• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
14 Aralık 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Ziya Güler

Tıkandığı yerde yeniden güçlenmek

14 Aralık 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Yazarlar, Ziya Güler
Muaviye oyunları, Hüseynî direniş: Barışın sınavı

Kapitalizm tıkandığı yer olan Ortadoğu’ya yeniden saldırmaya hazırlanıyor….

Konu Ortadoğu olunca ve oradaki aydınlarımız, entelektüellerimiz olunca genelde bir üst süzgeç, bir üst kabul mercii her zaman ortaya çıkar. 15. yüzyılda Batı’da başlayan bilim, sanat ve ardından gelen aydınlanma; ulus devletlerin inşası; gelişen teknoloji ve kültür yayma fırsatları, Batı’nın başarılarını gösterir. Ancak bunlar Batı’yı tüm aklın tek yetkilisi yapmaz. İnsanlık tarihi boyunca hiçbir akla “bu son akıldır” denmemiştir — çünkü akıl tükenmez; sorgulama bitmez. Biz hâlâ nasıl yaşayacağımızı, neden yaşadığımızı, nerede olduğumuzu yaşam ve sonrasını aramaya devam ediyoruz.

Son elli yılda iletişim ve teknoloji hızlanmış; Z kuşağının merakı, 2010 sonrası kuşakların arayışları ile  yeniden canlanmayı tetikledi. 2020 doğumluların daha sorgulayıcı geldiğini bile öngörebiliriz. Özetle: Batı’nın ortaya çıkardığı akıl “son akıl” değildir. Olamaz.

Bizim için asıl sorun, Batı’nın “pozitif bilimi” bir hakikat biçiminde topluma dayatması ve bu sunuşu destekleyen bir kültür inşa etmesidir. Burada, pozitif bilimi eleştirirken dikkat çekmemiz gereken bir nokta var: Her gerçeğin, her olgunun bir öyküsü vardır. Öyküsü olmayan bir olgu salt matematiksel bir sonuç olmaktan öteye geçemez; bu nedenle sadece deneysel bilimlerin ortaya koyduğu verilere dayanarak toplumsal bir hakikati keşfettiğimizi iddia edemeyiz. Deneysel sonuçlar bizim matematik dünyamızda değerli veriler sunar; fakat bunların doğrudan toplumsal politika veya ahlak inşasına tek başına temel olamayacağını vurgulamalıyız.

Bu eleştirinin hedefi Batı’nın insanlığı, ırkı ya da rengini suçlamak değildir; hedef yanlış yöntemi ve onun hakikat iddiasıdır. Pozitif bilimi hakikat olarak sunan, bunu kültürel olarak dayatan ve toplumuna “son akıl” gibi gösteren bir zihniyetin eleştirisidir.

Marx birçok toplumsal olguyu sınıf mücadelesine bağlar. Bu da toplumu: din, kültür, psikoloji, kimlik, inanç, duygu, korku, değerler, gibi çoklu etkenlerden soyutlayıp tek bir nedene (ekonomiye) indirger. Pozitivist indirgemecilik burada doruğa çıkar.

Hegel’deki determinist ilerlemecilik ve tarihsel akışı “aklın planı” olarak tanımlaması tanrıya işaret eder. Ya da toplumsal akla tanrıdır der. Her ikisi de Tanrsallaştırmaktır. Batı düşünürlerinin birçoğu bu hata zemininde tartışılmıştır; ama bu onların katkılarını yok saymaz. Bizim görevimiz, bu zeminden yararlanarak, yeniden düşünerek ve yeniden yapılanarak daha yaşanılır toplumsal yapıların yollarını aramaktır.

Ancak asıl tehlike, bizim kendi düşünce gruplarımızın bu eleştiriye kapalı kalması ve yeni yaklaşımları dogma haline getirmesidir — aklın dinleşmesi, dogmalaşması tam burada başlar. Bu noktada Veysi Aktaş’ın işaret ettiği örnek özellikle düşündürücüdür: “Yeni paradigmanın kurucusunun bir Kürt olmasını sorun görenler var.” Sayın Aktaş’ın bu durum tespiti iki yönlü olarak vahimdir. Birincisi, bu açıkça ırkçılıktır: Solu, Marksistliği savunduğunu iddia edenlerin böyle bir tutum içinde olması izah edilemez; pratik sonuçları tarihte çok ağır olmuştur. İkincisi, eğer böyle bir tutum yoksa ama insanlar yine de bunu söylüyorsa —bu da vahimdir— çünkü batı kaynaklı veya başka kaynaklı önyargılarla düşüncenin kapatılması, yeni düşüncelerin önünü keser.

Ayrıca son yıllarda gündemleşen ve bilimlerin de desteğini alan kadın ve ekoloji sorunlarıyla ilgili dev gibi sorunları gündemine alma şansından mahrum olan Marx’a bağlamak, dini ritüel dışında tanımamış ama her olumluluğu “Kuran da zaten yazılıydı “diyen temiz kalpli bir Müslümanın umududur.  Marksist diyalektiğin “zıtların birbirini yok etmesi” yorumu yeni gerçekliklerle uyumsuz yorumlandığında tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ya bilgiyi reddetmek ya da geçmişi kutsamak —her iki tutum da üretken bir yeniden yapılanmayı engeller ve mezhepsel çatışma riskini artırır.

Marksist gelenekten gelen emekçi ve paylaşımcı ruhun, belirli bir etnik aidiyete sıkışması veya bir fikri ayet gibi benimsemesi, hem tarih önünde hem de bugün kurmaya çalıştığımız yeni Ortadoğu projesi açısından büyük bir kayıptır. Burada en büyük iki engel göze çarpıyor: Birincisi, Oryantalizmin üstten bakan, kendisini onay merci kabul eden baskıcı etkisi; ikincisi ise sistemin Kürt–Türk ittifakını demokratik zemin yerine ümmet veya başka dar zeminlerde okumaya çalışan hâkim güçlerin tutumu. Bu engelleri aşmak zorundayız.

Sonuç olarak: Kimse “son akıl” değildir. Pozitif bilim değerli veriler sunar ama tek başına hakikat ilan edilemez. Din, felsefe, mitoloji ve bilim —dört süzgeç— birlikte düşünülmelidir. Gelin, bin yıldır aklını arayan bu coğrafyada kendi aklımızı inşa edelim; kimsenin boks torbası olmayalım. Kütüphanelerde birbirimize kitap fırlatsak bile —yine de aşacağız. Aşmak zorundayız…

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kürt sorunu artık uluslararası bir sorun (2)

Sonraki Haber

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Sonraki Haber
Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

SON HABERLER

Nazım ve Cihan’ı anlamak

Nazım ve Cihan’ı anlamak

Yazar: Aziz Oruç
14 Aralık 2025

Holloway: Değişim komünal örgütlenmede

Holloway: Değişim komünal örgütlenmede

Yazar: Heval Elçi
14 Aralık 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
14 Aralık 2025

Muaviye oyunları, Hüseynî direniş: Barışın sınavı

Tıkandığı yerde yeniden güçlenmek

Yazar: Heval Elçi
14 Aralık 2025

Kürt sorunu artık uluslararası bir sorun (2)

Kürt sorunu artık uluslararası bir sorun (2)

Yazar: Aziz Oruç
14 Aralık 2025

Suriye’de Aleviler siyaset sahnesinde: İki eylemle federasyon talebi

Suriye’de Aleviler siyaset sahnesinde: İki eylemle federasyon talebi

Yazar: Bedri Adanır
14 Aralık 2025

Yine bir Osmanlı oyunu

‘Biz önemsiyoruz ama…’

Yazar: Bedri Adanır
14 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır