• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
3 Kasım 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

TJA deklarasyonu: 25 Kasım’ı barış inşasının umudu ile karşılıyoruz

3 Kasım 2025 Pazartesi - 12:00
Kategori: Kadın, Manşet

TJA açıkladığı deklarasyonda, ‘Bu 25 Kasım’ı da bir yandan katledilen kadınların öfkesi, bir yandan coğrafyamızda hâkim olan barış inşasının umudu ile karşılıyoruz’ dedi

Tevgera Jinen Azad (TJA), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında “Bi civaka demokratîk ber bi jiyana azad a bê tundî” (Demokratik Toplumla Şiddetsiz Özgür Yaşama) şiarıyla Amed’in Yenişehir ilçesindeki Sümerpark DİKASUM önünde açıklama yaptı.

Açıklamaya TJA, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Serra Bucak ile ilçe belediye eşbaşkanları, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve DEM Parti il, ilçe örgütleri, Rosa Kadın Derneği, Dicle Amed Kadın Platformu (DAKAP), Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Amed Barosu Kadın Hakları Merkezi, CHP Diyarbakır İl Örgütü ile çok sayıda kadın katıldı. Açıklamanın Kürtçesini TJA aktivisti Hatice Öncü, Türkçesini ise Rosa Kadın Derneği üyesi Hazal Kaydu okudu.

Kadın direnişinin son 100 yıllık örgütlü mücadelesinin dünya genelinde büyük bir mücadeleyle örgütlendiğini söyleyen Hazal Kaydu, “Erkek egemenliğine karşı sürekli direnişini sergilemiştir. Gelinen aşamada dünya genelinde kadın mücadelesinin sirayet etmediği bir coğrafya kalmamıştır. Fakat bunu bir tehlike olarak gören küresel dünya sistemi, son on yılda her yerde kadınların kazanımlarına saldırmış, bu kazanımlara hem yasal hem pratik olarak el konulmuştur. Maalesef ki durum Türkiye, Kürdistan ve Orta Doğu coğrafyası için de aynıdır. Tanrıçaların yurdu olan bu topraklarda her gün kadınlar sistematik olarak katlediliyor, şiddete maruz bırakılıyor, intihara sürükleniyor ve adını burada sayamayacağımız kadar çok fazla baskı ve şiddet cenderesine alınarak varlığı adeta parçalanmak isteniyor. Duygusu, düşüncesi küçük görülüyor; kadın olmak şiddet görmek için yeterli bir gerekçe sayılıyor. Resmi makamların açıkladığı verilerin gerçekleri yansıtmadığı aşikârdır. Son yıllarda artan, intihar olarak not düşülen ‘şüpheli kadın ölümlerinin’ arkasında erkek faillerin olduğunu biliyoruz” dedi.

‘Kadına yönelik şiddet erkek egemen sistem sorunudur’

Son 20 yıllık süreçte hükümetin kadın düşmanı politikalarının bu sistemi pekiştirdiğine dikkat çeken Hazal Kaydu, “Bütün bilimsel ve sosyolojik veriler, kadınların en çok evlerde, aile içinde şiddete maruz kaldığını gösterse de, ısrarla kadına yönelik şiddeti ailenin zayıflaması olarak ele almasını kabul etmedik, etmeyeceğiz. İlan edilen ‘Aile Yılı’ ve bu kapsamda uygulanan politikalar kadınları daha çok eve kapatmakta, erkek şiddetini görünmez kılmaktadır. Kadına yönelik şiddet bir aile meselesi değil, erkek egemen sistem sorunudur. Mevcut iktidar, aile içinde yaşanan sorunları ‘Kutsal Aile’ söylemiyle görünmez kılmakta; özel alana sıkıştırılan kadın iradesinin özgürleşmesini engellemektedir. Her gün kadınlar evlerinde, en yakınları tarafından cinsel, ekonomik, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor. Bu şiddetin üstüne görünmez bir perde çekiliyor; ev içi şiddet hâlâ çoğu zaman şiddetten bile sayılmıyor” şeklinde belirtti.

‘Yasalar kadını değil failleri koruyor’

Mevcut yasaların kadını koruduğunu iddia etse de uygulamada bu korumanın yalnızca kâğıt üzerinde kaldığını ifade eden Hazal Kaydu, “Kadınları korumakla yükümlü kurumlar çoğu zaman ‘aile birliğini koruma’ adı altında kadını yeniden şiddet ortamına itiyor. Güvenli alanlar yetersiz, koruma kararları ise etkisiz; çoğu kadın tehdit altında olmasına rağmen faille aynı mahallede, hatta aynı evde yaşamaya mecbur bırakılıyor. Erkek şiddeti sistematik biçimde ‘bireysel öfke’, ‘kıskançlık’, ‘tahrik’ gibi gerekçelerle hafifletiliyor; erkek failler iyi hâl indirimleriyle serbest bırakılıyor” sözlerine yer verdi.

‘Şiddetsiz, sömürüsüz, eşit bir dünya kurulana dek mücadele devam edecek’

Meclis’e sunulmak üzere hazırlanan 11’inci Yargı Paketi’ne değinen Hazal Kaydu, “Yargı paketi taslağı bireyin özgür yaşama hakkını tehdit eden, Türkiye’nin uluslararası insan hakları yükümlülüklerini hiçe sayan ağır ayrımcı düzenleme önerileri içeriyor. Hukukun, toplumun yaşama ve eşitlik hakkını güvence altına alması gerekirken bu tür yasalarla ayrımcı ve antidemokratik uygulamalar meşrulaştırılıyor. Böylece yasa metinlerinde yer alan ‘eşitlik’ ve ‘koruma’ ilkeleri, erkek egemen zihniyetin duvarlarına çarpıp işlevsiz hâle geliyor. Kadınlar için adalet arayışı, devlet kurumları içinde yeniden travmatize edildikleri bir sürece dönüşüyor. Bunun en çarpıcı örneği, koruma kararına rağmen katledilen kadınların sayısının her geçen gün artmasıdır. Kadınlar yaşam haklarını savunmak için meşru müdafaa hakkını kullandığında ise en ağır cezalarla karşılaşıyorlar. Bu tablo, yürürlükteki politikaların kimden yana olduğunu açıkça gösteriyor” ifadelerini kulandı.

“Kadına yönelik şiddetin kökeninde binyıllardır süregelen erkek egemen ideolojiler yatıyor” diyen Hazal Kaydu, “Bu sistem yapısal olarak doğaya, topluma, kadına ve çocuklara karşı her türlü saldırıyı süreklileştiriyor. Eko-kırım politikalarıyla kendine, toprağına, hafızasına yabancılaşan bireyler yaratarak yaşam anlamından uzaklaştırılıyor. Kadınlar yaşam alanlarından kopartılarak yoksulluğa mahkûm ediliyor. Böylece muhtaç, bağımlı ve çaresiz kılınarak nice yaşamlar azami kâr politikalarına kurban ediliyor. Ancak biz biliyoruz ki, kadın direnişi bu ideolojilere karşı bir an bile geri adım atmadı ve atmayacak. Şiddetsiz, sömürüsüz, eşit bir dünya kurulana dek kadın mücadelesi büyümeye devam edecek” sözlerine yer verdi.

Hazal Kaydu, şunları kaydetti:

“27 Şubat’ta Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan ‘Barış ve Demokratik Toplum’ sürecini, erkek egemen sisteme karşı verdiğimiz kadın özgürlük mücadelesinden ayrı görmüyoruz. Çünkü biliyoruz ki savaş, bu coğrafyada en çok kadınların ve çocukların yaşamını yıktı. Binlerce Kürt kadın katledildi, işkenceye uğradı, zorla yerinden edildi; körüklenen militarizm kadın bedenini, emeğini ve kimliğini hedef aldı. Özel savaş politikalarıyla kadınlar kimliğinden, inancından, yaşamından koparılmak istendi. Kolluk güçlerinin işlediği suçlar cezasız bırakıldı; karanlık dönemlerin faili meçhul cinayetleri ise bugün kadın kimliği üzerinden güncelleniyor.

‘Çocuklar savaşın en büyük mağduru haline geliyor’

Biz hâlâ Gülistan Doku’nun akıbetini soruyor, Rojin Kabaiş’e ne oldu diye haykırıyor, Narin Güran cinayetinin karanlıkta bırakılmasını kabul etmiyoruz. Narin, çocukların yaşam hakkının nasıl sistematik biçimde ihlal edildiğinin, yoksulluğun, şiddetin ve cezasızlığın birleştiği bu düzenin sembolü hâline gelmiş durumdadır. Onun ardından sorulan her ‘neden’ sorusu, bu coğrafyada çocuk olmanın, kadın olmanın, yoksul olmanın bedelini hatırlatıyor. Gerici ve karanlık ilişkiler ağında katledilen, özgür dünyalarından kopartılıp çalışmaya mahkûm bırakılan, eğitimsiz kılınarak geleceksizliğe sürüklenen çocuklar da bu savaşın en büyük mağdurları hâline getirilmiş durumdadır.

‘Barış kadınların sesiyle mümkündür’

Savaşın yaşamı yok ettiğini, savaş ortamında erkekliğin nasıl kutsandığını, militarizmin şiddeti nasıl meşrulaştırdığını yaşayarak gördük. İşte tam da bu yüzden biz TJA olarak, barışı yalnızca silahların susması değil, şiddetin tüm biçimlerinin sona ermesi olarak görüyoruz. Barış demek, kadınların öldürülmediği, kimliklerinin inkâr edilmediği, bedenlerinin savaş alanı yapılmadığı bir yaşam demektir. Barış aynı zamanda çocukların açlıktan ölmediği, okula aç gitmediği, nefes aldığı havanın, içtiği suyun kirletilmediği bir yaşam demektir. Çünkü savaş sadece insanı değil, doğayı da öldürür; ormanları, nehirleri, kuşları, toprağın bereketini yok eder. Ekolojik kırım da erkek şiddetinin başka bir biçimidir. Biz, Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek bugüne taşıdığı mücadeleyle filizlenen ‘Barış ve Demokratik Toplum’ sürecinin kadınların öncülüğünde başarıya ulaşacağına inanıyoruz. Çünkü barış, kadınların sesiyle, emeğiyle, adalet arayışıyla mümkündür.

Barış sürecinin kendiliğinden ya da tek taraflı yürümeyeceğini bilerek her yerde örgütleniyor, barışı toplumsallaştırıyoruz. Biliyoruz ki kadınlar barış süreçlerinin öznesi olduğunda sadece savaşlar değil, şiddetin bütün biçimleri de son bulur. Bu yüzden bir kez daha haykırıyoruz: Savaşa hayır, barış hemen şimdi diyoruz.

‘Komün en temel öz savunmadır’

Bu toprakların mayası komün örgütlenmesi ve özgürlükçü yaşam felsefesiyle tuttu. Toplum bu bilinçle kendini var etti, eşit ve özgür bir yaşamın ölçülerini yarattı. Bugün tüm bu değerlere yapılan saldırılar karşısında kendini savunma ve özgürleştirmenin yolunun yine komün örgütlenmesi olduğunu biliyoruz. Komünal özgürlük değerleriyle cinsiyetçilik, dincilik, milliyetçilik ve bilimciliğin yarattığı tüm tahribatların aşılmasının mümkün olduğu bilinciyle daha fazla örgütlenecek, savunmamızı ve yaşam hakkımızı komün etrafında inşa edeceğiz. Barışın yolu da özgür yaşamın tohumu da bu değerler bileşkesinde var olacaktır.

‘Direnerek bugünlere geldik’

Bu 25 Kasım’ı sadece şiddete karşı duruşun değil, yaşamın tüm alanlarını kadın rengiyle inşa etmenin dinamiğini oluşturan Jin, Jiyan, Azadî devrimimizin ruhu ve etkisiyle karşılıyoruz. En etkili eylemin örgütlenmek olduğu bilinciyle, yaşamı savunmanın yolu ortak kadın mücadelesidir diyoruz. Yarım asırdan fazladır devam eden kadın özgürlük mücadelemiz büyük bedeller ödeyerek bugünlere geldi. Fakat vazgeçmedik, geri adım atmadık. Çünkü mücadele ile nelerin başarılabileceğini en iyi biz kadınlar biliyoruz. Erkek egemen sistemin bizi yok etmek isteyen politikalarına karşı bin yıllardır klamlarla, ninnilerle, öfkeyle, umutla, inançla direnerek bugünlere geldik.

Ekolojik kırım, kadın yoksulluğunun ve savaşın ayrılmaz bir parçasıdır: Sular kururken, topraklar madenlerle oyulurken, ormanlar bombalanırken en çok kadınların emeği, geçimi ve yaşam alanı yok ediliyor. Bu nedenle özgürlük mücadelesi aynı zamanda toprağın, suyun, yaşamın savunusudur. Bugün ise umut ilkesine her zamankinden daha fazla tutunarak özgür yaşam kararımızı büyütüyoruz. Bu değerler bugün yeniden komünleşmeyi, toplumsal birlikteliği, beraber üretmeyi ve çoğaltmayı bekliyor. Kadın Rönesansı’nı gerçekleştirmek için daha fazla gerekçemiz, mücadele imkânlarımız ve kadim tarihimizden edindiğimiz deneyimlerimiz var.

Şiddetsiz bir yaşam için demokratik değerler etrafında yeniden birlikte olmak, toplumsal komün değerlerini açığa çıkartmak, sözünün ve iradenin sahibi olmak her zamankinden daha elzemdir. Bu 25 Kasım’ı da bir yandan katledilen kadınların öfkesi, bir yandan coğrafyamızda hâkim olan barış inşasının umudu ile karşılıyoruz. Yürünecek yolumuz, verilecek mücadelemiz var. Bütün kadınları özgürlüğe yürümeye, sözü büyütmeye ve Kadın Rönesansı’nı yaşamsallaştırmaya çağırıyoruz. Yaşasın kadın mücadelesi! Jin, Jiyan, Azadî!”

Açıklama, okunan metnin ardından sona erdi.

Kaynak: JINNEWS

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Osman Kavala: İnsan haklarına saygı gösterilen günlerin geleceğine inanıyorum

Sonraki Haber

DEM Parti heyeti İmralı’ya doğru yola çıktı

Sonraki Haber
DEM Parti heyeti İmralı’ya doğru yola çıktı

DEM Parti heyeti İmralı'ya doğru yola çıktı

SON HABERLER

Gazeteci Aykol’un durumu kritik aşamada

Gazeteci Aykol enfeksiyon nedeniyle uyandırılamıyor

Yazar: Yeni Yaşam
3 Kasım 2025

AYM: Merdan Yanardağ’ın tutuklanması hak ihlali

AYM: Merdan Yanardağ’ın tutuklanması hak ihlali

Yazar: Yeni Yaşam
3 Kasım 2025

Balıkesir’de 5.1 büyüklüğünde deprem

Balıkesir’de 5.1 büyüklüğünde deprem

Yazar: Yeni Yaşam
3 Kasım 2025

DEM Parti: Kayyımlar geri çekilmeli

DEM Parti: Kayyımlar geri çekilmeli

Yazar: Aziz Oruç
3 Kasım 2025

YJA STAR’lı Berivan Katar’ın taziyesine kitlesel ziyaret

YJA STAR’lı Berivan Katar’ın taziyesine kitlesel ziyaret

Yazar: Aziz Oruç
3 Kasım 2025

Abdulsamet Sakık katledilişinin 33’üncü yılında anıldı

Abdulsamet Sakık katledilişinin 33’üncü yılında anıldı

Yazar: Heval Elçi
3 Kasım 2025

Evrensel’e silahlı saldırı davası görüldü

Evrensel’e silahlı saldırı davası görüldü

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
3 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır