Çok uluslu tarım, gıda ve ecza şirketlerinin telkinleriyle benimsetilmeye çalışılan ve merkezi devletin politikaları arasında kendisine yer edinmeye başlayan topraksız tarım devrim olmadığı gibi çözüm değil, çözümsüzlüktür
Abdullah Aysu
Küresel tarım, gıda ve ecza şirketleri tarımda yaptıkları “yeşil devrim”in şimdi “dijital devrim-akıllı tarım-hassas tarım” ile değiştiriyor. Devrim dedikleri bu değişimi topraksız tarım ile örtü altı üretimi kapsayacak şekilde genişletiyor. Şirketler yaptıkları devrimler ile kazançlarını katlıyor, çiftçileri çiftçilikten, bitkileri vatanları olan topraklarından koparıyor.
Oysa üzerinde yaşadığımız toprak, kültürümüzü belirleyen, canlılığı var eden yaşamın temel ögesidir. Yani toprak, sadece kum ve kilden oluşan bir yapı değildir. Toprağın üzerinde gezinen birisi ayağının altında milyonlarca canlının yaşadığını hissetmez, bilmez. Oysa toprağı toprak yapan içinde yaşayan canlılardır. Toprakta yaşayan canlıların hemen hepsi birer geri dönüşüm uzmanıdır. Bitkilerin ölü bölümlerini, salgıladıklarını veya kadavralarını öyle güzel işler ki buradan çıkan besinleri bitkiler tekrar geri alır.(6) Toprakta bitkinin yetişebilmesi için gerekli tüm besinleri hazırlayan birçok canlı yaşamaktadır. Bir gram toprakta, yaklaşık 600 milyon bakteri, 400 milyon maya, 100 bin yosun hücresi vardır. Bir hektar tarım arazisinin, en üst 15 cm kalınlığındaki katmanında, 20 bin kilogram mikroorganizma (canlı) bulunur; ayrıca, 370 kilo tek hücreli, 50 kilo ipliksi solucan, 10 kilo kuyruklu sıçrayanlar, 15 kilo halkalı solucanlar, 50 kilo kırkayak, 17 kilo böcek ve örümcek, 40 kilo yumuşakça, 4000 kilo solucan bulunmaktadır. (7)
Vandana Shiva “Danimarka’da yapılan bir çalışmada, bir metreküplük toprak analiz edildiğinde toprakta 50.000 küçük toprak solucanı, 50.000 böcek ve mayt ile 12.000 milyon yuvarlak solucan bulundu. 1 gram toprakta 30.000 protozoa, 50.000 alg, 400 bin mantar ve milyarlarca bireysel bakteri vardı. Toprak verimliliğini muhafaza edip yenileyen işte bu muhteşem biyoçeşitliliktir. İnsanlığı besleyebilmek için toprağı ve solucanlar da dahil, barındırdığı milyonlarca işçiyi beslemeliyiz” diyor.(8)
İşte topraktaki canlıların ürettiği ana ve iz elementleri, güneşten vitaminleri alarak yetişen ürünlerin yerine “fabrikasyon” ürün imal etmek için topraksız tarım öneriliyor.
Tarımsız toprak nedir?
“Bitkilerin gelişimi için gerekli olan bitki besin elementi ve suyun kök bölgesinde, toprak dışında farklı katı veya sıvı ortamlar kullanılarak bitki yetiştiriciliğinin yapıldığı gelişmiş üretim tekniği” olarak tanımlanıyor.
Neden topraksız tarım?
Topraksız tarımın tercih edilmesinin sebepleri; toprak kaybı, toprak yorgunluğu, yabancı ot sorunu yaşanmaması ve su, gübre, ilaç gibi girdilerin en ideal şekilde kullanılması olarak sıralanabilir.(9)
Toprağa ilişkin sayılan tüm olumsuzluklar, çok uluslu tarım, gıda ve ecza şirketlerinin nedeni olduğu, ürettiği ve biriktirdiği sorunlar. Bu sorun üretici girdiler, şimdi toprağa değil de doğrudan bitkiye vermek isteniyor. Buna topraksız tarım deniyor. Toprağı kim yorduğunun cevabı yok. Yabancı otun neden çoğaldığının cevabı verilmiyor. Su, gübre, ilaç gibi girdilerin ideali sentetik gübre ve böcek öldürücü zehir ideal mi ki; en ideal şekilde kullanılması deniliyor? Kirin, ideal kir ile çıkarılması mı veya önce yanlışı yer, sonra aynı yanlışın azını kullanmayı öner.
Nasıl yapılır?
Topraksız üretim modeliyle, yapay bir ortamda, bitkilere fiziksel desteğin yanında, kök bölgesinde en uygun hava, su ve besin maddesi dengesinin sağlanması amaçlanmaktadır.
Toprak üretimin beşiğidir. Toprakta sentetik gübre, böcek öldürücü zehirler kullanılmadığı sürece bitkilerin kök bölgesinin hava, su ve besin maddesinin dengesini en iyi solucanlar ve diğer toprak canlıları sağlar. Kök bölgelerinin hava, su ve besin maddesi dengesini bozanlar yeşil devrim adıyla “Bunlar iyidir” diyerek çiftçilere sentetik gübre ve böcek zehri satan küresel şirketlerdir. Şimdi aynı şirketlerin, aynı melanetleri, topraksız tarımda kullanılması için parlatıyor, iyi bir şeymiş gibi anlatıyor ve bu konuda yurt dışı projeler ve devlet destekleriyle benimsetilmeye çalışılıyor. Üniversiteler bu toplantıları salonlarında “bilim insanları” eşliğinde düzenleyerek yedekleniyor, yani yanlış bilim sosuna batırılarak sunuluyor.
Neden ihtiyaç duyuluyor?
Topraksız kültürün ortaya çıkması ve yaygınlaşmasının çok sayıda sebebi vardır. En önemlileri artan nüfus ve toprak kaynaklı sorunlardır. Dünyadaki hızlı nüfus artışı sonucu tarım topraklarının artan nüfusun gıda gereksinimini sağlayamayacağı düşüncesi ilk sıradadır. Günümüzde 6.5 milyar olan dünya nüfusunun, 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı ve yüzde 60-70 oranında daha fazla gıda gereksiniminin olacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde olduğu gibi dünyada birçok ülkede tarıma açılabilecek topraklar son sınırına dayanmıştır. Toprakların erozyon, çoraklaşma ve yerleşim yeri olarak kullanılması gibi nedenlerle tarım dışına çıkarılması gittikçe yaygınlaşmaktadır…”(10)
Yeşil devrimin yarattığı sorunlar sıralanıyor, bu teknolojik yanlışlardan vazgeçelim denmiyor, yanlışlar yapılacak yeni yanlışa altlık yapılıyor. Aynı temcit pilavı ısıtılıp tekrar önümüze servis ediliyor. Bakın yukarıda altını çizdiğim artan nüfusu beslemek olarak gerekçelendirilen durum “yeşil devrim”in de gerekçesiydi. Şu an dünya üzerinde yetiştirilen ürün ihtiyacın %110’u civarında, yani ürün fazlası var, azlığı yok. Ancak bir milyardan fazla insan açlık, 1 milyardan çok insan da gizli açlık çekiyor. Demek ki, sorun ürün yetmezliğinde değil, paylaşımda adaletsizlikte. Bu gerçeklik bir yana, BM’in yaptığı bir araştırma yeşil devrim adıyla uygulanan endüstriyel tarım sisteminin dünyayı açlığa doğru götürdüğü kanıtlanmışken, yeşil devrim ve onun bir üst versiyonu olan topraksız tarım niye?
Tarım için önemli mi?
Sıcaklık, ışık ve oransal nem gibi iklim faktörleri, tüm bitkilerin yetiştiriciliğinde en önemli unsur olarak dikkat çekmektedir. Bitkilerin örtü altına alınarak normal yetişme dönemleri dışında, uygun olmayan iklim koşullarında yetiştirme tekniği olan seracılıkta, iklim faktörü daha fazla önem kazanmaktadır. Yetiştirilecek bitkinin isteklerine uygun iklim koşullarının sera içerisinde sağlanması ile yıl boyu üretim yapılabilmektedir. Topraksız kültürün gerçekleştirildiği modern seralarda; ısıtma, ışıklandırma, havalandırma ve karbondioksit uygulaması ile söz konusu uygun ortam sağlanabilmektedir. Ancak özellikle ısıtma en önemli maliyet unsurunu oluşturmakta ve sınırlayıcı bir etkisi olmaktadır. Sera ısıtmasında enerji kaynağı olarak fosil yakıtların (fuel-oil, LPG, kömür, doğalgaz, vb.) yanı sıra, yenilenebilir enerji kaynakları (güneş enerjisi, jeotermal enerji, biokütle vb.) da kullanılmaktadır. Fosil yakıtlar içerisinde kaliteli kömür kullanımı ekonomik olmakta, ancak jeotermal sıcak su kaynaklarının bulunduğu bölgelerde ısıtma maliyeti daha da düşmektedir. Ülkemizin jeotermal kaynak bakımından dünyada 7., Avrupa’da ise 1. sırada yer alması önemli bir avantaj olarak öne çıkmaktadır.
Endüstriyel tarımın iklim değişikliğine neden olduğu biliniyor ve kabul görüyor artık. Yeşil devrim üretim girdileri topraksız tarımda kullanmaya devam etmek iklim değişikliği ateşinin üzerine körükle gitmektir. Ayrıca üretim serada yapılacak, sera ısıtılması da fosil yakıtlarla sağlanacak, fosil yakıtlar iklim değişikliğinin bir diğer önemli sebebi. Türkiye’nin jeotermal potansiyelini çözüm olarak düşünmek başka bir afete davetiye çıkarmaktır. Jeotermaller küresel iklim değişikliğini tetiklemesinin yanı sıra bölge tarım topraklarının vasfını bozarak kullanılamaz kılmakta, tarımı tahrip etmektedir.
Görüldüğü üzere çok uluslu tarım, gıda ve ecza şirketlerinin telkinleriyle benimsetilmeye çalışılan ve merkezi devletin politikaları arasında kendisine yer edinmeye başlayan topraksız tarım devrim olmadığı gibi çözüm değil çözümsüzlüktür.
Tam da burada şunu belirtmek yerinde olur. Emekçiler ekonomik-demokratik ve sosyal yaşamını düzenlemek, insana yaraşır bir yaşam sürdürmek için daha bir devrim bile yapamadılar. Kapitalistler ise tarımda böyle durmaksızın devrim üstüne devrim yapıyor, “kesintisiz devrimler” çağını yaşıyorlar adeta. Sömürülerini yaptıkları devrimler ile sürekli bir üst boyuta taşıyor, semiriyor. Topraksız tarım olarak adlandıkları ve devrim olarak yaftalanan durum da şirketlerin örtü altı sebze yetiştiriciliğini, sebze imalatına dönüştürme hamlesidir. Bitkisel canlı yetiştiriciliğini terk ederek, imal etmeye “devrim” denerek süslemektir. William Shakespeare, “Şeytan bir günah işleteceği zaman, işe bu günahı kutsallık zırhına sarmala başlar.” Küresel tarım, gıda ve ecza şirketleri de her şeyin sonuna bir devrim kelimesi ekleyerek melanetlerini şirin göstermeye çalışıyor.
1950’li-1960’lı yıllar yeşil devrim adı altında endüstriyel tarımın allanıp pullanıp kamuoyuna sunulduğu yıllardı. Bu dönemlerde tarım zehri ile sentetik gübreler parlatıldı, satış ve kullanımı kamu tarafından desteklendi. Toplumun bütün kesimleri, karşı olması gereken aydınlar ve bilim insanları dahil yeşil devrimi benimsetmek için yarış içine girdi. Açlığa çözüm bulundu, iyi faydalı bir şey yapılıyormuş gibi anlatıldı. İyi diye sunulan şeyin ekolojide yaptığı tahribat, insan sağlığına verdiği zarar, yıllar sonra görüldü. Bu kez karşı çıkıldı, fakat bugün ne tahribatının önüne geçiliyor ne engellenebiliyor. Aydınların ve bilim insanlarının o gün destek, bugün karşı oldukları endüstriyel tarımın bir üst versiyonu olarak şimdi akıllı tarım- dijital tarım cilalanıp, parlatılmaktadır. Yani dijital tarım, kimyasallı tarımdan vazgeçiş değil ki!
Topraksız tarım ise örtü altı yetiştiriciliğinde ürün üretimi terk etme, ürünü imal etme çalışmasıdır. Yani topraksız tarım ile örtü altı yetiştiriciliğinde yapılmak istenen makas değişikliği daha iyi ürün üretme hedefli değil, bitkinin topraktan alması gereken gıdanın dışarıdan hazır kimyasallar şeklinde verilerek “ürün imal” etmektir. Tıpkı kumaş, kazak, çorap imalatı gibi. Aydınlar, üniversiteler, bilim insanları, yeşil devrimin ortaya çıktığı andaki propaganda ediliş tarzını hatırlamanın, yarattığı tahribatı göz önüne getirmenin tam zamanı. Ne dersiniz?
6- Andrea Mertiny, Doğa, çev. Sevtap Emir, İzmir: Tudem, 2007, s. 36
7- Hofmeister ve Garve’den aktaran: Kenan Demirkol, Küresel Emperyalizmin Kıskacında Akıllı Gıda
8- Abdullah Aysu, Gıda Krizi, 2. Baskı, s.213. Metis Yayınları, yıl 2020 topraksiztarimizmir.0rg/topraksiz.tarim.nedir.aspz Erişim tarihi:04.01.2021
9- Türk Tarım ve Orman- Tarım ve Orman Dergisi- Erişim tarihi: 04.01.2021 Röportaj: Dr.Cevdet Fehmi Özkan
10- Dr.Cevdet Fehmi Özkan, Röportaj: Türk Tarım ve Orman- Tarım ve Orman Dergisi- Erişim tarihi: 04.01.2021