Tutukluların PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı başlattıkları açlık grevi eylemi 37. gününde
Tutukluların ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması ve artan hak ihlallerini protesto etmek amacıyla 27 Kasım’da başlattıkları süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi 38. güne girdi. 2018’de başlatılan ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde 200 gün süren ve Öcalan’ın çağrısıyla 26 Mayıs 2019’da bitirilen açlık grevini ilk günden itibaren yakından takip eden Açlık Grevi İzleme Heyeti’nde yer alan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ve SES İstanbul Anadolu Şube Başkanı Erdal Güzel, MA’dan Naci Kaya’ya yeniden aynı taleplerle başlayan eylemi değerlendirdi.
‘Birçok sorunla bağlantılı’
Yoleri, çözümsüzlüğün tutukluları açlık grevi gibi eylemlere başvurmaya yönelttiğini söyledi. Salgın sürecinde dernek olarak cezaevlerini yakından takip ettiklerini ve bu süreçte tutuklular üzerinde tecridin ağırlaştırıldığını aktaran Yoleri, her dönemde başlayan açlık grevi eylemi için kaygılandıklarını ancak salgın sürecinde başlayan eylemin daha fazla endişe yarattığını ifade etti. Eylemin talebi olan Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Yoleri, “İmralı’daki tecridin yaşanan birçok sorunla direkt bağlantısı olduğunu görüyoruz. Barış, demokrasi, adalet isteyen herkesin yüzünü İmralı’daki tecride dönmesi lazım. Devlet çözüm sürecinde İmralı’daki tecridi kaldırarak yüzünü barış ve demokrasiye dönmüştür. Ama bu sürecin bitmesiyle tekrardan tecrit uygulamaları başladı. Dolayısıyla İmralı tecridinin Türkiye’deki barış ile ilgilidir. Bugün cezaevindeki tutukluların neden İmralı tecridini dile getirdiklerini burada aramak lazım” dedi. “Hapishanelerde işkence ve tecrit varsa dışarıda da işkence ve tecrit vardır. Zaten genel Türkiye tablosuna bakılırsa bu çok net bir şekilde görülüyor” diyen Yoleri, şöyle devam etti: “Bizler eğer işkence ve tecridin önlenmesi için mücadele ediyorsak aslında tüm toplumun tecrit ve işkenceden kurtarılması için mücadele ediyoruz anlamına geliyor. O yüzden toplum açlık grevi eylemlerine duyarlılık gösterip sahiplenmesi gerekiyor. Toplum kendi sorunlarına katkı sunmak için bunu yapmak zorundadır.”
‘Bir an önce tahliye’
Cezaevlerinde yaşanan sorunlara dikkati çekerek açlık grevi eyleminin tutuklular için zorunlu hale getirildiğini belirten Erdal Güzel ise, “İnsanların özgürlük ve demokrasi mücadelesi içerisinde en doğal talepleri üzerine hükümetin görüşüp temel ilkeler üzerinden anlaşıp çözmesi gerekiyor. Ama bunu yapmıyor” ifadelerini kullandı. Salgın döneminde başlayan eylem için ciddi anlamda kaygılandıklarını sözlerine ekleyen Güzel, şöyle devam etti: “Burada esas şey pandemi döneminde cezaevlerinin boşaltılmasıydı. Devletin temel görevi insanları yaşatmaktır. Cezaevlerinde bulunan tüm siyasi tutsakların tahliye edilmesi gerekiyor” diyerek duyarlılık çağrısında bulundu.
Verdikleri mücadele kişisel değil
38. güne giren açlık grevinde tutuklular ise aileleri aracılığıyla seslerini duyurmaya çalışıyor.Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde tutulan Aziz Kaya önceki dönem açlık grevi eyleminde kaldığı için ciğerlerinde kalıcı hasar oluşmuş durumda. Jin News’e konuşan ve “Yalnızca kendi oğlum için değil tüm tutsaklar için endişeleniyorum” diyen anne Sevgi Kaya, “Çünkü bugün verdikleri mücadele kişisel bir mücadele değil. Kürt halkı için mücadele ediyorlar. Toplum da cezaevlerine yönelik ciddi bir tepkisizlik var. Açlık grevinde olan tutsaklara sahip çıkmak gerekiyor. Kürt halkındaki bu sessizlik kabul edilemez. Elimizden geleni yapmamız gerekiyor. Tutsaklara ve eylemlerine sahip çıkmamız gerekiyor. Özellikle tutsaklar aileler sessiz kalmasın. Korku tepkimizin önüne geçmesin. Her şekilde ölümü tadacağız. Kürtler sürekli gözaltı tutuklama ve baskılara maruz bırakılıyor. Eğer biz bu gün İmralı’daki tecridi geriletirsek, kendimiz üzerindeki tecritti de geriletmiş oluruz. Tecrit her geçen gün bizim etrafımızı sarıyor ve bizi etkilemeye devam ediyor” dedi.
İSTANBUL