilmesinin ardından kendi otoritesini inşa ettiği ve ilk olarak Alevileri hedef aldığı yıl dönümü olan 8 Aralık kutlamalarına Alevilerin zorla katılmasını engellemek amacıyla 7 Aralık’ta sosyal medya üzerinden yayımladığı görüntülü mesajla, 8–12 Aralık tarihleri arasında beş gün sürecek genel grev ilan etti. Xezal mesajında, “Bu ayın 8’inden 12’sine kadar yaşamın her alanında genel ve kapsamlı bir grev ilan edilecek, evlerde kalınacaktır” diyerek çağrısını duyurdu; grevin, Colani rejiminin zorla kutlama yaptırma girişimlerine karşı yeni otoriteye yetki vermeyi reddetmek anlamına geldiğini belirtti.
Şêx Xezal’ın mesajı kısa sürede ülke gündeminin baş maddesi haline gelirken, grev başladığında Aleviler bulundukları kent, mahalle ve köylerde yüzde yüz katılım gösterdi. Lazkiye, Tartus, Banyas, Hama, Humus, Cebel ve Şam’ın kırsal mahallelerinde yoğun karşılık bulan bu çağrı, Alevilerin katliamlara sessiz kalmadığını ve yeni Suriye’nin inşasında siyasi talepleriyle var olduklarını kanıtladı. Böylece Dürziler ve Kürtlerin ardından Aleviler de federasyon talepleriyle Suriye siyaset sahnesinde yerlerini aldıklarını göstermiş oldu.
Şêx Xezal Xezal kimdir?
1962’de Lazkiye’nin Haffe ilçesine bağlı Talla köyünde doğan Şêx Xezal Xezal , babası Vehib Xezal’ın dinî rehberliğiyle şekillenen bir altyapıya sahip olup Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi’nde başladığı eğitimini Londra’daki Uluslararası İslâmî İlimler Üniversitesi’nde İslâm hukuku alanında tamamladı. Suriye’ye dönüşünde öğretmenlik, imamlık ve hatiplik görevleri üstlenen Xezal, Esad yönetiminin 2024’te sona ermesinin ardından Alevi toplumu içinde öne çıkan önemli bir dini lider olarak; sivil halkın korunmasını, mezhepsel şiddetin reddini ve toplumsal kurumların güçlendirilmesini savundu. Mart 2025’te sahil bölgesindeki Alevilere yönelik katliam sonrası ses yükselten Xezal, Colani rejimine ve Alevilere yönelik gerçekleştiren katliamlara karşı faaliyetlerin örgütlenmesinde etkili oldu ve Şubat 2025’te ilan edilen “Suriye ve Diaspora Yüksek Alevi İslam Konseyi”nin başkanı olarak görev üstlendi.









