• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
4 Haziran 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Aziz Ferman

Tarihi sorumluluk ve İmralı sistemi

12 Nisan 2021 Pazartesi - 12:00
Kategori: Aziz Ferman, Yazarlar
Erdoğan sonrasına ‘Yumuşak Geçiş’ mi?

Aziz Ferman

Egemenler, kendi sistemleri ve iktidarları açsından tehlikeli buldukları düşünce ve inanç sistemlerinin toplumsallaşmasını engellemek için “tecrit”i, bir korunma mekanizması olarak üretmişlerdir. Yani bir düşünceden, o düşünsel akımdan korunmak için tarih boyu başvurdukları yöntemin adı “tecrit” olmuştur. İktidar kurup da tecrit uygulamayan hiçbir din, mezhep veya ideolojik akım olmamıştır. İktidarın doğasında bu zor yöntemi gizil olmuştur. Özgürlük vaat etmeyen iktidarların olmadığı gibi kendinden olmayana karşı da tecrit uygulamayan iktidarlar olmamıştır.

Hele ki iktidar devletmişse, devletin içerdiği bütün zor aygıtlarını da kendi iktidarını sağlamlaştırmak ve kalıcılaştırmak için tecridi, tüm toplumun gözeneklerine kadar işlemeyen iktidarlar da olmamıştır. Tarihin tüm devindirici, hareket ettirici güçleri, kendilerini iktidara taşıyana kadar toplumsal özgürlükten, adaletten ve eşitlikten bahsetmiş ama iktidarla buluşur buluşmaz toplumun özgürlük isteklerini “zararlı” talepler ve düşünceler olarak gördüklerinden ilk başvurdukları yöntem, tecrit uygulamak olmuştur.

Tarihte bunlar, “örtülü krallar ve maskeli tanrılar” olarak ortaya çıkmışlar, günümüzde ise “çıplak krallar ve maskesiz tanrılar” olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Onlara göre her şey kendi iktidarlarını korumak üzere kurgulanır. Hikayenin gerçeği, büyük yalanlardır. Kendisinin dışındakine tecrit uygulamayı bir yöntem olarak tercih eden hangi güç veya yapı olursa olsun temel başvurduğu yöntem büyük yalanlardır.

Hani “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” denmesi gibi, tecride alınmak istenen bir düşünce ideolojik hal aldığında tecrit yöntemi anlamsızlaşır. Tıpkı İmralı tecrit sistemi gibi uygulayanların da başına bela olur. Bir düşünce ideolojik muhteva kazandığında aynı zamanda eyleme de geçmiş olur. Tarihten de biliyoruz ki, eyleme geçmiş bir hakikati durdurmaya hiçbir kudret muktedir olamamıştır.

Bu anlamda İmralı tecrit sistemi, daha başından anlamsızlaşmıştır. O, bir tecrit değil, tamamen bir işkence sistemidir. Her şeyden önce bunun doğru tanımlanması gerekmektedir. Çünkü, İmralı’da uygulanan işkence sistemi, bir intikam sistemi olarak uygulanmaktadır. İmralı’da PKK Lideri Öcalan’a uygulanan işkence, aslında Kürt toplumsallığının mücadelesiyle doğrudan ilintilidir. Kürt toplumsallığı, ütopyası olan özgürlük düşüne yaklaştıkça soykırım rejimi de tam bir intikam hareketi olarak işkence sistemini toplumsallaştırıp yaygınlaştırmaktadır.

Bu nedenle mevcut iktidardan şu ya da bu düzeyde rahatsızlık duyan tüm toplumsal katmanlar, sınıflar, etnik kimlikler ve inanç grupları varlıklarını ancak bu mücadele karşısındaki tutum, davranış ve eylemleriyle tarif edebilirler. “Ben kendi özgürlüğümü istiyorum, başkası veya başkaları beni ilgilendiremez” dendiği anda, onun da bir demagoji olduğunu söylemek gerekiyor. Toplumsallaşmamış hiçbir özgürlük mücadelesi olmayacağını doğru anlamak gerekiyor.

Toplumsal adalete, eşitliğe ve özgürlüklere en açık olması gereken Türkiyeli emekçilerin, AKP-MHP iktidarından rahatsız olmayan hiçbir katmanı kalmamıştır. AKP-MHP iktidarı emekçilerin sadece geleceklerini gasp etmemiş, günlük yaşamını bile sürdüremez noktaya getirmiştir. Dolayısıyla Türkiyeli emekçilerin en acil görevi, günü kurtarmak yerine geleceği bugünde kurmasıdır. Bu nedenle, toplumsal özgürlük taleplerini reddetmek yerine, başkalarının özgürlüğünden kendi özgürlük sınırlarımızı oluşturmak gibi tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olduğumuzu doğru anlamalıyız.

Kürt toplumsallığının hiçbir ferdi, Türk toplumsallığından daha fazla bir talebi olmamıştır. Tersinden söylersek, soykırım kıskacındaki Kürt toplumsallığından da hiçbir Türk ferdi daha fazla yararlanmamıştır. Ülkenin tüm zenginlik kaynaklarını tüketen AKP-MHP rejimi, Türkiye toplumsallığının iş sağlığı kadar iş güvencesini de tüketmiştir. İşsizlik rakamları her geçen gün çığ gibi büyümektedir. İşsizlik rakamlarıyla birlikte diğer toplumsal sorunlar da aynı oranlarda artış trendindedir. Toplum, hızla açlık ve kaos sürecine doğru sürüklenmektedir.

Onun içindir ki, Türkiyeli emekçiler en başta kendi emek bilinçlerine yönelmek zorundadır. Emek bilincinin farkında olmamak, toplumsallığa yapılabilecek en büyük hakaretlerden biridir. Kürt toplumsallığı böyle bir özgürlük bilinci yarattığı için önü alınamıyor. Kürt toplumsallığı Öcalan gerçeğiyle sağlam bir paradigmaya ulaşmamış olsaydı herhalde bu kadar da direnme imkanı bulamazdı. Salt ulusal kimliğin farkındalığı bile bu denli güçlü bir mücadelenin zemini olamazdı. Kürt toplumsallığından daha güçlü ulusal bilince sahip olup da varlığını korumakta güçlük çeken halklar da var.

Bu anlamda Kürt özgürlük mücadelesini sadece bir ulusal özgürlük mücadelesi olarak görmek ve tanımlamak çok büyük yanlışı olur. Yanlıştan da öteye tarihi fırsatların tüketilmesine, özgürlük hayallerinin ötelenmesine neden olur. İmralı işkencesine karşı yürütülen mücadeleyi özünde bir demokrasi mücadelesi olarak görmek, daha genel anlamda özgürlük mücadelesi olarak tanımlamak, tarihsel sorumluluğu da doğru tanımlamak anlamına gelir.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Hayaller mavi vatan, gerçekler acı vatan

Sonraki Haber

Sermayenin çarklarını yaşam alanlarından çekin

Sonraki Haber
İrade yok edilimez…

Sermayenin çarklarını yaşam alanlarından çekin

SON HABERLER

Halep’te binler Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için yürüdü

Halep’te binler Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için yürüdü

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

DEM Parti: Kürt sorununun demokratik çözümü paketlere sığdırılamaz

DEM Parti: Kürt sorununun demokratik çözümü paketlere sığdırılamaz

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

CHP’li Tanrıkulu ‘Bu suç duyurusudur’ dedi, kayyımlar araç motorlarını bile sökmüş!

Sezgin Tanrıkulu: AKP beklentileri boşa çıkardı

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

MHP seçilmişler için kanun teklifi verecek

MHP’li Feti Yıldız’dan süreç açıklaması: Hiç kimse bozamaz

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Dar ve dönemsel çıkarlara takılmamak…

Hasta tutsaklar ve yargı paketinin ahlaki felci   

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

‘Kaypakkaya’laşan Mayıs!

Yoldaş Basavaraju Amar Rahe!

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Ahmet’e veda

Tersten eşitlenme

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır