Döviz kur, endeks işlemine yenileri eklendi. Bu 2000li yıllardan beri yaşamakta olduğumuz bir dönüşüm.
Bu yeni bir kur endeksi çok yakında o döviz sayfalarına eklenirse şaşırmayınız. Yaşamın yaşam alanlarının para karşılığı endekslere yansırsa, Dolar/TL, Euro/dolar vs sıralamasının arkasında bir de su/TL, su/dolar, su/Euro… vs… eklenirse.
Aslında 2000’li yıllardan beri durum bu. Kapitalist sistemin aklı da stratejileri de, aktörleri, kurumları da böyle çalışıyor. Fonlar buna göre biçimleniyor, dağıtılıyor, hibeler saçılıyor. Maksat kapitalist sistemin varlığı korunabilsin, sürdürülebilsin. Yaşama ait yaşama dair her şeyin bir ederi belirleniyor ve en çok ederi olandan ya da ele geçirilirse diğerlerine ait tahakkümü, elde edilmeyi kolaylaştıran dikkate alınarak stratejik olarak sıralanıyor, hızla sermaye dönüşümüne sokuluyor. Yaşamsal varlıklar, yaşam alanları, canlılar bu endeksin içinde değerlendiriliyor. Sonrası mı aktörler bu işi kolaylaştırmak için sahnede.
Kapitalistler, egemen sistemin tüm aktörleri kendilerini yeniden üretirken doğal ve kültürel tüm varlıkları alanları, ağaçları, ormanları, dereleri, suları, yabanılları, hayvanları, kuşları toprakları, nehirleri, gölleri, denizleri dağı, taşı, yaşamı hızlıca sermaye birikimlerine katmaya çalışıyorlar.
Bize kanıksatmaya çalıştıkları bu duruma son birkaç örnek: Tanıdığınız bir aktör bu örnek içinden sahnede; Bu ülkede değil miydi depremde acil müdahale için kurulan kurumların kan satması, ilk yardım çadırı satması. Bu ülkede olmadı mı bağışlanan çadırların üzerine amblemleri işlenmesi için deprem alanından başka kentlere gönderilmesi.
İşte bu tanıdık kurum/şirket/STK Kızılay sayfasında bir ilan vermiş, su üzerinden sanal para biriktirme kararını ve su sorununa ait çözümünü açıklamış.
“Türk Kızılay, teknolojik, uzun ömürlü, çok fonksiyonlu su kuyusu projelerini, siz duyarlı bağışçılarımızın eliyle bir bir hayata geçiriyor. Daha fazla ihtiyaç sahibine ulaşmak için hemen bağış yapın. Su kuyusu maliyetleri bölgesel olarak farklılık göstermekte olup, 1 su kuyusunun maliyeti ortalama 30.000-35.000 $ arasında değişmektedir. Bağışçılarımız, su kuyusu maliyetinin tamamını ya da en az %70’ini karşıladıklarında, su kuyusu kendi adlarına açılmaktadır. %10 ve üzeri katkı sağlayan bağışçılarımızın isimleri ise, diğer destekçilerle birlikte hazırlanan ortak kitabede yer almaktadır.
Tüm GSM operatörlerinden … SUKUYUSU yazarak mesaj gönderin, 20 TL bağışınızla susuzluğun hüküm sürdüğü topraklara bir damla umut bırakın.” derler. Gönlünüzden Euro, dolar, pound koparsa yada daha fazlası kabulleri; Endeks: para birimi/su
Hatırlar mısınız bilmem TEMA 2009 yılında yaşamsal varlıkların endekslenmesi seferberliğine bir bidon su/bir ağaç üzerinden kurmuştu. Sosyal medyada epeyce sürdürülmüştü bu çabaları.
Sadece STK’lar değil, uzun yıllardır, bilirim diye sözü kuran kalemi eline alan biliciler (sistem stratejilerine bilimsel gerekçe üretenler) vadilerden akan suyun bedelini hesaplamakta, tarım ürünlerinin suya endeksli sıralamasını yapmakta bir kısmı. Kuraklığa çözüm üretmekteler 2000 li yıllardan bu yana buğday/su, pamuk/su, hızlarını alamadılar kırmızı et/su (eminim daha detaylı çalışmalar da vardır falanca ineğin eti /su gibi…) diye endekslediler tarım ürünlerini, geçimlik tarım yerine endüstriyel tarıma geçmenin önemi ve zorunluluğuna destek olarak. Sonrasını biliyorsunuz, tarım alanlarına el konmalar, geçimlik tarımı mahkûm etmeler, yetiştirilecek ürünün seçilmesi için önerilerle başlayan müdahaleler, kotalar, GDO’ lu üretimlere geçişin kolaylaştırıcılığı vb.
Zeytin bu indekslemeyi pardon kuru kaçırdı. Onu bu stratejik sermaye birikiminde başka kura soktular… Zeytinlikler; zeytin/ mekan endeksine alındı, mekan/TL, mekan/maden, maden/kritik maden endeksi nedeniyle katledilmekteler. Zeytinlikler kuraklık çözümlemesi endekslemesinin dışında özel bir uygulamaya alındılar. Tamamen kökleniyorlar.
Endeksleme ve kur işlemlerine sanallık ve tüm sistemleştirme hamlelerinde aktörlerinden biri birkaç gün önce paylaşıldı.
16.09 2025 tarihli AA ekonomi haber kaynağına göre; Türkiye küçük modüler reaktörlerle nükleer rönesansını hazırlanıyormuş. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi G. S. Kumbaraoğlu böyle söylemiş ve Türkiye’nin küçük modüler reaktör SMR üretimine yönelik enerji az güvenliğinde ve nükleer alanda yeni bir dönemin kapısını aradığını belirtmiş. Bu bilim insanı sözlerini enerji bakanının sözlerine ekleyerek vermiş mesajını -“Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın geçtiğimiz günlerde belirttiği üzere ülkemizin elektrik talebinin önümüzdeki 30 yıl içinde 3 katına çıkmasını bekleniyor. Bu artan talebi karşılamak için nükleer ve yenilenebilir enerji de dahil olmak üzere iyi bir yol haritamız olmalı. Türkiye’nin 2035’e kadar 7 GWS nükleer enerjiyi devreye almak gibi bir hedefi var. Eğer SMR’leri de ilave edebilirsek 2050 yılına kadar 20 GWS çıkacak.” Diye vermiş ve sözlerini Bill Gates’in şirketini överek SMR teknolojisi ile dünya genelinde nükleer enerjiye olan ilgi hızla artıyor. Nitekim enerji ekonomisinde dünyanın nabzını ölçen Uluslararası Enerji Ekonomisi Birliği (IAEE) konferanslarında da bunun yansımalarını görüyoruz diye oldukça “ tarafsız”, “önemli” “bilimsel” bir veriye/ bulguya dayandırmış görüşünü.
Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım atandığından bu yana bilimin dönüşümünü, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin nasıl üniversite dışına atıldığını, Öğretim üyelerinin nasıl kapısından sokulmadığını biliyorsunuz. Bu kapitalist sistemi meşrulaştırma girişimine, siyasi iktidarın stratejilerine, yaşam alanlarının sermayeye endekslenmesi/ kur yarışına Boğaziçi Üniversitesinde kalmayı hak etmiş olanlar da katılmış durumda; Sermaye yarışındaki yeni yüzleriyle üniversitenin bilimci kimlikleri, Sermaye birikim tahakkümünün gönüllü aktörleri.
