Son iki yüzyıldır nefes nefese, büyük bir maraton ile koştuğumuz ve uğruna canlar verdiğimiz, karanlık sulardan geçerek ve nice karşıt fikirleri bütünleştirerek vardığımız, büyük umut ve hayallerimizin bayramı olan 25 Şubat 2025, saat 17.00 tarihi şüphesiz büyük bir olumlu kırılmanın başlangıcı oldu. İki halk olarak büyük bedeller vererek bugünlere geldik. Çok ağrıyan yanlarımız oldu ve çok sancılı süreçler geçirdik. Hala uğruna binlerce emekler verilen tarihi bir sürecin kapısındayız. Biz Kürt halkı olarak kapıyı açmışız ve artık bayramlaşma zamanı diyoruz. Ama bunu Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ne kadar anlamış, yakın bir zamanda göreceğiz.
Tarihi çağrının her kelimesi üzerine çokça konuşulacak perspektifler ile doludur. Anlamak için çok tartışılacağı ve üzerine çokça yorumlar yazılacağı şimdiden çok bellidir. Elbette her dönemde olduğu gibi bu dönemde de kapitalist modernite kalemşorları da boş durmayacaktır. Fakat çağrının netliği tüm anlamsız çabaları boşa çıkaracaktır.
Çağrıda en çok dikkat çeken ve aslında bu çağrının genel perspektifini belirleyen bence Sayın Öcalan’ın PKK’nin kurulma aşaması ve kuruluş aşamasındaki yasaklara yaptığı vurgulama, geniş açıklama ve önemdir. PKK’nin varlığı ve gelişim aşamasındaki siyasi soykırım ve ağır asimilasyon uygulamalarının yanı sıra anti demokratik sistem anlayışı, PKK’nin ortaya irade koymasının asıl nedenidir. Özelde 200 yıllık politikanın cumhuriyet ile tırmanmaya geçmesi ve içerdeki işbirlikçi sınıfın katkısı ile Kürt sorununun büyüyerek geliştiği ve bu gelişmelerin cumhuriyet tarihinin en büyük isyan hareketinin doğuşuna neden olduğu açık bir dille vurgulanmıştır. Bütün bunların neden olduğu taraf, açıkça Türkiye Cumhuriyeti ve son yüz yıl Osmanlı yönetiminin olduğu yazıda net bir şekilde anlaşılıyor.
Bu bağlamda Kürt sorununun ve PKK’nin ortaya çıkış nedenlerini kim yaratmışsa yine o ortadan kaldırabilecek sorumluluğa sahiptir. Yani Türkçesi şöyle; PKK ve Kürt sorununun ortaya çıkışında, son iki yüz yıldır kapitalist modernitenin oyununa gelen ve içerdeki bazı işbirlikçi sınıflarında desteğini de alan ve bunu devlet adına yapan sınıf sorumludur. Bu sınıfın elindeki iktidar şimdi AKP hükümetinde olduğu için sorunu ortadan kaldırma sorumluluğu da yine ondadır. Sayın Öcalan’ın PKK’nin kuruluş aşamasındaki inkar ve imha politikalarına dikkat çekmesi sorunun asıl nedeni olarak ortaya konmaktadır.
Tabii sorunun hukuki ve demokratik zeminde çözülebileceğini ve bu konuda gerekli zeminin (Erdoğan ve Bahçeli’nin açıklaması ve siyasi liderlerin desteği) varolduğunu “ve hazırlanması gerektiği” çağrıda ayrıca öne çıkan bir diğer başlık. Fakatsız ve amasız diyen taraflara da bu içerik aslında açıkça ifade edilmiştir. PKK’nin kuruluş aşamasındaki asıl nedenlerin demokratik bir zeminde ve tartışılarak, uzlaşı arayarak ortadan kaldırdıkça, demokrasinin de gelişeceği ve demokrasinin buna bağlı olduğu yazının tamamından çıkarılabilinir. Bir oluşun asıl nedenleri ortaya açıkça konuluyorsa bu oluştaki nedenlerin de bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini açıklar. Daha açık ifade ile nedenler ortaya konulmuştur, sıra bu nedenleri ortadan kaldırmaya gelmiştir. Bunun da sorumluluğu elbette ki Erdoğan ve Bahçeli’dedir.
Yukarda da belirttiğim gibi çağrıyı başlık başlık değerlendirmek biraz zaman alacaktır. Şimdilik yazının genelinde ortaya çıkan PKK’nin kuruluş aşamasındaki nedenlerine dikkat çekilmesi bence ilk başlık olarak ortaya çıkıyor. Sayın Sırrı Süreyya Önder’in de çağrıdan sonra ilettiği Sayın Öcalan’ın notu, yazının tamamı için bir anahtar niteliği taşıyor.
Bir diğer başlık ise kimlik, sosyo ekonomik ve siyasal örgütlenmenin önemine yapılan vurgudur. Bu başlık tam demokratik cumhuriyet temelinde sağlanabilecek bir başlıktır. Bitirmeden şunu belirtmek gerekiyor; Çağrının video kaydının bir an önce paylaşılması lazım. Heyetteki arkadaşlar elbette güzel okudu ama kelimeler Sayın Öcalan’ın sesli vurgusu ile daha iyi anlaşılacaktır. Özetle hükümete düşen görev bir an önce anlamak ve süreci hızlandırmaktır. Çünkü çağrı tüm Türkiye’ye yapılmıştır…