Dersim Pertek’e bağlı beş köyün mera alanlarını kapsayan bölgeye pomza taşı maden ocağı yapılması planlanıyor. Mera alanlarını, 1938’de katledilenlere ait anıt mezarları ve Alevilerce kutsal kabul edilen ziyaretleri etkileyecek projeye köylüler tepkili
Duygu Kıt
Projenin yapılmak istendiği bölge, Alevilik inancına sahip vatandaşlar açısından da kutsallığı olan bir coğrafya. Yine söz konusu alanda aynı zamanda Tunceli Müzesi tarafından tescil edilen Urartular dönemine ait kaya mezarları var
‘Bizim için en önemlisi şu; proje bölgesinde bulunan hiçbir ağaca, taşa, toprağa kutsallığına inandığımız için dokunmayız. Bu yüzden de kimsenin dokunmasına izin vermeyeceğiz’
Dersim’in Pertek ilçesine bağlı Karabakır, Dorutay, Yukarı Gülbahçe, Akdemir ve Ardıç köylerinin mera alanlarına Arven Doğu Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından pomza taşı maden ocağı yapılmak isteniyor. Söz konusu ocağın yapılacağı yerin yöre halkı tarafından kutsal kabul edilen Sultan Hıdır Türbesi ve Ağuiçen Ocağı’na yakın olması ile birlikte bölgede yoğun bir şekilde hayvancılık ve arıcılık yapıldığını belirten köylüler, gerçekleştirilmesi planlanan projeye tepkili. Köylüler yaşam alanlarına sahip çıkmak için 9 Haziran’da Hozat ilçesinde düzenleyecekleri yürüyüşe hazırlık yaparken kamuoyuna da duyarlılık çağrısından bulunuyorlar. Dersim’de daha önce yine Aleviler tarafından kutsal kabul edilen Dervişcemal Türbesi’ni kapsayan alana mermer ocağı, Kalecik köyünde Surp Kevork Kilisesi’nin bulunduğu alana gölet için proje girişimleri gerçekleştirilmişti.
Yaşam alanları yok edilecek
Pomza taşı maden ocağının yapılmak istendiği alanlardan biri olan Dorutay köyünden Erhan Doğru, projeden yaklaşık bir buçuk ay önce haberdar olduklarını belirtti. Doğru, projeye neden karşı olduklarına ilişkin şunları dile getirdi: “Şirket sahibinin pomza maden ocağıyla ilgili bir çalışma yürüttüğünden haberimiz olur olmaz çevre köylerle beraber toplantılar yapmaya başladık. Bütün köylülerin ortak düşüncesi maden ocağının yapılmasına izin verilmemesi yönünde oldu. Köylerimizin tamamı orman köyleri diye geçiyor. Beş köyün toplamında 50.000 civarında küçükbaş hayvan yaşıyor. Ayrıca 500’ün üzerinde de büyükbaş hayvan besleniyor, yoğun şekilde arıcılık yapılıyor. Maden şirketi bizlerle görüşmeye başladığında projenin sadece kum ocağı olduğunu söylemişti. Ama yapmış oldukları resmi yazışmalarda kum ocağına dair herhangi bir şey yok. Bütünüyle 4. Grup Madenler olarak geçiyor. 4. Grup Madenler içerisinde de altından diğer kimyasal elementlere varıncaya kadar birçok şey var. Kısacası projede kumun dışında en ağır maden faaliyetlerinin olduğu ortaya çıktı.”
‘Üç dakikada onaylanmış’
Projenin yapılmak istendiği alan olan Sekasur adlı bölgede köylüler ve çevre savunucuları olarak 800’e yakın kişinin katılımıyla bir basın açıklaması yaptıklarını, gelen tepkiler sonrasında şirketin projeyi yapabilmek için birçok girişimde bulunduğunu belirten Doğru, şöyle devam etti: “Biz bölgede bulunan ocaklarımızın dedelerinin katılımıyla bir cem düzenledik. O cemde dedelerimiz vasıtasıyla, inancımız gereği bir rızalık isteniliyorsa bölgede yaşayanlar olarak projeye rıza göstermiyoruz dedik. Ama buna rağmen şirket insanlar ve kurumlarla görüşmeye çalışıyor. Ne hikmetse şirket 25 Nisan 2024’te saat 12.53’te proje için başvuru yapıyor, başvuru öğle arasında üç dakika sonra onaylanıyor. Avukatlarımız böyle ilginç bir detaya da ulaştı.”
‘Alan hafıza merkezi’
Köylülerin vekili avukat Sinan Cem, şirketin 2024 yılında arama ruhsatı aldığını kaydetti. “Şirketin maden işletmesi kurmak istediği alanla ilgili ‘ÇED gerekli değildir’ kararı verilmiş. Biz de bu karara karşı davamızı açarak keşif talep ettik” diyen Cem sürece ilişkin şu bilgileri verdi: “Projenin yapılmak istendiği bölge, Alevilik inancına sahip vatandaşlar açısından da kutsallığı olan bir coğrafya. Yine söz konusu alanda aynı zamanda Tunceli Müzesi tarafından tescil edilen Urartular dönemine ait kaya mezarları var. Ayrıca yine proje alanında 1938 Dersim katliamında hayatlarını kaybeden yirmi dört kişinin kemik tespiti ile yapılan anıt mezarları bulunuyor. Bu yönüyle de bir toplumsal hafıza merkezi fakat maden ocağı da tam bu alanın üzerine kurulmak isteniyor. Bir diğer husus ise alan köye ait içme su kaynaklarının geldiği yer. İçme suyu kaynakları da şu anda maden ruhsatı alınan alanların içerisinde kalmış durumda. Dolayısıyla buraya yönelik bir müdahale hem inançsal, hem toplumsal hafıza, hem kültür, hem su kaynakları hem de geçim kaynakları yönünden ciddi bir tahribata sebebiyet verme potansiyeli olan bir projedir. Bir diğer husus ise söz konusu ruhsat alanları yerleşim alanlarına çok yakın bir mesafededir. Projenin kapsadığı alan itibariyle yaklaşık 2400 dönüme yakın bir alan ruhsatlandırılmış durumda. Böylesi bir müdahale insanların geçim kaynağının komple ortadan kalkması, yok olması demektir.”
‘Kararın iptalini istiyoruz’
“Buraya yönelik bir projede kesinlikle ÇED sürecinin işletilmesi gerekiyor. Zira hem kapsadığı alan çok geniş hem de projenin niteliği gereği toprakta yarma, kazma olacağından bitki örtüsü tamamen ortadan kalkacak” ifadelerini kullanan Cem konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tunceli Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’nün ÇED gerekli değildir kararına karşı Erzincan İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma talepli dava açtık. Zaten ilgili kararda herhangi bir gerekçe de belirtilmemiş. Bu durumdan kaynaklı da keşif talep ettik. Alanında uzman kişiler nezaretinde en kısa sürede burada keşif yapılmasını bekliyoruz. Zira projenin en başından itibaren bakıldığında tamamen köylüleri dışlayarak, köylülerin fikirlerine önem vermeyerek ve sürece katılımı öngörülmeyerek böyle bir aşamaya gelinmiş. Bu durumdan kaynaklı bir an önce bu projeden vazgeçilmesi gerekiyor. Vazgeçilmediği takdirde de ÇED sürecinin işletilmesi gerekiyor.”
‘İnanç merkezinin tam ortası’
Sultan Hıdır Cemevi ile Sultan Hıdır Köyü Dernek Başkanı Songül Koyun, proje alanın kendileri için kutsal bir bölge olduğunu kaydederek, tepkisini şu şekilde dile getirdi: “Biz tüm gelişmelerin ardından Hozat Pertek Sekasur Çevre ve Doğa Platformu adında bir platform oluşturduk. Projeye karşı tepkilerimizi örgütlemeye devam ediyoruz. Bizim için en önemlisi şu, proje bölgesinde bulunan hiçbir ağaca, taşa, toprağa kutsallığına inandığımız için dokunmayız. Bu yüzden de kimsenin dokunmasına izin vermeyeceğiz. Bunun çabası, mücadelesi içerisindeyiz. Yüz yıllardır insanlar buraya şifa niyetine gelir. Kutsallara dokunulduğu zaman insanlar burada barınabilir mi? Projeyle birlikte bir nevi buradan göç edin, gidin demek istiyorlar bizlere. Bu yüzden talan etme projesi diyebiliriz bu projeye. Bizim kimsenin yerinde gözümüz yok. Kimsenin inancına dokunmuyoruz, saygı duyuyoruz. Burada insanların istediği tek şey yaşamlarına yok edilmeden, talan edilmeden, toza toprağa gömülmeden, kutsallarımıza zarar vermeden devam edebilmek, istediğimiz başka hiçbir şey yok. Bunun için de sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.”
Kordu’dan soru önergesi
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dersim Milletvekili Ayten Kordu, projeyle ilgili olarak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına soru önergesi verdi. Kordu önergede, “Söz konusu maden çalışmalarıyla birlikte bölgenin temel geçim kaynakları olan tarım ve hayvancılığın ciddi şekilde sekteye uğrayacağı, su kaynaklarının ve ormanlık alanların zarar göreceği yönünde kaygılar bulunmaktadır. Bölgenin ekolojik dengesi, biyolojik çeşitliliği ve endemik türleri için de ciddi tehdit oluşturan bu proje, halkın onayı ve rızası olmadan ilerletilmek istenmektedir” ifadelerini kullanmıştı. DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat ise projeyi Meclis gündemine taşıyarak, “Alevi inancı açısından önemli olan bu bölgeye yılın her zamanında çok sayıda insan inanç ziyareti yapmaktadır. Yapılmak istenen pomza kum ocağı kutsal mekânlarımızın olduğu bölgedeki inançsal yapıyı oldukça olumsuz etkileyecektir. Ayrıca bölgenin en önemli geçim kaynaklarından olan hayvancılık zarar görecek, tarım alanları olumsuz, ekosistem bozulacak, halkın yaşam alanları yok olacaktır” demişti.