Katledilen Amed Barosu eski Başkanı Tahir Elçi’nin dosyası, sanık polislere verilen beraat kararının İstinaf Mahkemesi tarafından onanarak, kesinleşti. Dosya Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak
Amed Barosu eski Başkanı Tahir Elçi’nin Amed’in Sûr ilçesi tarihi Dört Ayaklı Minare önünde 28 Kasım 2015 tarihinde katledilmesine ilişkin “Taksirle ölüme neden olma” suçundan yargılana polisler, Sinan Tabur, Fuat Tan ve Mesut Sevgi hakkında 12 Haziran 2014’te beraat kararı verildi.
Diyarbakır 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararına yapılan itiraz, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 10’uncu Ceza Dairesi tarafından “hukuka uygun” bulunularak reddedildi. Suç türü dolayısıyla verilecek ceza sınırının 5 yılın altında kalması nedeniyle Yargıtay yolu kapalı olan karar, kesinleşti.
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolu açık olan karara karşı buradan da sonuç alınmazsa iç hukuk yollarının tükenmesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapma yolu açılmış olacak. Dosyanın avukatları, iç hukuk yollarının tükenmesiyle dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıyacaklarını belirtti.
Tahir Elçi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Mahsum Batı, Amed Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç ve davayı yakından takip eden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, karara dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Dosya cezasızlıkla sonuçlandı’
Kararı gerekçeden yoksun olarak değerlendiren dosyanın avukatlarından ve Tahir Elçi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mahsum Batı, “Biz, soruşturma aşamasından itibaren bu dosyanın cezasızlıkla sonuçlandırılmak istendiğini defalarca dile getirdik. Zira gerek savcılık gerekse de mahkemenin tutumu, tipik cezasızlık politikasının uygulandığını bizlere göstermekteydi. Gelinen aşamada endişelerimizde haklı çıktık ve dosya cezasızlıkla sonuçlandı. Faillerin ortaya çıkarılması için yaptığımız yüzü aşkın talebimiz sonuçsuz bırakıldı. Bu husus bile başlı başına dosyanın cezasızlıkla sonuçlandırılmak istenildiğini gösteriyordu, fakat bizler hiç bir zaman umudumuzu kaybetmedik” ifadelerini kullandı.
‘Şablon cümleyle reddedildi’
İlk derece mahkemesindeki yargılamanın usule aykırılıklarla dolu olduğunun söyleyen Mahsum Batı, “İlk derece mahkemesinin kararında ‘… usule ve esasa ilişkin bir aykırılığın bulunmadığı…’ cümlesi, tüm dosyalar için kullanılan şablon bir cümledir. Ne yazık ki, bu dosya hukuka aykırılıklarla dolu olmasına rağmen şablon bir cümleyle istinaf talebimiz reddedilmiştir” dedi.
AYM’ye başvuru yapılacak
İddianamede belirtilen suç türüne göre, İstinaf Mahkemesi’nin ret kararının Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun (CMK) 286’ncı Maddesi’ne göre, kesin nitelikte olduğunu dile getiren Mahsum Batı, bu nedenle Elçi ailesi adına Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunacaklarını kaydetti. Mahsum Batı, Anayasa Mahkemesi’nden netice alamadıkları takdirde, AİHM başvuracaklarını aktardı.
İstinaf başvurusunun reddinin “cezasızlık politikalarından bağımsız olmadığını” söyleyen Amed Baro Başkanı Abdulkadir Güleç, “Kovuşturmada, hakikatin ortaya çıkmaması için adeta bir çaba içerisine girildiğini söyleyebiliriz. Katılan taraf olarak neredeyse bütün taleplerimiz mahkeme tarafından reddedildi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi ile ilgili talebimiz kabul edildikten sonra, iki duruşma arasında hiçbir neden yokken, savcının mütalaası alınarak Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesi kararından da vazgeçildi” şeklinde konuştu.
İstinaf Mahkemesi’nin kararını “klişe” olarak değerlendiren Abdulkadir Güleç, başta yaşam ve adil yargılanma hakkı ihlali olmak üzere, ayrımcılık yasağı ihlali gibi nedenlerden dolayı, dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacaklarını söyledi.
‘Planlanmış bir siyasi cinayettir’
Tahir Elçi’nin siyasi cinayete kurban gittiğini kaydeden CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “Tahir Elçi, Amed’in orta yerinde, birçok insanın tanıklığıyla bir siyasal cinayete kurban gitti, katledildi. Tahir Elçi, tesadüfen, yanlışlıkla hedef alınan birisi değildi. Baro Başkanlığı döneminde bölgede yaşanan ağır insan hakları ihlallerine kurumsal olarak karşı çıkan, bu ihlalleri raporlayan, kamuoyuna duyuran çok önemli bir hak savunucusuydu. Ayrıca mesleğin başından itibaren de ağır hak ihlallerine karşı çıkan, avukat olarak peşine düşen, fikri takibini yapan, faili meçhul cinayetlerin, zorla kaybedilmelerin faillerini deşifre eden biriydi. Bu nedenle planlanmış bir siyasi cinayete kurban edildi” dedi
Sezgin Tanrıkulu da dönemin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı’sının, delilleri toplamada, failleri belirlemede eksik ve onları koruyan bir tutum içinde olduğunu dile getirerek, “Açılan davada da bütün duruşmalarda mahkeme heyeti, sanıkları koruyan, Tahir Elçi yakınlarının, Amed Barosu’nun iddialarının açılmasını reddeden cezasızlık pratiği ortaya koydu. İstinaf Mahkemesi de kararıyla bu cezasızlık kararına ortak oldu. ‘Kürt meselesi yoktur’ diyenlere cevabımız: Kürt meselesi tam da budur. Tam olarak bu ülkede adaletin gerçekleşmemesi meselesidir” ifadelerini kullandı.
Haber: Rukiye Adıgüzel\MA