• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Kasım 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Jineolojî'nin Sözü

Taşın politik hafızası

20 Kasım 2025 Perşembe - 00:00
Kategori: Jineolojî'nin Sözü, Manşet, Yazarlar
Taşın politik hafızası

Kürt halkı için zihinsel tembelliği aşmak, yalnızca bir kültürel tercih değil; devrimci bir zorunluluktur. Çünkü kolonyal aklın en büyük zaferi, sömürdüğü halkın kendi zihinsel üretiminden vazgeçmesidir. Öcalan’ın ifadesiyle ‘Hakikati arama iradesinin tutsak düşmesidir.’ Bu tutsaklık kırıldığında, halk kendi aklının öznesi hâline geldiğinde, gerçek özgürlük süreci başlayacaktır

Eylem Aktı / Jineolojî’nin Sözü

Kürt halkının politikliği aslında uzun bir tarihsel bilincin ve direniş kültürünün bir yansımasıdır. Kürt toplumu, yüzyıllardır inkâr, asimilasyon ve sömürgeci baskılarla karşı karşıya kaldığından dolayı, politika halk için sadece “devlet işleri” ya da “parti işleri” anlamına gelmez- yaşamın ta kendisidir. Kürt Halkı, tarih boyunca kendi kimliğini, dilini ve kültürünü korumak için sürekli bir mücadele içinde olmuştur. Bu nedenle, her kuşak bir önceki kuşaktan bir tür politik bilincin mirasını devralıyor. Kürt halkının politikası çoğu zaman “nasıl yaşayacağı” sorusuyla iç içedir. Kadının “Jin Jiyan Azadi” sloganı etrafında özgürleşmesi, köyün yönetimi, komünler, dilin korunması, hatta bir düğün ya da taziye düzeni bile politik bir anlam taşıyor. Çünkü her alanda “nasıl bir toplum olunacağı” tartışması vardır, bunun inkârı Kürt halkının mirasına zehirdir.

Kürt Halkının, yaşadığı acıları unutmamak ve yeniden üretmek için kolektif hafızasına çok değer verdiği aşikardır. Bu hafıza, aynı zamanda bir politik güçtür. Şarkılarda, dengbejlerde, destanlarda hep direniş, adalet, özgürlük temaları etrafında bir şekillenme görülür. Yani kısacası politiklik kendiliğindendir. Gündelik yaşamın parçasıdır. Bir çocuk bile erken yaşta kimliğinin farkına varır; bir anne evladını büyütürken “toplumun parçası olmayı” öğretir; bir genç köyünden şehre giderken tarihini taşır. Öyle ki bu konuya dair annemin bir anısını paylaşmak isterim. Annem, Garzan zozanlarından sonbaharla beraber köye döndüğünde ardında bıraktığı taşlara, taşların yalnız kalmasına ağlarmış, küçük avucuna alabildiği taşlarla tesellisini de kendisi yaratırmış. Kürt halkının, kadının politik mirası işte bu hikâyede saklıdır benim için.

Günümüz koşullarına gelindiğinde ise bu gerçeklik farklı bir boyutta. Var edilen bunca politik/toplumsal hafızanın bir sonraki nesile yeterince aktarılamamasını bir eleştiri konusu olarak gündemimize almakta fayda görürüm. Kürt halkı olarak devasa bir mirasa sahip iken bu mirası unutmak/unutturmaya çalışmak verilen onca bedellere sırtımızı çevirmektir bir bakıma. Var edilen bunca toplumsal hafıza nasıl oldu da günümüz koşullarında belli anı/hikayelere sıkışmış? Bunun sorgulamasını somutlaştırmak adına kendimize belli sorular sormamız gerekliliktir. Kolektif, doğayla bağları bu kadar gelişkin bir yaşam içindeyken bugün nasıl oldu da Sayın Abdullah Öcalan’ın yazmış olduğu Barış ve Demokratik Toplum Manifestosunda geçen kavramlara kendimizi uzak görebildik? Kadın, toplumsal cinsiyet, doğa, anlam, komün yaşam tarzı ve dahası. Kürt halkının değerlerinin ve parti paradigmasının bu kadar iç içe olmasına rağmen hala bu kavramların tekrar tekrar gündemimize alınmasının sebebi nedir?

“Zihinsel tembelleşme”. Kürt halkı, yüzyıllardır maruz kaldığı kolonyal baskılar, inkâr politikaları ve kültürel soykırım pratikleri nedeniyle, varoluşsal mücadelesini çoğu zaman çıplak hayatta kalma refleksi üzerinden yürütmek zorunda kaldı. Bu tarihsel baskı, bir yandan güçlü bir politik bilinç ve direniş geleneği yaratırken; öte yandan eleştirel düşüncenin, entelektüel üretimin ve teorik derinliğin bazı alanlarda körelmesine neden olan yapısal bir zihinsel tembelliğin de kapısını araladı.

Kürtler bağlamında “zihinsel tembelleşme” olgusu, bireysel yetersizlikten ziyade, tarihsel olarak üretilmiş kolektif bir bilişsel pasifikasyon süreci olarak değerlendirilebilir. Modern ulus-devlet oluşumlarıyla birlikte bölgede uygulanan asimilasyon, kültürel baskı ve sistematik inkâr politikaları, Kürt toplumunun eleştirel düşünme pratiklerini hem kurumsal düzeyde hem de gündelik yaşam katmanlarında ciddi biçimde sınırlandırmıştır. Bu baskısal yapı, Gramsci’nin “kültürel hegemonya” kavramıyla açıklanabilecek şekilde, hâkim ideolojinin normalleştirici etkisiyle Kürt bireyini edilgenleştiren bir zihinsel ortam üretmiştir. Ancak bu tarihsel koşullar, bugün Kürt toplumunun kendi bilişsel kapasitesini yeniden inşa etme sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır. Tam tersine, uzun süre otoriteler tarafından belirlenen politik gündem ve kader algısı, bireyin özneleşme kapasitesini zayıflatmakta; kritik düşünmeyi, otonom karar almayı ve entelektüel üretimi kolektif kimliğin gölgesinde eriten bir bağımlılık ilişkisi yaratmaktadır. Bu nedenle zihinsel tembelleşme, salt bilgi eksikliğiyle açıklanamayacak bir durumdur; daha çok, düşünsel emeği devre dışı bırakan yapısal bir konfor alanının yeniden üretimidir. Kürt toplumunun tarihsel direniş pratikleri önemli olsa da bu direniş ancak sürekli yeniden üretilen bir eleştirel bilinç ile sürdürülebilir. Dolayısıyla bugün en acil ihtiyaç, bireylerin epistemik özeliklerini güçlendirmeleri; okuma, araştırma ve eleştirel tartışma kültürünü sistematik bir toplumsal pratik hâline getirmeleridir. Çünkü bilişsel dönüşüm olmaksızın, politik dönüşümün sürdürülebilirliği sınırlı kalmakta; zihinsel özgürleşme gerçekleşmediği sürece toplumsal özgürlük iddiası da tam anlamıyla somutlaşamamaktadır.

Ayrıca tekrar etmekte fayda vardır bu tembelleşme bireylerin “iradesizliği” değil; aksine devlet şiddetinin, toplumsal travmanın, özel savaş politikalarının ve aynı zamanda kuşaklar boyunca aktarılan baskı döngüsünün politik bir sonucu olarak da değerlendirilmelidir. Ancak bu gerçeklik bile tembelleşme olgusunu eleştirmeyi gereksiz kılmaz. Bu yapısallığın birçok nedeniyle birlikte ele alınması ve derinlik kazandırma ihtiyacı duymamız gereken bazı noktaları mevcuttur.

1. Tepkiselliğe sıkışmış politik akıl

Kürt halkı politik olarak son derece duyarlı görünse de güncelde bu duyarlılık çoğu zaman reaktif bir politiklikle sınırlı kalıyor. Stratejik düşüncenin yerini kısa vadeli öfkeler, teorik tartışmaların yerini sloganlar alabiliyor. Bu durum halkı, kendi kaderini belirleyen özne rolünden uzaklaştırıp, devlet şiddetinin temposuna göre hareket eden pasif bir politik pozisyona sürükleyebiliyor.

2. Sorgulamanın tabu hâline gelmesi

Kürtlük içinde bazı figürler, söylemler veya politik doğrular eleştiri dışına alındığında, toplumsal zihin dogmatikleşir. Ki Sayın Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Manifestosunda yer verdiği önemli konulardan biri de dogmatikleşmektir. Eleştirinin yokluğu, halkın kendi iç mekanizmalarını yenilemesini imkânsız hâle getiriyor. Sorgulanmayan her figür, her düşünce, halkın zihinsel ufkunu daraltan bir ağırlığa dönüşür.

3. Dijital çağda politik yüzeysellik

Sosyal medya, politik bilinci genişletiyor gibi görünürken, aslında onu derinlikten, okuyuculuktan uzak, tüketilebilir bir enformasyon akışına indiriyor. Like sayısıyla ölçülen politiklik, halkın tarihsel mücadelesiyle bağdaşmayan bir yüzeyselliğe kapı açıyor. Yapay zekâ gibi platformların kullanılmasınıda üretkenlikten uzaklaştıran konforyonist bir toplum yarattığı aşikardır. Bu, Kürt halkı gibi köklü bir direniş geleneğine sahip bir toplum için risklidir.

4. Travmanın yarattığı bilişsel yorgunluk

Kolektif acı normalleştiğinde, halkın enerjisi kendini yeniden üretmekten ziyade –zorunlu olarak– sürekli savunmaya harcanıyor. Bu savunma hâli, zamanla halkın kültürel, bilimsel ve düşünsel üretim kapasitesini törpülüyor.

Sürekli hayatta kalmak, uzun vadede düşünsel üretimi zayıflatır.

5. İçselleştirilmiş değersizlik

Devletlerin sistematik inkâr politikaları yalnızca kimliği değil, özsaygıyı da hedef aldı. Gözaltında yaşatılan işkenceler, edilen küfürler, tacizler, tecavüzler… bunun yalnızca birkaç örneği olabilir. Bunun sonucu olarak yer yer, halkın kendi potansiyeline duyduğu inanç zayıfladı. Bu da zihinsel tembelliği besleyen en görünmez fakat en etkili unsurlardan biridir.

Kürt halkı için zihinsel tembelliği aşmak, yalnızca bir kültürel tercih değil; devrimci bir zorunluluktur. Çünkü kolonyal aklın en büyük zaferi, sömürdüğü halkın kendi zihinsel üretiminden vazgeçmesidir.

Sayın Öcalan’ın düşüncesinde Kürt halkının gerçek çıkışı, silahla, ekonomiyle ya da diplomasinin tek başına gücüyle değil; zihniyetini dönüştürmesiyle mümkündür. Kürt halkındaki zihinsel tembelleşme, Öcalan’ın ifadesiyle: “Hakikati arama iradesinin tutsak düşmesi” dir. Bu tutsaklık kırıldığında, halk kendi aklının öznesi hâline geldiğinde, gerçek özgürlük süreci başlayacaktır.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Bahçeli ne demek istedi?

Sonraki Haber

Nazım’ın bende bıraktıkları 

Sonraki Haber
Nazım’ın bende bıraktıkları 

Nazım’ın bende bıraktıkları 

SON HABERLER

MHP’li Yıldız: Mutabakata vardık, İmralı’ya gidilecek

MHP’li Yıldız: Mutabakata vardık, İmralı’ya gidilecek

Yazar: Yeni Yaşam
20 Kasım 2025

Fedakarlığı sadece Kürtlerden beklemek büyük bir vicdansızlıktır

Fedakarlığı sadece Kürtlerden beklemek büyük bir vicdansızlıktır

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Kasım 2025

Halkın sanatçısı olmak

Yaygınlaşan uyuşturucu

Yazar: Heval Elçi
20 Kasım 2025

Sürece özel kanunda ceza tehdidi korunacak mı?

Sürece özel kanunda ceza tehdidi korunacak mı?

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Kasım 2025

Hidrolik kırma: Depremden kanser riskine tehdit büyüyor

Hidrolik kırma: Depremden kanser riskine tehdit büyüyor

Yazar: Heval Elçi
20 Kasım 2025

Tam zamanında yapılan uyarı

Bilim, din ve ‘ahlaki-politik toplum’

Yazar: Bedri Adanır
20 Kasım 2025

Nazım’ın bende bıraktıkları 

Nazım’ın bende bıraktıkları 

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır