‘Terörsüz Türkiye’ kulağa hoş geliyor ama alt yapısı nasıl olacak. Komisyon çalışmaları daha yeni başladı iyi güzel de bu çalışmalar halklar tarafından da açık izlense olmaz mı? Her şeyden evvel bu tanım Kürtleri terör çukurunda göstermektir. Peki devlet terörü ne olacak? Devlet kendi terör yapılarına dokunacak mı? Esas olan nokta herhâlde bu olmalıdır. Köy boşaltmalar ve yakmalar, faili meçhul cinayetler, hukuksuz tutuklamalar ‘Terörsüz Türkiye’ tanımlamasına dâhil olacak mı? Bunlar senelerdir var ayrıca son senelerde yaşadıklarımızda cabası. Adaletin, özgürlüğün, barışın engellendiği bu dönemde terör kapsamına girmez mi? Hak arayışı eylemlerini terör eylemi olarak tanımlamak terörizm değil midir? KHK’lı insanları hapse atarak işlerini elinden almak ve halen binlerce insanın hayatını ilgilendiren bu hukuksuzluk terör değil midir? Doksanlı yıllarda devlet içinde kümelenmiş gruplar ve kişileri kamuoyu çok iyi tanımaktadır bu teröristler açığa çıkartılıp ceza alacaklar mı? Bir de bugünlerde unutulmuş bir kurum var, SADAT adında ona ne oldu, MGK toplantılarına da katılan bu kurum hakkında bir işlem yapılacak mı? Yoksa bu katil sürüsü içimizde elini kolunu sallayarak gezecekler mi? MGK bildirisi bu konulara hiç değinmemiş. Kürtlerin hak ve taleplerinin güvenlikçi bir yaklaşımla tanımlaması çözüm iradesinden yoksundur. Her şeyinden vazgeçmiş bir Kürt toplumu yaratılmak istenmektedir. Ancak bu soruların da gündeme gelmesiyle ve tartışılmasıyla ileriye doğru atılacak adımların önü açılır. ‘Terörsüz Türkiye’nin yolu yüzleşmeden geçer.
Suriye için de ayrı bir konsept uygulanıyor. Türkiye’deki Kürtler için ‘’makul Kürt’’ istemi ile yola çıkan MGK aynı halkın başka bir ülkedeki kazanımlarını ülkenin beka sorunu olarak görüyor. İçerde kardeşlik naraları atılıyorken, dışarıda aynı halkın siyasi irade geliştirmesini tehdit olarak görmekteler. Bizler bu kardeşlik söylemini çok duyduk ama yaşamadık. Musa Anter’in sözü bugün içinde geçerli. Zamane siyasilerinin, Kürtler için biz et ve tırnak gibiyiz tanımlamasına cevabı şu olmuştur, “tırnak hep biz oluyoruz ve kesilip atılıyoruz ama et yerinde kalıyor.” Türkiye Rojava’daki Kürt oluşumunu kabul etmediği ve hatta yok etmeyi planladığı müddetçe Kürtlere yaklaşımı inandırıcı olmaz. Türkiye Rojava’da savaşan gruplara yardım etmekten vazgeçmelidir. En son Êzidî katliamının yıldönümünde saldırdılar. HTŞ ve IŞİD özerk yönetimin barış toplantıları yaptığı süreçte saldırılarını yoğunlaştırdı. Dertleri Suriye’nin parçalanması değil Kürt kazanımlarının engellenmesidir.
Türkiye’de yalnız terör sorunu mu var hayır ekonomi, sağlık, eğitim ve doğa tahribatı. Ekonomi hakkında yorum yapmaya gerek yok ilkokul çocukları dahi ekonomist oldular. Sağlık bakanlığının durumu da ekonomi bakanlığının durumu gibi. Şehir hastanelerinin ekonomik kayıpları ortada. Doğa tahribatı ülkenin her yerinde devam ediyor. Her taraf köstebek yuvası gibi oldu. Maden arayanlar, barajlar yapanlar, deniz kıyılarını yandaşlara peşkeş çekenler daha da vahşice saldırıyorlar. Gelelim eğitime. Eğitim sisteminde bilinçli olarak sürekli değişiklikler yapılıyor. Ders kitapları eğitimsizliği teşvik ediyor. Bu da yetmiyormuş gibi sahte diploma skandalı ortaya çıktı. Bir yerlere girmek için gecesini gündüzüne katan genç yavrularımızın hakkı böyle çalınmış, ya intihar eden gençlerimiz. Bu skandal haber çıktıktan sonra içişleri bakanı ve eğitim bakanı utanmadan halen koltuklarında oturuyorlar. İnsan da biraz vicdan, biraz utanma ve özür dileme duygusu olur. Cezasızlık olduğu müddetçe sorunlar çözülmez. En başındakinden en altına kadar bütün sorumluları tutuklayacaksınız. Adalet bakanı hadi bakalım mesai arkadaşların hakkında tutuklama kararı çıkart.