İktidar, kökten çözüm olan üretimin yolunu asfaltlamak yerine mevzuat düzenlemeler ile ithalat şirketlerinin yolunu şoseye çevirerek şirketlerin ihtiyacı halinde nakliye uçakları için inebilecek hale getirdi
Abdullah Aysu
Adettir her yeni yıl geldiğinde geçen tarım sezonu değerlendirilir. Yeni yılın bitmesine daha dört ay var, tarımda bu neyin değerlendirmesi diyebilirsiniz. Doğrudur! Ama birçok üründe hasat sona erdi. Halkımızın deyimiyle saç kesildi (hasat yapıldı), çiftçilerin önüne döküldü (verimlilik belli oldu). Ak mı, kara mı (az mı, çok mu) olduğu görüldü. Bu nedenle yeni yılı beklemeden sıcağı sıcağına bir ara bilanço çıkarmak/vermek istedim. Vereceğim bu ara bilanço tüm sezon için eksik olur. Fakat yıl hakkında vereceği genel fikir için asla yanlış olmaz.
Evet, 2024-2025 üretim sezonu çiftçiler için zor ve meşakkatli geçti. Önce zirai don vurdu. Ardından gelen kuraklık üreticileri yere serdi/yapıştırdı adeta.
En şiddetli zirai don
Bu yıl zirai don 34 ilimizde etkili oldu. Etkilenenler iller; Malatya, Elâzığ, Manisa, İzmir, Uşak, Denizli, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Çanakkale, Yalova, Tekirdağ, Niğde, Karaman, Aksaray, Konya, Kırşehir, Sakarya, Karabük, Düzce, Bolu, Trabzon, Ordu, Rize, Giresun, Maraş, Adıyaman, Erzincan, Erzurum, Dersim, Amasya, Tokat, Çankırı, Çorum, Kastamonu, Samsun.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, zirai don ile ilgili konuşmalarında, “zirai dondan sadece 16 meyve zarar gördü” dedi. Zarar gören meyveler olarak; armut, ayva, badem, ceviz, elma, erik, fındık, kayısı, kiraz, limon, mandalina, nektarın, portakal, şeftali, üzüm ve fıstık olduğunu her konuşmasında belirtti. Aslında bakanın meyve konusunda söyledikleri doğru. Fakat buğday, arpa, şekerpancarı, mısır, karpuz, marul, patates ve diğer bazı ürünler de zirai dondan zarar gördü. Ancak birçok ürün zirai don konusunda değerlendirilmedi. Konu edilenler, Türkiye’nin ihracatında önemli, ithalatında bağımlı olduğumuz ürünler. Öncelikle bunun altını çizelim.
İhracatçısı olduğumuz ürünler, dünya üretim ve ihracat sıralamasında ilk sıralarda olduğumuz ürünler. Bu nedenle Türkiye çiftçisi ve ekonomisi için bu ürünler önemli. Fakat bu ürünlerin dünya piyasalarındaki fiyatlarını belirleme aşamasında ülke olarak etkimiz yok denecek düzeyde. Söz konusu ürünler fındık, üzüm, kayısı, ceviz, kiraz ve diğerleri. Birkaç örnek:
Üzüm
Türkiye, çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde ve ihracatında lider. Dünya üzüm ihtiyacının yaklaşık üçte birini Türkiyeli üzüm üreticileri karşılamaktadır. Bu ihracat gücü ile de ülkeye önemli miktarda döviz kazandırılmaktadır.
Ancak üzüm bağlarında bu yılın Mart ve Nisan aylarında iki kez zirai don felaketi yaşandı. 2024-2025 üretim sezonunda 300 bin ton olması beklenen üzüm üretiminden zirai don nedeniyle yüzde 40-50 azalma oldu. Zirai don felaketinin yarattığı tahribat bazı yörelerde yüzde 60-70’e ulaştı.
Fındık
Dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini Türkiye karşılamaktadır. En önemli ihraç ürünümüz olan fındık, ülkeye hatırı sayılır miktarda döviz sağlamaktadır. Ne yazık ki fındık bu sezon zirai dondan ciddi biçimde zarar gördü. Şöyle; fındık tarımının en fazla yapıldığı Ordu ilinde 250 m rakıma kadar lokal hasar, 250-500 m aralığında %50 hasar, 500 m rakımın üzerinde yüzde 100 hasar oluştu. Ordu’da fındık yetiştiriciliğinde 500 m ve yukarısındaki arazi varlığı yüzde 70 gibi yüksek bir oranda. Bu sebepten Ordu ilinin 250 bin ton fındık üretim kapasitesi zirai don nedeniyle neredeyse 80 bin tona kadar düştü. 100 bin ton üretim yapan Giresun ilinde ise 500 m rakıma kadar lokal, 500-700 m rakımda yüzde 50-70, 700 m yukarısında yüzde 100 hasar oldu. Giresun ilinde fındık yetiştiriciliği yapılan arazi varlığı 500 m yukarısında yüzde 30 kadar olup 100 bin tonluk üretim kapasitesi 60-70 bin tona düştü.
Üstüne bir de kuraklık
Zirai dondan sonra yaşanan kuraklık, çiftçilere ikinci bir darbe indirdi. Birçok ürün kuraklıktan ötürü zarar gördü. En fazla ithal ettiğimiz iki temel ürün olan buğday ve ayçiçeğine gelin birlikte bakalım.
Buğday
Yaklaşık otuz yıldan bu yana buğday üretimimiz 18 ile 21 milyon ton arasında gerçekleşmektedir. Bu zaman zarfında nüfus sürekli artarken buğday üretimi yerinde saydı; artmadı. Buğdayın gen merkezi Türkiye, bu nedenle buğday ithalatçısı ülkeler arasında üst sıraya demir atmış durumda. Üstelik bu yıl kuraklık nedeniyle verimlilik 16 milyon 500 bin tona geriledi. Bu düşük üretim nedeniyle buğday ithalatında dünya şampiyonluğu kupasını ithalat müzemize taşıyabiliriz. Bunun ipuçlarını 27 Ağustos’ta TMO’ne sınırsız ithalat yapma yönetmeliğinin çıkarılması vermektedir.
Ayçiçek
Türkiye’nin yıllık yağ tüketimi yaklaşık olarak 1 milyon ton civarında. Bunun 10 bin tonu hayvansal yağlardan sağlanmaktadır. Geriye kalan kısmı bitkisel yağlardan karşılanmaktadır. Bitkisel yağlar içerisinde ayçiçeğinin payı, yıllara göre değişmekle birlikte yaklaşık 600 bin ton ile en yüksek miktara sahiptir.
Ne yazık ki, bu üretim sezonunda yaşanılan kuraklık nedeniyle ayçiçek üretimi yaklaşık yarı yarıya indi. Dekarda ortalama 200 kg civarında olan verimlilik bu yıl 100 kilograma kadar geriledi. Bütün bunlar yaşanırken hükümet cephesi ne yaptı veya ne yapıyordu? Bakalım.
Hükümet ne yapıyor?
Hükümetin bildik çözüm rehberinin ilk sırasında yer alan ithalat mevzuatını bu felaketler sonrasında da devreye aldı. Gümrük sıfırlamalarına ve ithalata daha fazla kolaylıklar sağlama yoluna gitti. Kökten çözüm olan üretimin yolunu asfaltlamak yerine mevzuat düzenlemeler ile ithalat şirketlerinin yolunu şoseye çevirerek şirketlerin ihtiyacı halinde nakliye uçakları için inebilecek hale getirdi. Kuraklık sonrasında ithalat miktarı daha da artacak olan iki temel gıda maddemiz olan buğday ile ayçiçeği ile ilgili ithalat mevzuatındaki yapılan mevzuat düzenlemesine bakalım.
Buğdayda durum
27 Ağustos 2025 tarihli Resmî Gazete’de Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) Bakan onayıyla sınırsız ithalat yetkisi tanıyan yeni bir yönetmelik yayınlandı.
Yönetmelikle, TMO, artık bir Bakan imzasıyla, hiçbir ihale kuralı, hiçbir şeffaf kriter olmadan, milyonlarca dolarlık tarımsal ürün ve hizmet ithalatı yapabilecek. Başka bir deyişle, artık, hiçbir komisyon denetimi, şeffaf kriter, kamuya hesap verebilirlik olmaksızın; istenilen ürün, istenilen ülkeden, istenilen kişi ya da firmayla, istenilen fiyata doğrudan ithal edilebilecek.
Ayçiçekte yine ithalat
Hükümet, ayçiçeğinde sıfır gümrükle 1 milyon ton ayçiçeği veya yüzde 20 vergiyle 400 bin ton ham ayçiçeği yağı ithalatı yapılmasına tam hasat arifesinde karar verebildi. Karar 18 Temmuz 2025 tarih, 32959 sayılı Resmî Gazete’de yayımlandı. Hasat öncesi gümrüklerle bu şekilde “oynanması” ayçiçek fiyatını baskıladı. Kuraklık darbesinin ardından TRAKYABİRLİK açıkladığı düşük fiyat aparkatı ile de üretici abandone oldu.
Ne diyelim, ithalat şirketleri ile küresel gıda ve tarım şirketlerinin şoseye döndürülmüş yolu açık ola(!) Bu konu siyasiler arası bir mecrada, ama atı alan şirketler Üsküdar’ı geçti! Biline…
470 bin çiftçiye 46,5 milyar lira
Çiftçiler yaşanan bu iklim istikrarsızlığı kaynaklı kuraklık ve zirai don zararının devlet tarafından karşılanmasını bekledi. Devletin bu konudaki somut açıklaması gecikti. En nihayet zirai don zararı için 470 bin çiftçiye 46,5 milyar lira ödeneceğini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ahlat’ta yapılan kabine toplantısının ardından açıkladı.
Açıklamaya göre, zarar gören ürünler için, TARSİM Sigortası kapsamında 50 bin 300 üreticiye 23 milyar lira hasar ödemesi yapılacak. Bunun 7 milyar lirası ödenmiş durumda. Kalan 16 milyar TL’si Kasım’a kadar ödenecek.
Sigorta yaptırmayan Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı 420 bin üreticiye ise Kasım’a kadar yaklaşık 23,5 milyar lira ödeme yapılacağı belirtildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamasına göre; sigorta yaptıran 50 bin kişi 23 milyar lira alacak. Sigorta yaptırabilenlerin 8 katından daha fazla olan yaptıramayan çiftçilere (420 bin kişiye) ise 23,5 milyar TL. ödenecek.
Küçülme sürüyor
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ikinci çeyrek Nisan-Haziran dönemi büyüme rakamlarını açıkladı. Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2025 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 4,8 arttı. Sanayi yüzde 6,1, inşaat sektörü yüzde 10,9 büyürken tarım yüzde 3,5 küçüldü. Tarımla birlikte kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde1,2 küçüldü. Kısacası, yaşam küçüldü, sermaye büyüdü.
Ne yapmalı?
- Öncelikle ithalata dayalı politikalardan vazgeçilmeli. Üretim desteklenmeli.
- Ürün fiyatlarının belirlenmesinde maliyet + yüzde 25 kazanç + insanca yaşam payı eklenerek belirlenmeli. Belirlenen bu fiyatlar tavan değil taban fiyat olmalı. Piyasada taban fiyatının düşmesini engelleyecek enstrümanlar devlet tarafından ortaya konulmalı.
- Desteklemelerde “ölme eşeğim ölme, yaza yonca bitecek” mantığı ile uygulanan politika terk edilmeli. Çiftçilerin devleti desteklediği bir yıl gecikmeli destek ödemeleri yerine devletin çiftçiyi desteklemesi olacak olan ödemeler zamanında, yani aynı yılın üretim sezonu başlamadan önce verilmeli. Ayrıca destekler eksik değil Tarım Kanunu’nun öngördüğü şekilde bir tamam verilmeli.
- Zirai don, kuraklık, sel, dolu vb iklime bağlı oluşan zararlarda ödemeler etkilenen ürünün telafisini sağlayacak ödemeler, geciktirilmeden zarar gören ürünün hasat döneminin hemen akabinde karşılanmalıdır. Karşılama TARSİM in sekizde biri kadar değil eşit olmalı. Nasılsa TARSİM ödemelerinin ödemelerin yüzde 70’i devlet tarafından karşılanmaktadır.
Ara bilançoyu burada kapatalım. Daha kapsayıcı tarım bilançosunu 2026 yılında değerlendirmek üzere…