• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
4 Haziran 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Abdullah Aysu

Suyun peşinde, suyun izinde

3 Haziran 2025 Salı - 00:00
Kategori: Abdullah Aysu, Yazarlar
‘It’s the economy, stupid!’

Yaşamın devamlılığını sağlayan su, uygarlıkların oluşumunda ve gelişiminde etkili olmuştur. Özellikle İslamiyet öncesi topluluklarının kutsallık atfettikleri nesneler arasında su önemli bir yer tutar. Topluluklar, nehir, göl, deniz, akarsu, bataklık, ırmak, çay gibi su varlıklarının özel güçleri olduğuna ve içlerinde bir ruh barındırdıklarına inanmış, değişik biçimlerde suyu hep kutsamıştır.

Günümüzde bile yerine başka bir şey konulamayan suya, bir gün erişemediğimizde perişan olur, yaşam motivasyonumuzu kaybeder, hemen karamsarlaşırız.

1700’lerden bu yana dünyadaki sulak alanların yaklaşık yüzde 90’ı zarar görmüş durumda. Dünyadaki büyük nehirlerin üçte ikisi artık özgür akmıyor, hepsinin üzerinde müdahale var. Sadece kurulan baraj sayı 50 bini aşmış durumda. Gel gör ki suyla yaşamı kesişen türler, başta bizler, pek çok habitat ve ekosistem tarumar edilirken tribünlere çıkmış seyretmekteyiz.

Yeryüzündeki su varlıkları kadar yeraltı suyunu da tüm canlı varlıklar için korumak önemli ve kritik. Yer altı suları eğime göre doğrudan deniz veya göllere akarken, çok daha büyük bir kısmı akarsulara doğru yönelir. Yeraltı su akıntıları akarsularla sürekli iletişim içindedir. Çoğu zaman akarsuları beslerler, bazı durumlarda akarsulardan yeraltı suları beslenir. Akarsuların da suyu göl ve denizlere akar. Deniz canlıların üreme yeri olan akarsu deltaları sucul ekosistemi besler, bu durum suların özgür akmasını gerekli kılar. Döngü ancak bu şekilde canlı yaşam için sürer/sürebilir.

Çok azımız yağmur tanesinin ardı sıra gidip, bir nehri kaynağından kanyonlarına, menderes oluşturarak sakince aktığı ovalardan gözler, deltasına kadar izleriz. İzleyenler, binde bir mi, on binde veya yüz binde bir mi bilinmiyor, bende bilmiyorum. Ama çok az olduğu kesin.

Ne güzel ki “Proje Su” (Project Water: Leto Joins the Springs) girişimi, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında yer alan Likya bölgesini izlemiş. Kadim su kültürünün izini sürmüş, suyun yalnızca yaşam iksiri olarak değil, aynı zamanda kültürel, manevi ve tarihsel yanının peşi sıra gitmiş. Gitmekle kalmamış “Proje Su / Water Project: Leto Joins the Springs” adlı bir kitapta sanatsal ve bilimsel verileri de derlemiş, bir araya toplamış. Görünür kılmış.

Kitaptaki resimleri, bu çalışmalara önderlik etmiş olan sanatçı Margaret Ross Tolbert çizmiş. Kitap, Türkiye’den ve ABD’den sanatçıların, bilim insanlarının ve gazetecilerin katkılarıyla zenginleşmiş. Metinler, çizimler, haritalar ve görsel belgeler bu kitapta derli toplu biçimde buluşmuş, buluşturulmuş.

“Proje Su / Water Project: Leto Joins the Springs” kitabına gazeteci, yazar Yusuf Yavuz yazılarıyla katkı koymuş. Hidrojeolog Prof. Dr. Can Denizman danışmanlık desteği sağlamış.

Evet. Türkiye coğrafyasında suyun anlattığı binlerce hikâye var elbette. Suyun geçmişten günümüze anlattıklarını dinlemek, oluşturduğu farklı ekosistemleri ve medeniyetleri tanımak, suyla hemhal olan canlılarla ilişkisini öğrenmek, yaşamımıza anlam katmak ve su gibi düşünmek  gerekli. Bizler de su gibi düşünmek için yola çıktık. Bizler kimler miyiz? Bizler, birkaç basın mensubu ve belgeselcilerdik. Su Proje ekibi ile birlikte iki günlük zaman diliminde Likya’da suyun peşi sıra gittik. İlk gün, Lmyra Antik Kenti, Arikan Antik Kenti, Elmalı, Avlan Gölü ve Elmalı Ovası, Bezirgan Köyü’ndeki değişimin etkisini gözlemledik. İkinci gün, Demre Sura Antik Kenti, İslamlar Köy, İnpınar, Patara ve Letoonia’da suyun izini sürdük.

Suyun hayat verdiği Likya bölgesine çok tanrılı dönemden tek tanrılı döneme ve günümüzde paranın tanrılaştırıldığı sermayenin kıskacındaki doğanın ve suyun geçirdiği evreleri Su Proje ekibinden dinledik. Endüstriyel tarımın, örtü altı yetiştiricilik yapılan seraların, madenciliğin, kentleşme, yapılan yolların, suda yarattığı tahribatı, medeniyetlerin kalan izlerini günbegün sildiğini gördük. Hayıflandık. Daha yapılmaları planlanan yollar ve hava alanı inşaatlarının su varlıklarında ve medeniyetlerde yaratacağı tahribat için kaygılandık. Bildik insan halleri gereği öfkelendik.

Yeraltı ve yerüstü su seviyelerinin düşüşü, iklim krizinden dolayı bir düşüş olsa da asıl neden, ölçüsüz şekilde yeraltı suların endüstriyel tarım ve sanayide kullanılması olduğunu çıkarsadık. Doğayla dengeli yaşam amaçlanmadığı ve küçük bir azınlığın kârı hedeflendiği için iktidarlar ve sermaye sahipleri yer altı ve yerüstü suların pervasızca sömürdüğüne hep birlikte tanıklık ettik.

Yusuf Yavuz, “Çünkü tarihin ve coğrafyanın yargısı güçlüdür. Çünkü coğrafyaya karşı kazanırsan, kaybedersin! Çünkü zamanın görünmeyen kapısından hangi yüreklerin süzülüp geçtiğini yine zamanın kendisi bilir. Çünkü bir su masalının, bir masal suyuna dönüştüğü zaman geldiğinde son sözü hep ‘Su’ söyler. Duysanız da duymasanız da bir gün karşınıza Su dikilir…”  demektedir.

O halde gelin birlikte bakalım, su ne demiş ne diyor?

Su’yun Manifestosu

“… Sen, insan!

Ben senden önce vardım, şimdi sana rağmen varım ve senden sonra var olmaya devam edeceğim. Senin varlığın benim umurumda bile değil ama benim varlığım senin yaşam sebebin.

Sen insan!

Ben SU’yum. Her şeyim: Ormanım, hayvanım, atmosferim, insanım, toprağım.

Ben ormandaki her ağaç ve bitkiyle, büyük-küçük bütün hayvanlarla, mikroorganizmalarla, insanla, toprakla içiçe geçerek içilebilen ve kullanılabilen su halini alırım.

Kısacası, H2O’dan daha fazlasıyım.

Onlar ben olmadan, ben de onlar olmadan var olamam.

Sen her şeyi kirletiyorsun. Bütün dünyayı ve yaşam sebeplerini aynı anda kirleterek yok ediyorsun.

Ne için peki?

Para değil mi?

Bütün bunları para için yapıyorsun.

Her şeyi kontrol edebileceğini sanıyorsun, makinelerinle her şeye gücünün yetebileceğini sanıyorsun, yanılıyorsun. Sen ancak para, daha fazla para ve daha fazla para kazanmak için su varlıklarını kirletir ve yok edersin… Ve benimle birlikte sen de yok olursun.

Sen! 1800’lü yıllardan sonra geliştirdiğin makinelerle insanın hayatını kolaylaştırmak yerine, daha da kötüleştirdin.

Kötü amaçlar için kullandığın makinelerle ve yine bu makinelerle ürettiğin kimyasal maddelerle doğayı mahvettin.

Bütün bunları sadece 200 yılda yaptın.

Son 200 yılda doğanın milyarlarca yıllık su birikimini zehirledin, son 25 yılda ise iklimi değiştirdin…

Son 25 yılda suyu plastik şişelere hapsettin.

Ve sattın.

Doğanın ürettiği suyu sattın.

Üstelik suyun üretimine hiçbir katkın olmadığı ve emek harcamadığın halde.

Suyu sahiplendin ve sattın.

Ve sattın…

Doğanın suyundan para kazandın.

Ben SU’yum. Her şeyim:

Bütün canlıların bana ihtiyacı var. Hiçbir canlı susuz yaşayamaz. Bütün canlılar bana eşit oranda ihtiyaç duyar. Zaten bu nedenle her şeyim. Her şey olduğum için eski çağdaki insanlar benden korktu ve bana saygı duydular. Çünkü, sel oldum, yağmur oldum, dolu oldum, hayatlar verdim, hayatlar aldım… Ve çok eski zamanlardan itibaren kutsal sayıldım.

Tarih boyunca önemli gerilimlere de neden oldum. İnsanlar benim için savaştı. Ama hiçbir zaman çağımızdaki gibi olmadı. Şişelere hapsedilmedim. Tamamen sahiplenilmedim. Tarihteki hiçbir devlet beni daha akarsuda akarken sahiplenmemişti. Tarihteki hiçbir devlet beni daha yağmurken mülk edinmemişti. Şimdi devletlerin aldığı kararlar nedeniyle şirketler tarafından sahiplenildim.

Oysa ben yani “her şey”: Şirketler tarafından ele geçirilmeden önce daha özgürdüm. Artık her şey değilim, şirketlerin tutsağıyım, fatura karşılığı satılan bir nesneyim.

Çok eskilerden bu yana, zorunlu ihtiyaçlar söz konusu olduğunda toplumların çoğunda ortak mülk olarak kabul edilirdim. Şimdi kolay para kazanılacak bir nesne olarak kabul ediliyorum. Şimdiden su savaşları senaryoları yazılmaya ve uygulanmaya başladı bile.

Suyu dikkatli kullanma konusunda en çok çocuklar ve gençler uyarılır. Ben suyum ve gençlerle çocuklar tarafından dikkatsizce tüketildiğim fikrini paylaşmıyorum. Onlar temizlenmeyi öğreniyorlar sadece… Bazen de suyla oynamayı…

Bana kalırsa, önce popüler ve zengin insanların sahip olduğu eşyaları üretmek için ne kadar suyun kirletildiğine bakın.

Ben suyum.

Çocuklar ve gençler tarafından barış için kullanılacağımı biliyorum.

Ben suyum.

Tıpkı çocuklar ve gençler gibi geçmişten kalan bir şey değil geleceği simgeleyen bir ümidim.

Ben suyum.

“–hava, akarsu, deniz ve haliyle deniz kıyısıyım– doğa yasaları gereği insanlığın ortak varlığıyım”.

Sen insan!

Bu sana son uyarımdır; adımlarına dikkat et, benim canıma kastedersen, başta sen ve diğer canlı ve cansız varlıklar yok olur. Bir gün sana verdiğim her şeyi geri alırım…”

Evet. Su döngüsünün bütünüyle yaşadığı tahribat ile tahribatın asıl nedeni bilinmeli. Sahip çıkılmalı. Bütün canlı ve cansız varlıklar için yaşam olan su için bir şey yapmalı!

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Felaket kapıdaysa tellallık gerekir

Sonraki Haber

Kürt sorunu ve barış eksenli dış politika

Sonraki Haber
Kürt sorunu ve barış eksenli dış politika

Kürt sorunu ve barış eksenli dış politika

SON HABERLER

Gazeteci Tuğçe Yılmaz serbest bırakıldı

Gazeteci Tuğçe Yılmaz serbest bırakıldı

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Tutsak gazeteci Erkılınç: Gerçekleri yazmak meşrudur

Tutsak gazeteci Erkılınç: Gerçekleri yazmak meşrudur

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

ÖHD: Tutsak yakınlarına çıplak arama benzeri uygulamalar dayatılıyor

ÖHD: Tutsak yakınlarına çıplak arama benzeri uygulamalar dayatılıyor

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

İzmir’de grev sona erdi

İzmir’de grev sona erdi

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Wan’da kayyım protestosuna ceza

Wan’da kayyım protestosuna ceza

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Eş Genel Başkanlardan gözaltı görüntülerine tepki

Eş Genel Başkanlardan gözaltı görüntülerine tepki

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Sakarya’da polis bir aileye yol ortasında işkence yaptı

Sakarya’da polis bir aileye yol ortasında işkence yaptı

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır