Suriye’de istikrarı sağlayacak olan demokrasidir. Bunun için Suriyelilerin yaratığı Özerk yönetim bölgesine bakmak yeterli. Bu yönetimin içinde Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Türkmenler de yer alıyor
Hüseyin Kalkan
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Amerika Senatosunu yaptırımları kaldırmaya ikna etmek için söylediği sözler bazı çevrelerde şaşkınlık yarattı. Herkes tekrar Suriye’yi tartışmaya başladı. Senato Dış İlişkiler Komitesi’ndeki oturumda konuşan Rubio, “Açıkçası, [Suriye’de] geçiş yönetiminin, karşı karşıya olduğu zorluklar göz önüne alındığında, potansiyel bir çöküşe ve muazzam boyutlarda topyekûn bir iç savaşa, yani ülkenin bölünmesine birkaç ay değil, belki birkaç hafta uzakta olduğunu değerlendiriyoruz” dedi. Rubio, bu sözleri Amerikan senatosunu ikna etmek için söyledi. Ancak bu sözler bir gerçeğe de işaret ediyor. Şunu eklemek gerekir. İç savaş Suriye için yaklaşan bir tehdit değildi. Suriye’nin içinden geçtiği bir durumdur. Zaman zaman yavaşlasa da Suriye’de zaten bir iç savaş yaşanıyor. Alevilere uygulana katliam, dünya kamuoyunu ayağa kaldıracak boyutlara çıktı. Dürzilerin bir bölümü İsrail himayesini isteyecek duruma geldi. Bu savaş henüz Şara rejimini devirecek boyutlara ulaşmamıştır ama her an kargaşa daha da tırmanabilir, Şara kontrolü elden kaçırabilir.
Suriye’de iç savaşın dinamikleri
Suriye’de iç savaşın dinamikleri sadece farklı kimliklere uygulanan baskı ve katliamlar değil. Bu dinamiklerin başta geleni, HTŞ’nin kendisidir. Bilindiği gibi, HTŞ, El-Kaide’nin bir kolu olarak ortaya çıktı. 2016’da El-Kaide’den ayrıldı. Önce El Nusra ismini aldı, sonra Tahrir El Şam isminde karar kıldı. İsimler değişse de şeriatçı çizgisini sürdürdü. İktidarı ele geçirmek için ittifak kurduğu gruplar da tıpkı HTŞ gibi şeriatçı gruplar. Hatta bazıları bir gömlek daha radikal görüşleri savunuyorlar. Öte yandan Suriye kelimenin gerçek anlamı ile bir mozaiktir. DEM Parti milletvekili Perihan Koca’nın söylediği gibi, Suriye’yi şeriatçı bir paranteze sığdırmak mümkün değil. Gerilimin temel kayağı bu. Suriye hem birçok etnik grup hem inanç grubu barındır. Bütün bu farklılıkları HTŞ parantezine sığdırmak mümkün değil. Zaten Suriye’de meydana gelen çatışmaların önemli bir kısmı bu şeriatçı grupların sırası ile Kürtlere, Alevilere, Dürzilere ve Hristiyanlara saldırmasıyla başladı. Bu saldırılara şimdilik hız kesmiş olmakla birlikte, her an farklı bir bölgede farklı bir şekilde başlayabilir. HTŞ çatısı altında toplanan gruplar iç savaşın başka bir dinamiği. Bir Youtube kanalına konuşan Suriyeli gazeteci Sarkis Kassargian, bu gruplarını yaratığı tehlikeye dikkat çekiyordu. Genellikle yabancı cihatçılarda oluşa bu gruplar hem Suriye’deki farklı etnik ve inançsal grupları için tehlikeliydi hem de HTŞ’ye de baş kaldırabilirlerdi.
Suriye kolay lokma değil
Türkiye elbette Suriye’de etkili. MİT Başkanı ikide bir Suriye’ye gidiyor. Mili Savunma Bakanlığı uzmanları, Diş İşleri Bakanlığı uzmanları çat kapı Suriye’yi ziyaret ediyorlar. Uzun uzun görüşmeler yapıyorlar. Yeniden yapılanan Suriye’de aslan payını kapmaya çalışıyorlar. Ama Türkiye’de eksik olana bir şey var o da para. Türkiye’nin parası yok. Ama bundan körfez ülkelerinde bol bol var. O yüzden Suriye’de daha çok körfez ülkelerinin sözü geçerli. ABD Başkanı Donald Trump, zaten körfez ülkelerinin isteği üzerine Suriye’ye yaptırımları kaldırmaya kara verdi. Yaptırımlar kalkarken getirilen şartlar Suriye’de Amerikan etkisini artıracak nitelikte. Suriye’de sorunları çözen Amerika’nın Türkiye’nin ve Erdoğan hükümeti üzerinde etkisi de artacaktır. ABD’nin yeni Ankara Büyük Elçisinin Thomas J. Barrack’ın Türkiye- ABD’nin Suriye özel temsilcisi olarak atanması bu etkinin şimdiden ortaya çıkmış bir göstergesi olarak görülebilinir. Bu atama Trump’un iki ülkeyi aynı kefede değerlendirdiğini de gösteriyor. Ancak yaptırımların kaldırılması ile birlikte Suriye’de hemen ekonomik bir canlanma yaratmak mümkün değil. Zaten, Suriye’de istikrar sadece ekonomik canlanmayla, körfezden gelecek parayla sağlanamayacaktır. Suriye’de istikrarı sağlayacak olan demokrasidir. Bunun için Suriyelilerin yaratığı Özerk yönetim bölgesine bakmak yeterli. Özerk yönetim Kuzeydoğu Suriye’de adeta Suriye’nin bir prototipini yaratı. İçinde Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Türkmenler kendine yer bulabiliyor. Bunu bütün Suriye’ye teşmil etmek Suriye’nin sorunlarını çözecek, iç savaş tehlikesini bertaraf edecektir. Türkiye, bu modelin Suriye’de etkili olmasına engel olmaktan vazgeçmeli; demokratik ve istikralı bir yönetimin oluşması için Kürtlerle işbirliği yapmalıdır.
Bütün gözlemciler Kuzeydoğu Suriye Özerk Yönetim deneyiminde birçok demokratik imkanın ortaya çıktığı konusunda hem fikir. Bunları bütün Suriye’ye teşmil etmek mümkün. Türkiye’nin bunun için kanalları ve imkanları var. Bu imkanları kullanacağına, Suriye’de Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya odaklanırlarsa herkes zarar görür.