• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
8 Haziran 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Pakrat Estukyan

Tahir Elçi’yi anarken

30 Kasım 2021 Salı - 14:37
Kategori: Pakrat Estukyan, Yazarlar
İhanetten beslenen küstahlık

2008 yılından itibaren, her yıl 19 Ocak tarihinin birkaç gün öncesi ve sonrasına denk gelen günlerde İstanbul’un değişik ilçelerinde, Türkiye’nin ve dünyanın farklı kentlerinde Hrant Dink anmalarına konuşmacı olarak katılıyorum. Bu konuşmaların başlıca teması 2007 yılında devletin derin kurumlarında inceden inceye tasarlanan cinayetin yine devlet memuru konumundaki ordu, emniyet ve istihbarat mensuplarının yol vermesiyle gerçekleşmesi oluyor. Ancak hemen her defasında da, devletin bu yöntemlerle cinayet işleme geleneğine kâh Istranca ormanlarında hunharca katledilen Sabahaddin Ali, kâh Trabzon açıklarında onbeş kara saplı bıçakla öldürülen TKP kadrolarını, Mustafa Suphi ve yoldaşlarını anarak örnekler getiriyorum. Takdir edersiniz ki yüz yıllık tarihimizde bu örnekler hiç de az değildir.

Bu tür cinayetlerin en önemli özelliği, ‘duvardaki tuğla’ metaforunu düşündürüyor olması. O yüzden de siyasi cinayetlerin veya cinayet süsü verilmiş kazaların maktulleri ülkücü bir partinin genel başkanı, ordunun üst düzeyde bir subayı, JİTEM’in rütbeli bir elemanı, medyanın tanınmış bir mensubu olabilir.

Geçen son beş yıl boyunca ise, Hrant Dink anmalarında Tahir Elçi suikastını hatırlatarak iki cinayet arasındaki paralelliklere dikkat çekiyorum. Her ikisi de Türkiye’de tabu olan konuları cesurca dile getirdikleri için hedef haline getirildiler.

Hrant Dink ülkede ulusal kahraman olarak nesillerin bilincine kazınan, ‘Türkiye’nin ilk kadın savaş pilotu’ Sabiha Gökçen’in aslında zavallı bir Ermeni yetimi olduğunu yazarak kurmaca tarih yazımını zora sokmuştu. Zaten genel yayın yönetmeni olduğu ‘Agos’ gazetesindeki yazıları ve katıldığı konferanslar veya televizyon programlarındaki konuşmalarıyla derin odakların radarına takılan Dink için harekete geçme zamanının geldiğine karar verildi.

Tahir Elçi ise avukatlık mesleği boyunca devlet koruması altındaki üniformalı ve rütbeli katillerin işlediği cinayetlerin mağdurlarının savunmasını üstlenerek zaten yeterince hedef haline gelmişti. O da aynı radarın takibindeydi ve katıldığı bir TV programında bir başka tabuyu, yine yıllarca çiğnenmiş bir ezberi tartışmaya açınca, onun da akıbeti karara bağlandı.

Elçi PKK’nin söylendiği gibi bir terör örgütü değil, silahlı mücadeleyi benimsemiş siyasi bir hareket olduğunu söyleme cüretinin bedelini çok ağır ödedi. Sonuçta Türkiye’nin siyasi tutumu 35 yıldan beri bu hareketin bir terör örgütü olduğu tezini uluslararası bir düzlemde kabul ettirmeyi başarmıştı. Yani bu kazanımların tartışmaya açılmasına razı olamazdı.

Politik açıdan bakılınca bu razı olmama hali, Elçi cinayeti sonrasında öngörülen caydırıcılığı da sağlamış oldu. Tahir Elçi’nin o TV programında ileri sürdüğü görüşlerin daha sonraki yıllarda bir başkası tarafından tekrarlandığına tanık olmadık. Ülkenin sağ siyasi cenahı halen bu ezberi tepe tepe kullanmaktan medet ummakta. Bu durumun en somut göstergesi ise, HDP çevrelerinin emek, iş cinayetleri, kadın, çevre, sosyal adaletsizlik, cezaevlerindeki hukuksuzluk, demokrasi ve insan hakları konularındaki tüm siyasi söylemlerine ve taleplerine karşı cevap olarak ‘PKK ile arasına mesafe koysun’ dışında bir şey söylenemiyor. Daha da önemlisi, ülkenin gerçek anlamda alternatif oluşturan tek kitlesel siyasi hareketi ‘terörle iltisaklı’ denerek kapatılmaya çalışılıyor.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Çöpü yakmak hangi aklın ürünü?

Sonraki Haber

Türk-İş veya sendikacıları nasıl bilirsiniz?

Sonraki Haber
Türk-İş veya sendikacıları nasıl bilirsiniz?

Türk-İş veya sendikacıları nasıl bilirsiniz?

SON HABERLER

Barış bir mücadele sorunudur

Kürt siyaseti oyun kurucudur

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Sevk-sürgün rüzgarı yeniden esiyor

Barış adımları beklentisi sonbahara ertelendi

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Çığlık amacına ulaşmıştır!

Çığlık amacına ulaşmıştır!

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Göral: Yeni bir hat oluşturulmalı

Göral: Yeni bir hat oluşturulmalı

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Yeni Yaşam
8 Haziran 2025

DEM Parti, DBP ve KNK’den 1 Mayıs mesajı

DEM Parti’den bayram ziyaretleri: Gündem süreç

Yazar: Yeni Yaşam
7 Haziran 2025

Abdullah Öcalan’ın ‘Özgürlük Sosyolojisi’ Arjantin’de okuyucu ile buluştu

Abdullah Öcalan’ın ‘Özgürlük Sosyolojisi’ Arjantin’de okuyucu ile buluştu

Yazar: Yeni Yaşam
7 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır