Siyasetçi ve yazar Mahir Sayın, Ortadoğu’daki çatışmalara değinerek Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm modelinin, bölge halklarının barış ve refaha ulaşması için tek seçenek olduğunu vurguladı
Ulus devletlerin hegemonya savaşları dünyayı ve insanlığı büyük kriz içine çekerken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’ya yönelik çözüm önerilerine de her geçen gün daha da önem kazanıyor. Abdullah Öcalan da Ortadoğu’daki gerilim ve paylaşım savaşlarının sona ermesi için Demokratik Konfederalizm modelini bir alternatif olarak sunuyor.
Ortadoğu’daki kaosa çözüm olarak Abdullah Öcalan’ın “Demokratik Toplum” önerisine işaret eden siyasetçi ve yazar Mahir Sayın, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ömer Güngör’e konuştu.
‘TC’ye dertler kaldı’
Abdullah Öcalan’ın Ortadoğu’nun dizaynında Gazze, Lübnan, Suriye, İran ve Türkiye’yi kapsayan bir beş aşamalı analizini değerlendirten Sayın, “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) çöküşünün ardından dünyanın yeniden paylaşım girişimlerinden biri olan ve ABD’nin ‘Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’ gereğince Afganistan’dan Fas’a kadar rejim değişiklikleri ‘demokrasi getirmek’, ‘kitle imha silahlarını yok etmek’ ve ‘bölgeye barış getirmek’ üzere Irak’ın işgaliyle başlayan bir dizi müdahale sürdürüldü. Bu müdahaleler ile Irak, Libya ve Suriye hala bitmeyen bir kaosun içine sokuldu. Gaz ve petrol sahalarının sömürüsü garantiye alınmış oldu. Bizzat Erdoğan’ın kendisi bu geniş çaplı ABD projesinin eşbaşkanı olduğunu ilan etmişti. ABD’nin kendisine tanıdığı bu imtiyazı bölgesel hegemonya için kullanmaya çalışınca da, harekât alanı bizzat ABD tarafından sınırlandı. Bütün bunlardan TC’ye sadece dertler kaldı. Hala NATO üyesi olmaya devam eden Erdoğan yönetimindeki TC’nin ABD için yarattığı kimi sıkıntılara rağmen hala düşman ülke sıralamasına sokulmadı” dedi.
‘Başka barış projesi yok’
Abdullah Öcalan’ın Demokratik Konfederalizm önerisi, değerlendiren Sayın, Ortadoğu’da, bölgesel hegemonya gerilimlerinin de katkısıyla oluşan durum bitmez tükenmez bir gerilim ve savaş ortamı yaratmakta olduğunu belirterek, “Bu rekabet ilişkilerinin devam etmesi, bölgede hiçbir zaman huzurun ve barışın olmasına imkân vermediği gibi yaratılan tüm değerlerin de savaşlar yoluyla imha edilmesine ve bölge haklarının sefaletine neden olmaktadır. Bu konuda Sayın Öcalan’ın önerdiği Demokratik Konfederalizm; bölge halklarının barışa ve refaha kavuşabilmeleri için tek seçenek gibi durmaktadır. Zaten başka hiçbir barışçıl proje de ortada yoktur. İnsanlığın kurtuluşu rekabet değil küresel düzeydeki bir dayanışmada yatar. Bilimsel sosyalizm olarak da nitelediğimiz Marksist düşünce, kendisini enternasyonalizm ve dayanışma toplumu yaratma amacıyla temellendirmiştir. Ancak Reel sosyalizm uygulaması bir bütün olarak bürokratik merkeziyetçi burjuva devletin tekrarı ve ondan da vahim olmak üzere siyasal tekelcilik temelinde şekillenerek bu amacın tam karşısında hayat bulmuş ve bunun sonucu olarak da ürettiği iç çelişkilerin ağırlığına dayanamayıp yıkılmak ve kapitalizme dönmek zorunda kalmıştır” diye konuştu.
‘Demokratik uluslar topluluğu’
Sayın devamla şu ifadeleri kullandı: “Sayın Öcalan’ın da yerinde olarak işaret ettiği gibi, sosyalizmi demokratik temeller üzerinde; birey-toplum ilişkisini yeniden formüle ederek, yerel iktidarların temel örgütlenme biçimi (komün, sovyet, konsey, şura) olarak kabul edildiği ve herhangi bir otoriter merkeze tabi olmadan özerk varlıklarını sürdürebildikleri bir yapılanmayı; komünler arası dayanışmayı esas alan bir temelde ve dijital çağın gerçekliklerine yanıt verebilecek bir anlayışla yeniden üretmek, insanlığın yok oluştan kurtuluşunun temelini oluşturur. Ulus devletlerin birbirine karşı rekabet temelinde konumlanmaları insanlık tarihinin karşılaştığı en büyük felaketler arasında yer alır. Onun için sadece bir ülkede ya da bölgede değil küresel düzeyde bir demokratik uluslar topluluğunun dayanışma temelinde yaratılması zorunluluktur. Bu yoldaki ilerleyiş, her ülkenin kendi içinde başlayıp bölgesel ve küresel bir düzeye ulaştırılabilir.”
Demokratik toplum çağrısı
“Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ilişkin konuşan Sayın, “Silahların konuştuğu yerde insanların söz hakkı en düşük düzeye iner. Büyük ya da küçük, haklı ya da haksız her savaş insani ilişkilerin ortadan kalkması, birbirini yok etmeye yönelmesi ve bunun için akıl almaz kötülüklerin örgütlenmesi anlamına gelir. Şayet gerçekten demokrasi isteyen bir iktidar biçimi ortaya çıkarılabilir ve Sayın Öcalan’ın önerisi demokratik toplumu yaratma yoluna girilebilirse (ki, faşist iktidarın muhalefete yönelik darbesinin ardından ortaya çıkan toplumsal hareketlilik bunun gerçekleşme umudunu artırmaktadır), bu sadece Türkiye halklarının huzura ilerlemesi değil, verdikleri bu örnek sayesinde de tüm bölge halklarının hayatını burnundan getiren ilişkilere son verilebileceği umudunun bölgede yeşermesi anlamına gelecektir. Bunun için silahların sustuğu ve demokratik ilişkilerin geliştirildiği bir durumun yaratılabilmesi, bütün bölge halkları için muazzam bir özendirici örnek oluşturur” diye belirtti.
‘Demokratik sosyalizm’
Demokratik Sosyalizm ve konfederalizm, halkların ve uluslararası dayanışmanın rolüne değinen Sayın, “Demokratik Sosyalizm ve konfederalizm tüm kapitalist sistemin düşman olacağı bir seçenek oluşturmaktadır. Bölge ülkelerinin demokratik ilişkiler içinde; AB ilişkilerini de aşacak bir biçimde bir araya gelmeleri, bölge üzerinde hegemonya planları yapan büyük güçlerin etkisiyle en başından imkânsız kılınmaya çalışılmaktadır. Zira zayıf bir ihtimal de olsa, böyle bir gücün sosyalizm bile olmadan ortaya çıkması, bölge üzerindeki hegemonya planlarını boşa çıkarır. Bu girişimi başından engellemeye sevk edecekken, bunun bir de demokratik sosyalizm gibi, tüm insanlığı cezbedecek bir temelde yükselmesi dünya oligarşisini çılgına çevirecek bir teklif oluşturur. Ancak insanlığın kapitalizmin yarattığı yabancılaşmadan ve hatta yok oluştan kurtuluşu da ancak bu projenin başarıya ulaşmasıyla mümkündür” dedi.
Kürtlerin tarihsel rolü
Bu savaş sürecinde Kürtlerin bölgesel konumu ve stratejik önemi dair konuşan Sayın şu ifadeleri kullandı: “Kürtlerin kendi iradeleri dışında dört parçaya bölünmüş olması bir talihsizlik olmuş olsa da bugün en azından bölge halkları açısından demokratik konfederalizmin gerçekleştirilebilmesi açısından son derecede önemli bir durum yaratmaktadır. Tarihsel bir talihsizlik, bugün sanki yeni bir talihin yaratılmasının temeli olmuş gibidir. Birinci olarak Kürtler birlikte yaşadıkları diğer uluslarla birlikte yaşamanın deneyimine sahip olarak bütün bölge hakları arasında bir birleştirici olarak rol oynayabilirler. Bunun için elbette ki Kürt halkının ve birlikte yaşanılan tüm diğer halkların da böyle bir ortak yaşam konusunda irade geliştirmiş olmaları gerekir. Bu iradenin Kürtlere ait olan kısmını Öcalan önderliğinde gelişen dört parçadaki mücadelelerde ve özel olarak da Rojava’da gerçekleşen yapılanmada Kürtler ortaya koymuş bulunuyorlar. Ancak bugüne kadar yaşanan gelişmelerde diğer halkların henüz bu teklife hak ettiği önemi verip benzer bir zihniyet geliştirebildiğine tanık olamamaktayız. Ancak insanlık tarihi açısından kısa sayılabilecek olan bir dönemde ortaya çıkan bu durum, kanımca hak ettiği değeri kazanacak ve bölge halklarını Kürtlerin yarattığı köprüler üzerinden geçerek birbirleriyle kaynaşma ve dayanışma içine girmelerini sağlayacaktır.”
Mahir Sayın kimdir?
Mahir Sayın, 1948 yılında Rize’de dünyaya geldi. Üniversite yıllarına kadarki eğitimini Ankara’da tamamlayan Sayın, ardından Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Sayın, öğrencilik yıllarında Fikir Kulüpler Federasyonu (FKF) ve Devrimci Gençlik’in faaliyetlerinde yer aldı. 1971’de İlhami Aras ve Mustafa Kaçaroğlu ile birlikte örgüt üyeliği suçundan 3.5 yıl hapishanede kalan Sayın, sonraki yıllarda da siyasi faaliyetlerine devam etti. Sayın, 12 Eylül Askeri Darbesi’nden sonra Kurtuluş hareketinin yöneticisi olması gerekçesiyle aranması üzerine Türkiye’den ayrıldı.
HABER MERKEZİ