Süveyda’da yaşanan katliamlara tanık olan kadınlar, geçici yönetim tarafından yapılan katliamların soruşturulmasını ve sorumluların hesap vermesini istiyor
Savaş ve silahlı çatışma zamanlarında hastaneler, uluslararası insancıl hukuk kapsamında en kutsal ve korunan yerler arasındadır. Cenevre Sözleşmesi, tıbbi tesislere ve personeline saygı gösterilmesi ve korunması gerektiğini şart koşar. Sözleşmeler bu tesislere yönelik her türlü saldırıyı veya askeri hedef olarak kullanılmasını kesinlikle yasaklar. Roma Statüsü de aksi halde sorumluların yargılanmaları gerektiğini teyit eder.
16 Temmuz’da Süveyda’da bu kuralların açıkça çiğnendiği, cihatçı Heyet Tahrir el-Şam mensuplarının Ulusal Hastane’yi basarak hastaları ve sağlık personelini hedef aldığı belirtildi. Ulusal Hastane’de radyoloji teknisyeni olan Sama el-Ceğami, tanık olduğu olayları şöyle anlattı:
“13 Temmuz Pazar günü Ulusal Hastane’de görevdeydim ve şehirdeki artan güvenlik olayları ve saldırılar nedeniyle hastaneden ayrılamıyorduk. 16 Temmuz Çarşamba sabahı, Ulusal Hastane’ye girerek hastane binasında mevzi aldılar. Dışarıda olup bitenden haberimiz yoktu ama top atışları ve çatışma sesleri hiç durmadan devam etti. Saat 12.00’de, radyoloji, yoğun bakım ve acil servislerden meslektaşlarımızın yanı sıra hastane polis memurlarının da sığındığı acil servise baskın düzenlediler. O anda hastanede dehşet anları başladı.”
Katliam yapıldı
Çetelerin kendilerini önlerinde diz çökmeye zorladığını anlatan Sama el-Ceğami, “Bize en hafif tabirle ‘Siz kafirsiniz, domuzlar’ dediler ve önlerinde diz çökmeye zorlandık” derken sağlık çalışanı Muhammed Ebu Hassas’ın bir tartışmanın ardından çeteler tarafından gözleri önünde infaz edildiğini söyledi. İnfazın ardından Muhammed Ebu Hassas’ın cenazesinin sürüklenerek götürüldüğünü ifade eden Sama el-Ceğami, ayrıca sahte propaganda videoları çekilerek militanların mağdur gibi gösterilmeye çalışıldığını da aktardı.
Katliamı yapanlardan hesap sorulmalı
Avukat Taghreed Azzam da Süveyda şehrinde yaşananların açık bir insan hakları ihlali ve savaş suçu teşkil ettiğini vurguladı. Taghreed Azzam “Kamu Güvenliği ve Savunma Bakanlığı mensuplarının kendi çektikleri videolarla belgelenen vahşi eylemler, belirli bir etnik grup olan Dürzileri sistematik olarak hedef aldıklarını, her sivile dinlerini sorup, dinlerini doğruladıktan hemen sonra öldürdüklerini açıkça ortaya koyuyor” dedi. Belgelenen görüntülerde Dürzi topluluğunun doğrudan hedef alındığının görüldüğünü anlatan Taghreed Azzam yaralıların öldürüldüğünü, sağlık personelinin tehdit edildiğini, kuvözlerin enerjisinin kesilerek bebek ölümlerine yol açıldığını belirtti ve tüm bunların soykırım boyutunda suçlar olduğunu vurguladı. Taghreed Azzam ayrıca, saldırganların Suriye resmi güçleriyle bağlantılı olduğuna dikkat çekerek, sorumluluğun doğrudan devletin en üst kademelerine kadar uzandığını ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde hesap verilmesi gerektiğini kaydetti.
‘Halk adalet talep ediyor’
Taghreed Azzam, Süveyda’ya soykırım amaçlı girildiğini ifade ederek, suçların arasında “yaralıları öldürmek, sağlık personelini korkutmak ve elektrik bağlantısını keserek tedavi gören çocukların ölümüne yol açmak” olduğunu söyledi. Taghreed Azzam, konuşmasını şöyle tamamladı: “Tüm bu suçlar belgelendi. Bu nedenle, bağımsız bir uluslararası soruşturma talep ediyoruz ve sorumluların Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde hesap vermesini istiyoruz. Çünkü Süveyda’ya girenler Suriye hükümetine bağlı resmi unsurlar ve bu da üst düzey yetkilileri bu suçlardan sorumlu tutuyor. Süveyda halkı ve sivil toplum, adalet, hakkaniyet ve gerçeğin dünyaya açıklanmasını talep ediyor.”
Haber: Rochelle Junior / NûJINHA