Suriye ve Rojava’da savaşın ortasında büyüyen çocuklar; bombardımanlar, çetelerin kaçırma ve evlendirme politikaları, kimliksiz bırakılma ve eğitime erişim engelleri nedeniyle çok yönlü bir hak gaspıyla karşı karşıya kalıyor
Ortadoğu’nun uzun yıllardır süren savaşlar, devlet krizleri, zorunlu göç dalgaları ve dış müdahalelerle şekillenen politik zemininde en ağır bedeli çocuklar ödüyor. Bölge genelinde çocuklar; yoksulluk, yerinden edilme, bombardımanlar, kimliksiz bırakılma, eğitimden kopma, toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve militarizasyon gibi çok yönlü hak ihlalleriyle yüz yüze kalıyor. BM mekanizmaları Ortadoğu’nun, “çocuk haklarının en çok ihlal edildiği coğrafyalardan biri” olduğunu belirtirken, çatışmaların sürdüğü her alanda bir kuşağın geleceğinin sistematik biçimde gasp edildiğine dikkat çekiyor. Savaşın toplumsal cinsiyeti bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor; özellikle çocuk yaşta evlilik, cinsel saldırı riski, bakım yükü ve eğitime erişim engelleri nedeniyle çocuklar çok daha kırılgan hâle geliyor.
Bu geniş çerçevenin en sert ve derin yaşandığı ülkelerin başında Suriye geliyor. 2011’den bu yana aralıksız süren iç savaş, çocukların yaşam hakkını, eğitim hakkını, sağlığını ve korunma mekanizmalarını neredeyse tamamen çökertti. Çocuklara yönelik ihlaller yalnızca devlet ya da tek bir güçle sınırlı değil; DAİŞ saldırıları, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’de enerji ve altyapı noktalarını hedef alan bombardımanları, rejim ve Rusya’nın hava saldırıları, HTŞ ve Türkiye destekli çeteler çocukların yaşam alanlarını her gün yeniden hedef alıyor. DAİŞ döneminde binlerce çocuğun kaçırılması, köleleştirilmesi, cinsel saldırıya uğraması ve evlendirilmesi ise bölgenin son on yılına damga vuran en ağır suçlardan birini oluşturuyor.
Kuzey ve Doğu Suriye ile Rojava’da ise hem savaş hem ambargo hem de fiili yönetim koşulları çocuk hakları ihlallerini çok boyutlu bir krize dönüştürüyor. Buna karşın Demokratik Özerk Yönetim; çocukların askeri yapılara katılımını yasaklayan düzenlemeler, anadil temelli eğitim modeli, toplumsal adalet komiteleri ve koruma birimleri gibi uygulamalarla nispeten daha koruyucu bir model geliştirmeye çalışıyor. Dünya Çocuk Hakları Günü vesilesiyle yayımlanan raporlar, Suriye ve Rojava’da büyüyen kuşağın “savaşın gölgesinde yaşam” ile tanımlanan çok yönlü bir hak gaspı gerçeğiyle yüz yüze kaldığını ortaya koyuyor.
Suriye’de yönetimin yeni görünümü
2024 yılının son haftalarında Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Colani’nin güçleri, başkent Şam da dahil olmak üzere Halep, Hama ve Humus hattında etkisini artırarak fiili kontrol alanını genişletti. Ardından “Suriye Geçici Şam Hükümeti” adıyla, yeni anayasa hazırlanana kadar ülkeyi yöneteceği açıklanan geçici bir hükümet ilan edildi.
Bu yönetim değişikliği çocuk hakları açısından yeni riskler yarattı. HTŞ’nin ideolojik baskı mekanizmaları, kız çocukların kamusal hayattan dışlanması, erkek çocukların zorunlu dini kurs ve militarize yapılara yönlendirilmesi gibi uygulamaları daha görünür hâle getirdi.
QSD–Şam anlaşması: İmzalandı ama uygulanmadı
10 Mart 2025’te Suriye Demokratik Güçleri (QSD/SDG), Şam’ın kurduğu geçici hükümet ile 8 maddelik bir protokol imzaladı. Bu protokol; kurumların entegrasyonu, göç ettirilenlerin güvenli dönüşü, siyasi temsil ve toplumsal alanların yeniden inşası gibi başlıklar içeriyordu. Ancak tarafların teyit ettiği üzere maddelerin büyük kısmı hâlâ sahada hayata geçirilmiş değil. Özellikle güvenli dönüş mekanizması, askeri ve sivil yapıların entegrasyonu ve yerinden edilenlerin mülkiyet hakları konusunda herhangi bir somut ilerleme sağlanmadığı belirtiliyor.
Bu durum, yönetim değişiminin çocukların yaşamına ve temel haklarının korunmasına olumlu yansımadığını; aksine sahadaki belirsizliği derinleştirdiğini gösteriyor.
Suriye’de en az 30 bin çocuk yaşamını yitirdi
SNHR ve bağımsız izleme ağlarına göre 2011’den bu yana en az 30 bin çocuk, rejimin bombardımanları, Rusya’nın hava saldırıları, Türkiye’nin operasyonlarının yol açtığı altyapı çöküşü, DAİŞ ve diğer çetelerin saldırıları nedeniyle yaşamını yitirdi. En az 225 çocuk işkence altında katledildi; binlercesi zorla kaybedildi. Savaşın toplumsal cinsiyetli etkileri ise en çok kız çocuklarında görünür durumda.
2,4 milyon çocuk eğitime erişemiyor
UNICEF’e göre yaklaşık 2,4 milyon çocuk okula gidemiyor; eğitim altyapısının yüzde 40’ı tamamen kullanılamaz hâlde. Rojava’da ise Türkiye’nin saldırıları, kronikleşen enerji krizi ve sürekli yerinden edilme tehdidi nedeniyle 200 binden fazla çocuk düzenli eğitimden uzak kalmış durumda.
Özerk Yönetim’in çocuklara yönelik eğitim ve koruma sistemi
Özerk Yönetim, savaş koşullarına rağmen çocuklar için Suriye’nin geri kalanından daha örgütlü bir koruma modeli oluşturmuş durumda. Eğitim Komiteleri, Çocuk Komiteleri, Toplumsal Adalet Meclisleri ve Kadın Meclisleri; anadil temelli eğitim, çocuk kültür merkezleri, psikososyal destek birimleri, cinsel saldırıya karşı bildirim mekanizmaları ve çocuk yaşta evlilikle mücadele programları gibi alanlarda çalışmalar yürütüyor. Türkiye’nin saldırıları ve ambargo nedeniyle bazı merkezler yer değiştirmek zorunda kalsa da model genişlemeye devam ediyor.
Çetelerin hedefinde çocuklar
Türkiye destekli SMO gruplarına bağlı unsurların Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de çocuk kaçırma, alıkoyma, cinsel saldırı ve evlendirme suçlarına dair çok sayıda rapor bulunuyor. Çocukların fidye için kaçırıldığı, aylarca ailelerinden koparıldığı vakalar bölgenin en ağır dosyaları arasında. DAİŞ’in binlerce çocuğu kaçırıp köleleştirmesi, erkek çocukları “şeriat eğitimi” ve “askeri eğitim” adıyla hedef alması ise hâlâ derin sorun olarak duruyor.
Çocuklar üzerindeki baskı derinleşiyor
İdlib ve çevresini kontrol eden HTŞ’nin Kasım 2024 sonrası kurduğu katı yönetim, çocukların eğitime erişimini, hareket özgürlüğünü ve özellikle kız çocuklarının kamusal yaşama katılımını ciddi biçimde sınırlayan uygulamalara sahne oluyor. Erkek çocukların milis yapılarına yönlendirilmesi, dini eğitim zorunlulukları ve kapalı toplumsal atmosfer çocuk hakları açısından büyük risk oluşturuyor.
Silahsızlandırma aciliyeti
2023 yılında binden fazla çocuk, farklı silahlı yapılar tarafından çatışma döngüsüne dahil edildi. Rejim yanlısı milislerden Türkiye destekli gruplara, HTŞ’den DAİŞ kalıntılarına kadar geniş bir çete ağı çocukları sistematik şekilde hedef almaya devam ediyor.
Kimliksiz çocuklar: Rojava’da görünmez yaşamlar
NRC’nin saha araştırmalarına göre Rojava’da en az 300 bin çocuk, kimlik veya doğum belgesine erişemediği için fiilen görünmez kabul ediliyor. Rejimin kasıtlı belge engellemeleri, Türkiye’nin saldırıları ve uluslararası tanınma sorunu çocukların eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere erişimini imkânsızlaştırıyor.
Sağlık hakkı: Ambargo ve bombardıman üçgeni
Suriye’de doğan her üç çocuktan biri akut yoksulluk içinde yaşıyor. Rojava’da pediatri uzmanı sayısının 60’ın altında olması, tıbbi malzeme girişine getirilen engeller ve sağlık merkezlerinin hedef alınması çocukların yaşam hakkını doğrudan tehdit ediyor.
Çocuklar evlilik ve şiddet riski altında
Suriye genelinde çocuk yaşta evlilik oranı yüzde 20’nin üzerinde. İşgal altındaki bölgelerde çetelerin varlığı kız çocukları için hem cinsel saldırı hem de evlendirilme riskini artırıyor. Ekonomik kriz, yerinden edilme ve militarizasyon çocukları çok yönlü bir şiddet döngüsüne itiyor.
Çocukların özgürlüğü toplumsal özgürlükle mümkün
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın demokratik ulus perspektifi, çocukların anadil hakkı, kültürel kimliği ve özgür bireyler olarak gelişimini merkeze alıyor. Özerk Yönetim’in çocuk politikaları, bu paradigmanın sahadaki somut uygulamaları arasında yer alıyor.
Bugün Suriye ve Rojava’da büyüyen kuşak çoklu aktörlü bir savaşın ortasında yaşam hakkından eğitime, sağlıktan güvenliğe kadar tüm alanlarda ağır tehditlerle karşı karşıya. Çocuk haklarının kâğıt üzerinde değil, yaşamın her alanında güvence altına alınması hayati önem taşıyor.
Haber: Derya Ceylan / JINNEWS









